İslam karşıtlığı söz konusu olduğunda son 10 yılda akla gelen ilk örnek DEAŞ’tır desek abartı olmaz.
Yakın zamanda değil, henüz 11 Eylül terör saldırılarının etkisinin devam ettiği, ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerini sonlandırmadığı ve “terörle mücadele adı altında” Irak ve Afganistan’da sivil kıyımı yaptığı günlerde ve tüm dünyayı “en büyük tehlike küresel terörizm, cihadist terör” diyerek ayağa kaldırdığı, ABD’de hosteslerin sırf tipini beğenmedi diye biraz esmer ve biraz sakallı insanları uçaktan hiçbir açıklama yapmaya gerek duymadan atar gibi indirdiği zamanlarda, ABD’deki camilerden birine ABD istihbaratı tarafından “cihat, eylem, savaş” muhabbeti yapan bir ajan yerleştirilir, maksat herhangi bir terörist camide yuvalandıysa tespit etmektir. Ancak henüz ajan herhangi bir bilgi toplayamadan “bizim” cami cemaati kişiyi güvenlik birimlerine “Falanca şahıs, ‘cihat, eylem, savaş’ diyor” diyerekbildirir.
Bu burada dursun.
İster DEAŞ deyin, isterseniz IŞİD… Bir tercih hakkım olsaydı, DELTÖ derdim; Dünyanın En Lanet Terör Örgütü.
Filmi biraz başa saralım…
Evet, DEAŞ’ın varlığının tek sebebi değil ama bir sebebi malum olduğu üzere ABD’nin Irak işgalidir. ABD Irak’ta öyle derin yaralar açtı ki, DEAŞ laneti haklı olmasa da kendisine sempatizan kazandıracak mağduriyet üretebildi. Ve bu mağduriyet, öyle “yine mi mağdur oldunuz” şeklinde dalga geçilecek bir mağduriyet değildi. Sadece erkeklere kadınlara değil çocuklara da tecavüz edildi, ABD askerlerinin Ebu Gureyb gibi onlarca hapishanede yaptığı işkenceler, insan hakları ihlali, insanlık suçu gibi kavramlarla ifade edilemeyecek boyuttaydı. Bugün izlediğimiz DEAŞ vahşetinin altındaki bir sebep de bu vahşileştirme politikasıdır. Ve elbette bu asla ve asla DEAŞ’ı haklı ya da anlaşılabilir gösterecek bir bahane değil.
DEAŞ’ın Selefi düşünce ve hatta İslam düşüncesinden beslendiği, sempatizanlarını “cihad, kafir, mürted, şehit, cennet” gibi İslami terminolojiden arakladığı kavramlarla kandırdığı, bu kaynaktan beslendiği yalan değil. Buradan hareketle DEAŞ ve Selefizm konuşulabilir ancak bu entelektüel çaba sadece DEAŞ’ı meşrulaştırmaya yarar. Zira DEAŞ, hiçbir itikadi mesele ile açıklanamayacak ancak güvenlik stratejileri üzerinden ele alınabilecek bir konu. İlla bir şey söylemek gerekirse İslam’ın sadece lafza dayalı okunmasının manayı yok saymanın ne denli tehlikeli olduğunu görmek açısından kötü bir örnek olduğu söylenebilir.
İslamofobi, hukuken suç, ahlaken ise ırkçı ve ayrımcı bir utanç. İslamofobi konusunda çalışmış biri olarak kavramla ilgili çok bilgi var ancak hem ilk başta hem de en doğru ifade şu; İslamofobi, kavram olarak İslam karşıtlığını dahi ifade etmekten uzak, ayrımcılığa uğrayan Müslümanları değil, İslam’ın korkulacak bir şey olduğunu iddia edenleri “haklı” göstermeye yarayan bir kavram; İslam ve korku, “demek ki İslam, korkulacak bir şey” intibası da uyandırıyor.
İslam karşıtlığı söz konusu olduğunda son 10 yılda akla gelen ilk örnek DEAŞ’tır desek abartı olmaz. Öyle ya… insanları diri diri yakan, “siyah bayraklar, sakallar, sarıklar, cübbelerle” kadınları cariye yapıp köle gibi satmaya kalkan, kafa kesen, “İslam devleti böyle olur“ görüntüsüyle büyük bir vahşet demosu hazırlayan DEAŞ’tan ala İslam karşıtı gerekçe mi olur?
