Günüm güzel olsun istiyordum; bir yolu olmalıydı. Bu yol, onun bunun dallaması değil olsa olsa ‘Ankara Sallaması’ olurdu. Hemen Musa Eroğlu’nu aradım, buldum. Birini türkü çığırarak Ankara’ya çağırıyordu:
Sevda ataşını harlatma böyle / Gel de Angaraya gar yağdıralım
Gönlümün telini oynatma böyle / Gel de Angaraya gar yağdıralım
Musa hoca kendinden geçmiş, çığırdığı ile çağırdığını ölçüp, biçip tartıyordu:
Eğmeli de gara gözlüm eğmeli / Sevdiğim yar Angarayı değmeli
***
Angara’daydım ve uzun süredir uğramadığım Politika Kasabasına inmek istiyordum, indim.
Siyaset Bulvarında kim ne der ne eder diye oraya buraya seğirtip kendimi yordum.
Komisyon üyelerini görünce, belki duyar diye Sırrı Süreyya Önder’e selam yolladım!
Millet Bahçesine varınca feryat/figan eden emeklinin, asgari ücretlinin önünde durdum…
Yollar yol, haller hal değildi. Nurettin Akyürek’in Sivas Zara’dan derlediği türküyü çığırarak uzaklaştım:
Yüce dağ başında yanar bir ışık
Düşmüşüm derdine olmuşum aşık
Ağ buğday benizli zülfü dolaşık
Derken, Tekin Büyükkaya ile Yücel Paşmakçı’nın Ardahan / Hanak’tan bizlere armağan ettiği türkü geldi hatırıma. Diyordu ki;
Bu dağlar kömürdendir / Geçen gün ömürdendir
Feleğin bir guşu var / Pençesi demirdendir
Vay arkadaş, bu nasıl kuş böyle diye feleğe isyan ettim, sözde!
“Bu yol Pasin'e gider / Döner tersine gider”di; ancak;
Bir at bindim başı yok / Bir çay geçtim daşı yok
Burda bir yiğit ölmüş / Yanında gardaşı yok
Gerçeği, öylesine sarsıcıydı ki bu hal ile hemhal olmuşların hal ve gidişi normal olamazdı.
***
Siyaset Bulvarı, Aşk Çıkmazı Sokağının halinden bihaberdi! Be kez Musa Eroğlu üstadın ağzından aldım lafı!
İçimdeki alev yangını geçti / Başımdaki sevda dengini geçti
Geleceğim dedin on günü geçti / Gel de Angaraya gar yağdıralım
Dedim ama ses, seslendiğimden değil sesimin sesime çarpmasıyla oluşan yankıdan yansıdı kulağıma, yüreğime:
Eğmeli de gara gözlüm eğmeli / Sevdiğim yar Angarayı değmeli
***
‘Ankara Sallaması’; bir coşkunun, bir isyanın, bir feryadın hörelenmesi olabilirdi ama Politika Kasabasının sakinlerini kendi halinde bırakıp kendi kendime diyeceğime döndüm. Dedim ki;
Hep böyle değildin baktın, bakıldın
Hayın pusularda yandın yakıldın
İzzet ü ikballe durdun çekildin
Hırkalı sürüye olmadın dahil