CHP’li siyasetçiler bu durumdan rahatsız, CHP seçmeni bu durumdan aşırı rahatsız, Kılıçdaroğlu’na yönelik sevgi ve saygının yerini öfke almış durumda…

CHP’de uzun yıllar siyaset ve genel başkanlık yapmış olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin demokratikleşmesi için oldukça yol katettiği bilinmeyen bir durum değil.

CHP’nin otoriter laik, radikal ulusalcı çizgiden görece daha demokrat ve çoğulcu bir çizgiye doğru götürülmesi kolay bir şey değildi zira CHP zaten bu iki ideolojiyi temel alan bir partiydi. “Helalleşme” söylemi gibi bir özeleştiri ile yüzleşmek de kolay değildi. Ancak Sn. Kılıçdaroğlu bunu yaptı daha doğrusu başardı, kesinlikle takdir edilmesi gereken bir durumdu.

Kılıçdaroğlu’ndan sonra CHP’nin genel başkanı olan Özgür Özel ilk etapta iktidar ile “normalleşme” siyasetine olumlu yaklaşmıştı ancak bu “normalleşme”, ana muhalefetin iktidar destekçisine dönüşmesi seviyesine gelince Sn. Özel, bir muhalefet lideri gibi davranmak gereğini yürürlüğe koydu.

19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanması ve birçok CHP’li siyasetçinin aynı kaderi yaşaması sonrası yaşananlar, herkesin de bildiği üzere, CHP seçmeninin yani milli iradenin tepkisiyle sonuçlandı. Zira Sn. İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacağı kesin gibiydi.

CHP’ye, aynı zamanda milli iradeye yönelik bir kısıtlama olan 19 Mart süreci sonrası sokak, CHP seçmeni, Özel’e bir ruh üfledi ve eylemler, devamındaki mitingler, Özel’in açıklamaları… derken üzerine gidilen ve kısıtlanan CHP, siyasi alanda çok daha etkin ve çok daha çoğulcu bir siyaset izlemeye başladı. Kelimenin tam anlamıyla Özgür Özel’den bir lider doğdu. Bir diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi demokratikleştirme çabalarına kaldığı yerden devam edildi.

Ta ki CHP kurultayı ile ilgili şaibelerden, yargı süreçlerinden bahsedilene kadar.

Sadece CHP’nin ve CHP’lilerin fark etmediği, iktidarın da fark ettiği CHP’nin siyasi olarak parladığı gerçeği, iktidar cephesinden “önlenmesi gereken bir yükseliş” olarak görüldüğü için kısa süre önce Kılıçdaroğlu hakkında akıl almaz olumsuz ifadeler kullanan iktidar çevreleri, bu kez Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesi gerektiğini açıkça beyan eder oldular… akıl alır gibi değil ama oluyor mu, evet oluyor.

Şu durumda iktidarın CHP’yi önlemeye çalışması, iktidar çevrelerinin CHP’yi önlemek amacıyla Kılıçdaroğlu’nu ana muhalefetin başına geri çağırmaya çalışması anlaşılabilir bir durum, doğru değil ama anlaşılabilir. Anlaşılmaz olan, çok üzgünüm ki Kılıçdaroğlu’nun tavrı.

CHP’de uzun süre siyaset yapmış bir siyasetçi olarak Sn. Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin siyasi açıdan hareket alanı kısıtlanırken ama aynı zamanda CHP oylarını arttırıyorken, Özel tam bir muhalefet lideri gibi davranıyorken, “kurultay iptali, CHP’ye kayyım atanması ve mutlak butlan“ gibi söylentiler sonrası partinin arkasına aldığı rüzgarı kesmemek için, CHP’ye içeriden zarar vermemek için çok net biçimde çıkıp “Genel Başkanımız Özgür Özel’dir ve kurultay konusunda hiçbir şaibe yoktur, partimizi mevcut haliyle destekliyorum” demeliydi. Ki bu nedenle de CHP seçmeninin sevgisini ve saygısını kazanırdı.

Ancak Sn. Kılıçdaroğlu, imalı ve net olmayan açıklamalar yaptı en sonunda da ağzındaki baklayı çıkardı ve “Partimi kayyıma bırakamam, herhangi bir durumda partimin başına geçerim” dedi.

CHP’li siyasetçiler bu durumdan rahatsız, CHP seçmeni bu durumdan aşırı rahatsız, Kılıçdaroğlu’na yönelik sevgi ve saygının yerini öfke almış durumda… mevcut durumdan bir tek Kılıçdaroğlu çevresi ve iktidar çevresi memnun. Allah aşkına, bunun makul bir tarafı var mı? CHP’ye rağmen, CHP seçmenine rağmen CHP genel başkanı olunur mu?

Geçtiğimiz cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, siyasi açıdan değil ama sosyolojik açıdan, toplumsal gerilimin azalması adına, Sn. Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” söylemine destek veren ve bu vesile ile de kendisiyle kısa sohbet etme imkanı bulan, bu nedenle de iktidar çevreleri tarafından “taşlanan” bir gazeteci olarak; Kemal Bey’in hem Türkiye hem de CHP için “piro” sıfatına uygun biçimde davranacağını, bu kez helalleşmeyi CHP seçmeni ile yaparak CHP’yi içeriden yaralamayacağını düşünmek istiyorum. Aksi bir tutum, Türkiye ve CHP için ne olur bilemiyorum ancak söylemeden edemeyeceğim ki, Sn. Kılıçdaroğlu’nun CHP seçmeni nezdindeki siyasi kariyerinin sonu olur ki bunu hak ettiğini de düşünmüyorum.

Dost acı söyler, diyerek üzerimize düşeni yapmış olalım.