Son yıllarda dilimize pelesenk edilen bir saçmalık var:
“Güzel ayrılalım…”

Lan ayrılığın güzeli mi olur?
Bir insanın hayatından, evinden, hayalinden, yüreğinden kopmak güzel olabilir mi?
Hangi yara “temiz” açılır ki, ayrılık temiz olsun?

Ayrılık dediğin, iki insanın birbirine taşıyamadığı acıların, yanlışların, kırgınlıkların sonucudur.
Ve çoğu zaman bir taraf büyük bir yanlış yapmıştır.
Bunu romantikleştirip “güzel ayrılık” diye süslemek, acıyı paketlemektir.
Ama paket değişince içindeki gerçek değişmez.

Bugünün ilişkileri niye çöküyor?
Sosyoekonomik çarpıklıklar, rol karmaşası, sorumluluk yorgunluğu…

Kadın ekonomik olarak güçlendi—ki olması gereken budur.
Ama bazıları bu gücü, ilişkide kendini “aksesuar” zannetme kolaycılığına çevirdi.
Erkek ise hem evin yükünü taşıyor, hem duygusal emeği veriyor, hem ilişkiyi sırtlıyor, hem de karşı tarafın bitmek bilmeyen beklentilerini omuzluyor.
Sonuç?
Erkek emek verdikçe değersizleşiyor, verilen fedakârlık normalleşiyor, yanlış yapan taraf da körleşiyor.

Ve film burada kopuyor.

Hata yapanın klasik kaçış cümlesi geliyor:
“Arkadaş kalalım… Dost olalım…”

Bir dakika.
Yanlış yapacaksın, ihanet edeceksin, adamın hayatını dağıtacaksın…
Sonra “arkadaş kalalım” mı diyeceksin?
Bu neyin mantığı?
Bu nasıl bir ahlak terazisi?

“Dost kalalım” diyen tarafın derdi dostluk değil,
vicdanını yıkamak.
Hesaplaşmadan kaçmak.
Yaptığı yanlışı yumuşatmak.
Kendisini aklamak.

Ama hakikat basit:
Yanlış yapan taraf, sorumluluktan kaçmak için ‘dost kalalım’ yalanına sığınır.
Çünkü yüzleşmeye cesareti yoktur.
Onuruyla vedalaşmış, karakterinin altını çizmiş olur.

Parçalanmış ailelerin, yarım kalan çocuklukların, üçüncü sayfa dramlarının altına indiğinde hep aynı şeyi görürsün:
“Güzel ayrılık” masalıyla örtülen büyük yanlışlar.

Ayrılık acıdır.
Kopan bağ acıdır.
Kapanmayan yara acıdır.

Ve bu acıya “güzel” diyebilen tek taraf vardır:
Yanlış yapan taraf.

Biz bu yalanlara alıştıkça, toplum biraz daha çürür.
İlişkiler biraz daha zayıflar.
Ve her bir enkaz, bir insanın ömründen kopar.

Ayrılık güzel değildir.
Temiz değildir.
Süslenmez, makyajlanmaz, cilalanmaz.

Gerçek olan sadece şudur:
Hata eden gider.
Onuru olan susar.
Ve herkes kendi yoluna yürür.