Latin Amerika ülkelerinden Bolivya ise bu darbe tanımında özel bir öneme sahip çünkü klasik darbeden modern darbeye doğru sancılı bir geçiş süreci yaşadı.

Hızla değişen dünyada her şeyin modernleşmesiyle birlikte darbeler de modernleşti. Artık darbelerin yapılması için askeri güce ne gerek var, yargı ne güne duruyor? İki saat süren yargılamalarla modern bir darbe oluveriyor. Bunun en büyük örnekleri Latin Amerika’da sessiz sedasız gerçekleşiyor: Peru, Bolivya, Venezuela...

Latin Amerika, tarihi boyunca gerek ekonomik gerekse politik bombardımanlarla karşı karşıya kalmış bir coğrafya. Yer yer askeri darbeler, yer yer halk ayaklanmalarının da örnekleri epey bol. Lakin son dönemeçte, eskisiyle kıyaslanamayacak kadar sofistike ve sistematik müdahaleler var. Bu müdahaleleri diğerlerinden ayıran orijin ise siyasi saikli olup hukuka dayanıyor olmaları. Modern darbe olarak anılan bu tutumlar sırtını şiddete dayamıyor; hukuka yaslanıyor.

Bu konunun en kritik örneği şüphesiz Venezuela, çünkü Nicolás Maduro senelerdir iktidarda. Her seçim sonrası meşruiyet tartışmaları tazeleniyor. 2023 yılındaki seçimlerde rakibi olan ana muhalefet lideri María Corina Machado, kamu görevinden men edilerek adaylık statüsü elinden alındı. Maduro ise kendisini rakipsiz bir şampiyon ilan ederek seçimleri “kazandı”. Böylelikle “soft darbe” tanımı, Latin Amerika’da yavaş yavaş oturmaya başladı.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Venezuela’da yerel seçimler olmuştu. Kritik geçen günlerin ardından, seçime neredeyse bir hafta kala muhalif gruplara operasyonlar düzenlendi; bazı isimler “paralı asker” olmakla suçlandı. Böylelikle yargının da içine sürüklendiği bu modern darbe süreci sürüp gitti.

Latin Amerika ülkelerinden Bolivya ise bu darbe tanımında özel bir öneme sahip çünkü klasik darbeden modern darbeye doğru sancılı bir geçiş süreci yaşadı. 2019 yılında Evo Morales’in tartışmalı dördüncü dönem adaylığı sonrası yaşanan istifa süreci, ordunun “halkın tarafında” olduğunu açıklamasıyla birlikte ordu destekli klasik bir darbe çağrışımı yarattı.

2021’de ise hükümet değiştikten sonra, yeni devlet başkanı Jeanine Áñez hakkında “anayasal düzeni yıkma” suçlamasıyla açılan davada 10 yıl hapis cezası verildi. Bu, yargının açık bir şekilde siyasi hesaplaşma aracına dönüşeceğinin ilk sinyallerindendi. Son olarak 2024’te, Genelkurmay Başkanının başarısız darbe girişimi de akıllara ordu içinden kontrollü “başarısız darbe” senaryolarını getirdi. Böylece Bolivya’da darbeler; açık askeri müdahaleden, yargı eliyle tasfiyeye ve hatta içeriden yönetilen güç gösterilerine kadar her türlü senaryoyu gözler önüne serdi.

Görünen pencerede her şey çok olağandı; her şeyin yasal dayanağı vardı. Görünmeyen pencerede ise siyasi saikler ve aşamalı stratejiler mevcuttu. Anayasalarda dahi güvence altına alınan adil yargılanma hakkından devlet başkanlarının istisna tutulması, bu müdahalelerin siyasi olduğunun açık kanıtıydı.

Dünya siyasetinde “yumuşak darbe” olarak nitelendirilen bu türden yeni müdahaleler, küresel bir model haline gelebilir. Hukukun, adalete erişim mekanizması olmaktan çıkıp iktidar mücadelesinde bir değişken rolü oynaması, çok daha derin ve kalıcı bir tehlikeyi ortaya koyuyor.