Türkiye ise, Erdoğan döneminde ABD şemsiyesinin tekelciliğinden görece uzaklaşarak (isteyerek değil) kendi hikâyesini yazmaya çalışıyor.

Halkın çoğunluğunun büyük beklenti içinde olduğu bir süreçte, muhalefetin bu beklentilere karşılık verememesi kendi beceriksizliği mi, yoksa üzerine oynanan bir oyun mu?

Bu, Ankara dışından bakınca cevaplaması kolay; Ankara’dan bakınca ise oldukça zor bir soru.

Ankara dışından bakanlar, yekten “Muhalefet beceriksiz! Ne proje var ne söylem!” deyip geçiyorlar.

Fakat Ankara’dan bakıldığında işler hiç de öyle değil.

Dengeler, oyun içinde oyunlar var…

Bugün konuşulan aslında Ankara’da aylar öncesinden pazarlık masalarında ele alınması….

Giden gelen mesajlar…

Üstü örtülü açıklamalar…

Sessiz uzlaşmalar…

Tüm bunları anlamak için Ankara’nın koridorlarına biraz kulak kabartmak ve Türkiye’nin gündemini ve gündem değişimlerini iyi okumak gerekiyor.

Hasbelkader, bu zamana kadar siz değerli okurlarım, zat-ı âlîniz için bu konuda elinden geleni yapmaya çalıştım; gördüklerini aktarmaya gayret etti.

Fakat Mehmet Amca ile Fatma Teyze’yi ikna etmek hiç de öyle kolay değil.

Bir çift mavi göze kurban olmak ile “eyy!” söylemlerine sıkışmak arasında gidip gelen toplumumuzun hâlâ karizmatik, masaya yumruk vuran lider arayışında olduğu söylemek işten bile değil.

Oysa olması gereken, ortak aklı işletmek, eleştirel düşünceyi devreye sokmak ve ileriyi an be an yeniden dizayn etmektir.

Ama bugün bir süredir işletilen “Devlet daha iyisini bilir… Büyüklerimiz bilir… Savaş var… Büyük bir istihbarat savaşı yaşanıyor…” gibi söylemler, akılları adeta esir almış durumda…

Korkmayın!

Evet, birçok şey oluyor.

Ama bunun sebebi, dünyanın karışık olması ve güç dengelerinin değişimiyle ilgili büyük güçlerin yürüttüğü örtük mücadele.

Türkiye ise, Erdoğan döneminde ABD şemsiyesinin tekelciliğinden görece uzaklaşarak (isteyerek değil) kendi hikâyesini yazmaya çalışıyor.

Küresel değişimden en fazla kazanç sağlayacak oyunun içinden yer almaya çalışıyoruz.

Dolayısıyla evet, bir oyun var ve bu oyuna karşı Türkiye’nin bir planı da var.

Ancak ne yazık ki bu plan, içerideki koltuk yarışlarına da yansımış durumda.

Bazı kişiler, kendilerini devletin sahibi gibi görüp, “Bizim kaderimizle devletin kaderi birleşti!” söylemini kullanmaktan çekinmiyor.

Oysa Türk Devletleri ne bir aşiret ne bir kabile ne de bir aileye bağlı ömre sahip olmuştur.

Her dönemde bir gündemi, bir hedefi olmuş ve halkın ortak aklını yansıtan planlarla yürümüştür.

Aksini düşünmek, ülkeyi ve medeniyetimizi küçümsemek olduğu gibi, halkı da aptal yerine koymaktır.

Kimse korkmasın, Türkiye’nin parçalanacağı falan yok.

Evet, bu yönde planlar ve hedefler var.

Ama biz, ne Türk’ü ne de Kürt’ü olarak buna asla izin vermeyiz.

Ben toplumu böyle okuyorum.

Tüm kavga ve gürültülere rağmen bu toplumun birlik hamuru çok güçlü.

Ortak tarihimiz ile ortak bir gelecek yazma arzusu, sanılandan çok daha büyük.

Koltukları korumak için kaos senaryoları üretip seçmeni korkutmak, acziyetten başka bir şey değildir.

Bizi daha ilerilere götüreceklere ihtiyacımız var.

Muhalefet, korkularından sıyrılmalı, üretken bir dil ortaya koymalı ve “Bunlar iktidar olsa ne yapacaklar?” söylemini boşa çıkarmalı.

Gerisini bu millet okur, anlar, değerlendirir ve gerekeni yapar.

Oyunların üstünde oyun var!

Benden söylemesi.