Gönül köşkü sahipsiz kalanlar…
Hubdan huba koşmayanlar…
Sevda seliyle coşmayanlar…
Aşkın, sevginin coğrafyasından çıkıp Politika Kasabasının Siyaset Bulvarında gezinebilir…

Öyle yaptım! Bulvarda volta atarken bir türkü tutturdum;

Arpa ektim biçemiyom / Az doldur içemiyom
Sen benden geçtin amma / Ben senden geçemiyom

***

Oysa…
Dünyada ve Türkiye’de haller hal değil, yollar yol değildi.
Amerika’da Trump yeni takıntısı Mamdani’ye ‘bana bulaşma, yoksa karışmamam ha…’ tehditleri savuruyordu. Türkiye’nin bir yanında ‘barış’ türküleri çığırılırken öteki tarafta başka havalar yankılanıyordu…
Bu tür ünlemelere kulağını tıkayan gönlüm başka havadaydı…
O;

Üç güzel geliyor bağlardan beri
Taramış zülfünü vermiş tımarı
Ak göğsün üstünde zemzem pınarı

Diye kendini eğlendirirken, ateşkese rağmen ateş kesmeyen İsrail’in savunmasız Gazzelilerin üstüne yağdırdığı füzeler, bombalar havada ölüm ıslığı çalıyordu…

Naçar kalmayan gönlüme saldırdım:

Vardım Hint eline kumaş getirdim
Açtım bedestanı sattım oturdum
Sen benim başıma neler getirdin
Ben senin kahrını çekemem gönül

***

Gönlüm oralı olmazken;

Siyaset Bulvarında ittifak senaryoları yazılıyordu…
Kapalı kapılar ardında senaristi belirsiz filimler çekiliyordu…

Devlet Bahçeli ‘hayırlı’ mesajlar veriyor, Öcalan mesaj ve mektupla güzergah çiziyor, ‘Selo Başkan’ özgürlük türküleri çığırıyor, Şamil Tayyar, ‘bir bilen’ havasında paylaşımlarda bulunuyordu…

Politika Kasabasının bir kenarında Bizans oyunları oynanıyordu…
Hepsinden önemlisi Millet Bahçesinden ‘yandım anam’ feryatları yükseliyordu…

***

Dedim ya; gönlüm başka havalardaydı. Hub, hepimiz için gönül kraliçesidir, prensesidir, sevgilisidir. Ozanın şu dörtlüğünden biliyorum:

Şu benim divane gönlüm / Yine hubdan huba düştü
Mah cemalin şulesine / Çalkalanıp göle düştü

***

Trump, Şi’ye iltifatlar yağdırırken kendi kendime söylendim:

Arpa ektim evlek evlek / Dadandı kara leylek
Dedim ki murad alım / Koymadı zalım felek