Eskinin mafyası gizlenirdi; bugünün mafyası görünürlükten besleniyor. Röportajlar, YouTube kanalları, spor salonu pozları, pahalı arabaların kaporta estetiği…
Bir zamanlar suçun dili karanlık, sessiz, gölgeli ve fısıltılıydı. Şimdi ring ışıkları altında, röportajlarda, viral videolarda, sloganlarda dolaşıyor. Bugünün mafyası yalnızca tahsilat yapan değil; analiz yaptığını, toplumun nabzını tuttuğunu iddia eden, kendini adalet boşluğunun sözcüsü gibi pazarlayan bir organizmaya dönüşmüş durumda. Suç artık yalnızca icra edilen bir eylem değil; bir anlatı, bir kişisel marka, bir ünlenme stratejisi. Yeraltı yerüstünde sahne alıyor; “popülerlik”, “takipçi”, “trend” kavramları suçun görünürlüğünü meşrulaştıran dekorlara, sosyal medya ise reklam aracına dönüşüyor.
Yargının yayıldığı boşluk ve cezasızlığın cazibesi
Bu dönüşümün nedeni yalnızca ekonomik değil; hukuksal zeminde de bir çöküş var. Tutuklamaların keyfiliği, salıvermelerin tutarsızlığı, mahkemelerin çelişkili kararları, uygulanmayan Anayasa Mahkemesi hükümleri… Hepsi aynı mesajı üretiyor: “Haklıyı devlet değil, güç belirler.” İşte tam bu boşlukta yeni mafya türleri ürüyor. Bir savcının geciken işlemi, bir mahkemenin raflarda bekleyen dosyası, bir bireysel başvurunun yıllarca sonuçlanmaması suç örgütleri için fırsata dönüşüyor. Caydırıcılığın eridiği yerde suçun maliyeti düşüyor, getirisi büyüyor ve suç serbest piyasanın “yüksek getiri, düşük risk” ürünü hâline geliyor.
Diplomanın değersizleştiği toplumda suçun kariyerleşmesi
Gençlerin gözünde üniversite diploması artık kader belirleyen bir belge değil; çerçeveli bir nostalji. Mülakat kapılarının açılmadığı, liyakatin yerini referans ve ilişkilerin aldığı bir vasatta suç, erişilebilir bir kariyer planlaması hâline geliyor. Bir özgeçmiş aylarca karşılıksız beklerken, meydan okuma videosu binlerce takipçi kazandırıyor. Gösteriş kültürü, lüks tutkusu, tüketim baskısı birleştiğinde mafya romantize ediliyor; şiddet ikonografiyle süsleniyor; tehdit iletişimin yeni dili oluyor. Dizi sektörü de bu süreci parlatan bir sahneye dönüşüyor. Böyle bir atmosferde suç yalnızca bir sapma değil, “başarıya kestirme yol” gibi sunuluyor.
Toplumsal meşruiyetin aşınması ve mafyanın rol kapması
Devlet otoritesinin görünürlüğü silikleştiğinde, hukuk yavaşladığında, adalete güven ortadan kalktığında toplum çözümü illegal yapılarda aramaya başlıyor. Yeni nesil mafya tam bu zayıflığın üzerine inşa ediliyor. Kendini “arabulucu”, “mağdurun sesi”, “halkın hakkını savunan” gibi sahte rollerle paketliyor; internet sayesinde ulaşılabilir kılıyor. Halk ile devlet arasındaki güven uçurumu, yeraltını toplumsal bir arayüz gibi gösteriyor. Oysa bu, toplumsal çürümenin estetikle kamufle edilmesinden başka bir şey değil. Suç kendini kutsadıkça hukuk değersizleşiyor; tehdit normalleşiyor; zorbalık toplumsal bir iletişim biçimi hâline geliyor.
Medyanın parlatma etkisi ve algı mimarlığı
Eskinin mafyası gizlenirdi; bugünün mafyası görünürlükten besleniyor. Röportajlar, YouTube kanalları, spor salonu pozları, pahalı arabaların kaporta estetiği… Suç estetikle pazarlanıyor. Algı yönetimi, halkla ilişkiler teknikleri, mağduriyet hikâyesi, komplo fısıltısı—hepsi birlikte bir “kahramanlık parodisi” üretiyor. Toplum da bu tiyatroya seyirci kalmakla yetinmiyor; yorum yapıyor, paylaşıyor, takip ediyor, alkış tutuyor ve suça oksijen taşıyor.
Adaletin erozyonu ve gelecek krizi
Bu tabloya yalnızca güvenlik sorunu ve cezaların azlığı neden oluyor demek eksik kalır. Bu aynı zamanda bir kimlik krizi, bir adalet krizi, bir gelecek krizi. Gençler artık hukukla değil güçle sonuç alınabileceğine inanıyorsa, eğitim sisteminin içi boşalıyorsa, mahkemeler değil mafya ciddiye alınıyorsa, hak aramanın yolu dilekçe değil tehdit gibi görülüyorsa o toplum yalnızca suçla değil, değer sisteminin çöküşüyle karşı karşıyadır.
Gölgenin büyümesini durduracak ışık
Çözüm soyut değil, uygulanabilir olmalı: hızlı ve tutarlı yargılama, gerçek caydırıcılık, diplomanın yeniden anlam kazanması, ekonomik umutsuzluğun azaltılması, suçun medyatik cazibesini söndüren düzenlemeler, gençlere sahici rol modelleri ve en önemlisi devlet otoritesinin güven veren görünürlüğü. Çünkü bu topraklar adaleti yalnızca kanundan değil, vicdandan öğrenmiş bir kültürün mirasçısıdır. Mafya çoğalıyorsa hukuk zayıfladığı içindir. Gölgeler büyüdüyse ışık azalmıştır. Ve o ışık hâlâ yakılabilir—eğer istenir ve kararlılıkla uygulanırsa.