Nasıl İslam devletiyse artık, kafir dediği adamlarla hiç savaşmıyor.
Nasıl İslam devletiyse artık, kafirlere değil, Müslümanlara kafir diyor.
Nasıl İslam devletiyse artık, Müslümanları öldürüyor.
Nasıl İslam devletiyse artık, Müslümanların tam kalbinde en derin fitneyi ateşliyor.
Nasıl İslam devletiyse artık, müminlere “mürted” diyor, sadece Müslümanları katlediyor ve Hz. Ebu Bekir’in sünnetini uyguladığını, Ebu Bekir’in ilk mürtetlere savaş açtığını söylüyor.
Nasıl İslam devletiyse artık, aynı Ebu Bekir’in “savaşta dahi olsa yaşlıya, kadına dokunmayın” sözünü ya da Peygamber (SAV)’in güzel örnek sünnetinden, savaşı ancak savunma halinde haklı savaş olarak tercih edildiğine dair hiçbir sünneti kabul etmiyor.
Nasıl İslam devletiyse artık, Taha Suresi’nde İsrailoğulları üzerinden tüm Müslümanlara “Haksız yere bir cana kıymayacaksın” emrine uymuyor.
Elbette şunu da sormak lazım; Ezidi Kürtleri katledip, kadınların canları ve onurları üzerinde tepinirlerken acaba Ezidiler “ilk savaş açılması gereken mürtedler değildiler. Hani DEAŞ sadece mürtetlerle savaşıyordu?
Ne itikadları itikad, ne uyguladıkları Müslümanlık, ne de kaynakları İslam.
Böyle Müslümanlık mı olur?
Görevi başında, toprağını, yurdunu, ailesini koruyan askeri, polisi, Esed’in işkencesinden geçmiş Türkmenleri, Arapları, Kürtleri yakıp yıkan ama yanı başında İsrail, Gazze’de çadırdaki çocukları diri diri yakarken bu durum hiçbir şekilde izzeti nefsine dokunmayan Müslümanlık! İsrail’e bir taş bile atmayan cihadcılık mı olur?
Böyle Müslümanlık mı olur?
Hani İslam devletiydin? Aksa’ya necis botlarıyla giren İsrail askerlerine değil de alnı secdeye değen Müslüman askere, polise kurşun sıkan, toprağında beş vakit ezan okunan ülkelerin yöneticilerine “tağut, kafir” diyen bir Müslümanlık mı olur?
Böyle bir Müslümanlık olmadığının farkında olmayan yok… ABD’deki mescide ajan gönderen istihbarat da Libya’da çadırda yaşayan bedevi de böyle bir Müslümanlık olmayacağını biliyor.
Ama tabi İslam karşıtlığının meşru olmadığını bilen ancak meşrulaştırmak için mal bulmuş mağribi gibi DEAŞ konusunda DEAŞ’ın “İslami kaynakları olduğunu” DEAŞ’tan çok iddia edenler için “gerçek İslam bu!”
Gerçekten mi?
Hadi diyelim DEAŞ’ın en büyük zararı İslam ve Müslümanlara verdiğine, yaptığı eylemlerin Ortadoğu’da Müslümanların aleyhine sonuçlandığına, kullanışlı İslam karşıtı bir aparat olduğuna inanmıyorsunuz? Şöyle sağınıza solunuza bir bakın bakalım, Avrupa’dan Çin’e, Türkiye’den ABD’ye, güney yarım küreden kuzey yarım küreye milyonlarca Müslüman var. Kimse savaş açmıyor, alışveriş merkezi bombalamıyor, kadınları köle yapmıyor, insanları diri diri yakmıyor. Çoğu işinde gücünde, hatta çoğu ABD’deki cami cemaati gibi istihbarata “falanca kişi terörist olabilir” diyerek ihbar ediyor. Şu DEAŞ denilen vahşet grubu, Müslümanlar arasında %1 bile değil, tüm terör örgütlerini toplasanız yine Müslümanlar içinde bunların oranı %1 bile değil. Buna rağmen %99 oranında “normal” Müslüman’ı yok sayıp, %1’lik dilim üzerinden tüm Müslümanları ve İslam’ı terörist ilan ediyorsunuz. Sonra DEAŞ’ın sizin de İslam karşıtı nefretinize hizmet ettiği gerçeğinin üzerini örtebildiğinizi sanıyorsunuz. Gerçekten mi?