Meclis açılışı Erdoğan/Saray açısından siyaseten bir galibiyet oldu. Hem “hâlâ gayet meşruyum ve güçlüyüm” mesajı verdi, hem CHP’yi yalnız gösterdi hem de kafasındaki yeni anayasa projesinin temellerini attı.

Geçtiğimiz Çarşamba günü TBMM’nin yeni yasama yılı açıldı ve açılışa CHP dışındaki muhalefet partilerinin katılımı ve Erdoğan’la verdikleri samimi görüntüler damga vurdu.

Meselenin arkaplanını anlamak için biraz geriye gitmek gerekiyor. Hatırlanırsa geçtiğimiz hafta Trump-Erdoğan görüşmesi öncesi ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Barrack, Trump’la görüşmesinde Trump’ın ona “Erdoğan’a istediği şeyi verelim: Meşruluk” dediğini aktarmıştı. Bunun üzerine iç siyasette Erdoğan’ın halk desteği düştükçe içeride kaybettiği meşruluğu Trump’tan aldığı destekle telafi etmeye çalıştığı eleştirileri yoğun bir şekilde yapılmıştı.

1 Ekim’deki meclis açılışı tam da bu eleştirilerin üstüne geldi.

CHP önceden deklare ederek meclis açılışına katılmayacağını bildirdi. Öyle anlaşılıyor ki, Barrack’ın sözleri üzerine bir de ana muhalefet partisi (ve güncel anketlerde birinci parti) CHP’nin de meclis açılışına katılmamasının Erdoğan açısından dikkate değer bir meşruluk sorunu yaratabileceğeini anlayan Saray, meclis açılışında CHP dışındaki muhalefet partilerinin katılımına özel bir önem verdi. Sürecin arka kapıdan tam olarak nasıl yürüdüğüne dair bir veri olmamakla beraber, meclis açılışından benim edindiğim intiba, Saray’ın DEM Parti, İYİ Parti ve Yeni Yol ile önceden irtibata geçtiği ve Erdoğan’ın mecliste konuşması, parti liderleriyle tokalaşma, meclis kulislerinde sohbet ve sonrasındaki resepsiyon süreçlerinin önden CHP dışındaki muhalefet partileri ile organize edildiği yönünde.

Müsavat Dervişoğlu’nun normalde “terörist” olarak nitelendirdiği DEM Partilerle Erdoğan’ın karşısında yan yana dizilmesi, DEM Partililerin başta Demirtaş olmak üzere onlarca partidaşının 9 yıldır hukuksuz yere hapiste yattığını unutup Erdoğan karşısında şaklabanvari hareketler yaparak yakın dialog içerisine girme çabaları, normalde meclis açılışlarına davet edilmedikleri halde Ahmet Davutoğlu ve Ali Babancan’ın resepsiyona davet edilmesi ve Erdoğan’la yan yana fotoğraf vermeleri, bize sürecin önceden planlanmış olduğunu gösteriyor.

Bu durumun bize gösterdiği başka bir şey de, CHP dışındaki bu muhalefet partilerinin Türkiye’de inşa edilmekte olan otoriter rejimin kontrollü muhelefeti olmayı artık yavaştan kabullendikleri.

19 Mart’tan beri içinden geçtiğimiz süreç normal bir süreç değil. 19 Mart’taki yargı darbesiyle beraber Türkiye tam otoriter bir rejime geçiş sürecine girdi.

Sanki böyle bir süreç hiç olmamış, Erdoğan kendisini sandıkta yenebilecek en güçlü rakibinin diplomasını iptal ettirip tutuklatmamış gibi davranmak ve CHP’yle ilgili tüm bu süreçleri sanki partinin kendi iç meselesi gibi görmek açıkça kötü niyetli ve çıkarcı bir yaklaşımdır.

Bugün saldırı altında olan sadece CHP değil Türkiye demokrasisidir. Bu saldırıyı yapan failler de bellidir. Hâl böyleyken o faillerle sanki hiçbir şey olmamış gibi gidip ilişki kurmak aslında inşa edilmeye çalışılan otoriter rejimi kabullenmek ve ona biat etmek anlamına gelmektedir. Bu üç sözde muhalefet partisi, Putin veya Aliyev rejimlerindeki gibi psuedo (yalancı) muhalefet partileri olmayı kabullenmiş gibi görünmektedir.

Bu durum da kendisini ilerleyen dönemde çok büyük ihtimalle yeni anayasa yapım sürecinde gösterecek. Çünkü bu yeni otoriter rejim halen tam kurumsallaşabilmiş değil ve bunun arayışı içerisinde. Erdoğan’ın ve rejimin diğer önemli isimlerinin periyodik olarak yeni anayasa gerekliliğini hatırlatma sebepleri bu.

Öyle anlaşılıyor ki, kendisini kamuoyuna sol bir parti olarak pazarlayan ama gerçekte Kürtlerin kazanımları dışında başka hiçbir meseleyi gerçek anlamda umursamayan DEM Parti, belli kazanımlar karşılığında böyle bir anayasa yapım sürecine zaten dünden razı. Çarşamba günkü resepsiyondan öyle anlaşılıyor ki, milletvekillerini CHP seçmeninin oyuyla edinen ve şu anda toplamda 13 vekili olan Deva ve Gelecek partileri de belli bir pazarlık sonucu bu anayasaya evet diyebilir.

Meclis açılışı Erdoğan/Saray açısından siyaseten bir galibiyet oldu. Hem “hâlâ gayet meşruyum ve güçlüyüm” mesajı verdi, hem CHP’yi yalnız gösterdi hem de kafasındaki yeni anayasa projesinin temellerini attı.

Ama süreç devam ediyor. Majör partiler arasında artık tek gerçek muhalefet partisi olduğu anlaşılan CHP diz çökmedi ve çökmeye de niyetliymiş gibi gözükmüyor.