CHP’nin oy kaygısı var, AK Parti’nin de oy kaygısı var ve ikisi de bu süreci oy açısından riskli olsa da bir şekilde avantaja çevirmek isteyebilir.

CHP, “terörsüz Türkiye” komisyonuna katılmış olsa dahi İmralı’ya gitmeme kararı aldı.

CHP’nin bu kararla ilgili resmi ağızdan, yani Özgür Özel tarafından yapılan açıklaması şöyle: “Ne sözümüzden döneriz ne başladığımız işi yarım bırakırız ne de birilerinin peşine takılıp vagon gibi Tayyip Bey ne diyorsa onun peşine gideriz. Gidene de saygımız var."

CHP adına konuşan, CHP’nin bu kararını destekleyen kesimler de genel olarak CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararını, iktidarı gerekçe göstererek savundu.

CHP’nin siyaset yapma alanının daraltıldığı doğru.

Türkiye’de demokrasi ve hukuk konusunda sorunlar olduğu, bu sorunların mağdurlarından birinin CHP olduğu doğru.

Kent uzlaşısı nedeniyle iktidar tarafından CHP’ye “teröristlerle birlikte yürüyorlar” ithamında bulunduğu doğru.

Kürt seçmenin iradesine kayyım atama kararlarının, bugün “terörsüz Türkiye” ve çözüm sürecini yürüten Cumhur İttifakı iktidardayken alındığı da doğru.

Şu durumda, Türkiye demokrasisi adına da CHP adına da iktidarı eleştirmekte bir beis yok. CHP’nin haksızlığa uğradığını söylemek de abartı olmaz.

Ancak bu realiteye rağmen iktidarı gerekçe gösterip terörsüz Türkiye sürecine önemli bir merhalede katılım sağlamamak, bir diğer deyişle CHP ile Kürtlerin arasında, daha önce oylarıyla CHP’ye destek de vermiş Kürtlere, böyle kritik bir süreçte sırt dönmek doğru değil. Dahası, iktidar olamasa da resmi ideolojinin savunucusu olduğu için fikirleri hep iktidarda olan ve bu konfor alanında varlığını dilediği gibi sürdüren CHP, son yıllarda Kürt siyasi hareketi kadar olmasa da bir şekilde Kürt siyasi hareketi gibi engellenirken, Kürtleri anlamak yerine, biraz da oy kaygısı ile Kürtlerden uzaklaşıyorsa, elbette bu tavır eleştirilir. Zira CHP’den beklenen dönüşüm, Türkiye’nin ihtiyacı olan muhalefet partisinin eski CHP’nin tek tipçi ve dışlayıcı siyasi üslubu yerine kapsayıcı ve çoğulcu bir parti haline gelmesi. Ancak Türkiye kritik bir eşikteyken CHP bir risk alıp kendisini bir adım öteye taşımak yerine bir adım geri gidiyor.

İmralı’ya gitmek, Türkiye için kolay değil, sosyolojik olarak kolay değil, siyasi olarak kolay değil, hukuki olarak bile kolay değil. Hatta öyle ki, sürecin devam etmesi için bazı hukuksal düzenlemeler yapılması gerekiyor. Ancak bir süreç yürütmek, Türkiye’nin iç huzuru ve ulusal güvenliği için gerekli ve bu süreç oldu bittiye getirilmemeli lakin “ama AKP, ama terör, ama şu, ama bu” denilerek de gerekliliği görmezden gelinmemeli. Ve evet, süreci yürüten siyaset ve tüm siyasi partilerin oy kaygısı var, bu anlaşılabilir bir kaygı ancak siyaset demek bir ülkeye hizmet etmek demek ve bir ülkeye yapılan hizmet sadece okul, hastane, yol yapmakla değil o ülkenin tüm vatandaşlarının eşit ve adil bir biçimde yönetilmesine katkı vermek demek. Türkiye’nin eksiği de bu katkının eksikliği…

CHP’nin oy kaygısı var, AK Parti’nin de oy kaygısı var ve ikisi de bu süreci oy açısından riskli olsa da bir şekilde avantaja çevirmek isteyebilir. Görüldüğü kadarıyla iktidar; Cumhurbaşkanı Erdoğan, İmralı konusuna dair destek verdiği açıklamasıyla, geçtiğimiz haftalara kadar sürece dair olumsuz açıklamaları nedeniyle eleştirilen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Kürtçe serbestliğine dair yaptığı açıklamalarıyla, MHP Devlet Bahçeli önderliğiyle o riski alabiliyor. Ancak CHP maalesef türlü bahaneler ile o riski alamıyor ve alamadığı risklerin kendisi için eksi puana dönüştüğünü de fark edemiyor.

İktidarın CHP’nin üzerine çok fazla gittiğini, otoriterliğini arttırdığını defalarca ifade ettim, yine de ifade ederim çünkü öyle… şu durumda CHP’nin de iktidara muhalif kesimlerin de iktidara yönelttikleri demokrasi ve adalet sorunuyla ilgili eleştiriler oldukça haklı. Ancak mesele burada bitmiyor, CHP iktidarın mevcut durumuna karşı demokrasi ve eşitlik vaat ediyorsa, iktidardan bir farkı olduğunu göstermek istiyorsa, Kürtlerin de demokrasi ve eşitlik havuzuna dahil edilmesi gerektiğini görmeli ve bu konuda elini taşın altına koymalı. Çünkü Türklerin kendi arasındaki demokrasi mücadelesi Kürtlere demokrasi ve adalet dağıtmadığı gibi Kürtlere demokrasi ve adalet gelmediği müddetçe Türklere de gelemiyor.