Son iki yıldır bu ülkede yaşanan ekonomik çöküşü bazıları ya görmüyor, ya da görmek istemiyor.
Belki de onların perdeleri kalın…
Belki de henüz icra kâğıdı ellerine ulaşmadı.
Ama biz buradayız!

Biz; icra dairelerinde dosya yığınlarının altında ezilenleriz.
Biz; avukatların tehdit ettiği işçiler, esnaflar, sanayiciler, ev kadınlarıyız.
Biz; alın terinin, emeğin, üretimin kıymetsiz sayıldığı bu çağın susturulmuş mağdurlarıyız.

Hukuk artık bir koruma kalkanı değil, bir tehdit sopası.
Çekini ödeyemeyen esnaf hapisle karşı karşıya.
Vergi daireleri 1 TL borcu olanın bile hesaplarını kilitliyor.
Ama öte yandan holdinglerin milyarlık vergi borçları bir gecede buharlaşıyor.

Ekonomi, faiz bataklığında can çekişiyor.
Üretim yerle bir.
Sanayi çökük, tarım gömülü, ticaret felç.
Dış ticaret açığı 100 milyar doları geçmiş.
Bugün sattığınız bir ürünü yarın yerine koyamıyorsunuz; çünkü fiyatı uçmuş, tedarikçi kaçmış.

Ve bu bataklıkta bize yön çizenler, ellerinde sahte diplomalarla yürüyenler.
Profesör diye konuşanlar, yönetici diye atanmışlar, vekil diye seçilenler…
Hangisi gerçekten alın teriyle, liyakatle orada?
Sahi biz, ne zaman utanmayı bıraktık?

Yolsuzluk “beceri” sayılıyor.
Sahtekârlık “başarı” oldu.
Kayırma, torpil, rüşvet artık sistemin omurgası.

Bu saatten sonra hâlâ “Ne yapmalıyız?” diye soranlar varsa…
Ya gaflette, ya ihanette!

Çözüm mü?
Üretim.
Adalet.
Eşitlik.
Ve en önemlisi:
UTANMAK!
Çünkü insan utanmadı mı, her şey mübah olur..!!