Ardından pazartesi günü Libya Tezkeresi görüşüldü ve Türk askerinin Libya’daki görev süresi iki yıl daha uzatıldı.
Türkiye için yine inanılmaz bir hafta geride kaldı.
Hafta, 2026 bütçesinin Meclis’te kabul edilmesiyle başladı.
Ardından pazartesi günü Libya Tezkeresi görüşüldü ve Türk askerinin Libya’daki görev süresi iki yıl daha uzatıldı.
Henüz bunlar sindirilmemişken yeni bir kriz başlığı gündeme düştü.
Görüşmeler için Türkiye’ye gelen Libya heyetini taşıyan uçağın düşmesi, haftanın tansiyonunu bir anda yukarı taşıdı.
Bu gelişme medyanın göbeğine otururken hiç dikkate alınmayan başka bir gelişme daha oldu. Aynı hafta Pakistan ile Libya arasında milyarlarca dolarlık bir silah anlaşmasının imzalandığı bilgisi neredeyse hiç konuşulmadı.
Düşen uçakla ilgili çok sayıda komplo teorisi ortaya atıldı.
Resmî makamlar olayın elektrik arızasından kaynaklandığını açıkladı.
Ancak tam da aynı günlerde Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail’in bir araya gelerek Türkiye karşıtı söylemleri sertleştirdiği bir etkinlik düzenlendi.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Osmanlı’yı yeniden kurmak istiyorlar” çıkışı, bu cepheleşmenin zirve noktasıydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu sözleri “teneke tıngırtısı” olarak nitelendirerek Türkiye’nin haklarından geri adım atmayacağını vurguladı.
Ama gündem burada da bitmedi.
Geçtiğimiz hafta TRT World’e verdiği demeçte PYD’ye tanınan sürenin dolduğunu ve askerî seçeneklerin masada olduğunu söyleyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, bu hafta Şam’a Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın ile birlikte gitmesi dikkat çekiciydi.
Fidan’ın burada PYD’nin İsrail ile birlikte hareket ettiğini açıklamasının hemen ardından, Suriye’nin güneyindeki Dürzi bölgeleri ile Halep’te SDG/PYD unsurlarının saldırıları dikkat çekti.
İç politika da bu yoğunluğun gerisinde kalmadı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel yenilir yutulur cinsten olmayan bir iddiayı dile getirdi.
Özel, Türkiye’nin yeniden F-35 programına katılabilmek için S-400’leri Rusya’ya iade etmeye hazırlandığını, bu süreçte Putin’in Türkiye’nin “Çelik Kubbe” hava savunma sistemini test etmek amacıyla üç farklı bölgede dron uçuşları yaptırdığını öne sürdü.
Bu iddialara iktidar kanadından bir yanıt gelmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Özel’i, Kamer Genç’in mezarı başında alkollü içki tükettiği iddia edilen fotoğraflar ve Avrupa Sosyalist Partisi Liderler Toplantısı’nda yaşanan diplomatik yalnızlık üzerinden sert biçimde eleştirdi.
Asgari ücret de bu haftanın önemli başlıklarından biriydi.
28 bin 75 lira olarak açıklanan yeni ücret, yüzde 27 artışla hedef enflasyonun üzerinde kaldı; ancak mevcut yüzde 33’lük enflasyonun oldukça altında gerçekleşti.
Üstelik bu da yetmedi.
Terörsüz Türkiye süreci kapsamında Meclis’te kurulan komisyonun ortak raporu bir hafta içinde açıklayacağı duyurulmuşken, sürecin zorluğu ve kritik hamleleri bozma ihtimali gerekçesiyle çalışmaların iki ay daha uzatıldığı ilan edildi.
Yani tam anlamıyla “olaylar olaylar” denilen haftalardan biri yaşandı.
İçeride ve dışarıda yaşanan bu gelişmeleri takip etmek neredeyse imkânsız hale geldi.
Epstein dosyalarında Türkiye’den giden kız çocuklarına dair iddialar bile bu yoğun gündem içinde hak ettiği yankıyı bulamadı.
Üstelik 11. Yargı Paketi’nin yasalaşmasıyla birlikte, denetimli serbestlik kapasitesinin aşılması nedeniyle on binlerce kişinin tahliye edilmek zorunda kalacağı da konuşuluyor.
Tüm bunlar, Türkiye’nin artık daha sarih bir akılla ve daha verimli bir süreç yönetimine ihtiyaç duyduğunu açıkça gösteriyor.
Bu kadar çok başlığın aynı anda üst üste binmesi, devlet ve millet açısından sağlıklı bir tablo ortaya koymuyor.
Benden söylemesi…