Gazze’de son evin son tuğlası düşerken, 80 yıl önce “Uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, devletler arasında dostane ilişkileri desteklemek, kalkınmayı ve insan haklarını geliştirmek” amacıyla kurulan ‘Birleşmiş Milletler’, misyonunun altında ezilerek ‘kirleşmiş milletler’e dönüşmüş durumda…
Kevnümekanın hekimi, hakemi, hakimi konumundaki küresel kefereler, kendileri için oluşturulmuş ‘güvenlik’ masasına oturmuş, ibrikçi başı misali işine gelmeyeni veto ediyor…
***
‘İnsanlık ölmüş de ağlayanı yok’ken, Politika Kasabasında gündem farklıydı.
Yavaş yavaş pişen ‘konser’ yemeği, yapay zekanın teşhis ve tedaviye başladığı kanser haberlerini bile gölgede bırakmış ‘leziz’ haliyle servis ediliyordu…
Reis, dünyaya ayar vermek için Amerika’da olduğundan olsa gerek, (CHP Genel Merkezi dışında) Kasabanın Siyaset Bulvarı kısmen sakinleşmiş; Silivri - Ankara trafiği yoğunlaşmış, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve ekibi olağan / olağanüstü kongre ve kurultaylarla hem günü hem de partinin geleceğini kurtarmaya çalışıyordu…
Kemal Kılıçdaroğlu, çalışma ofisinde gelişmeleri yakın takibe alırken, Gürsel Tekin, bir İstanbul macerası yaşıyordu…
MHP Lideri Devlet Bahçeli, meşhur türküden tornistan, “Sefer düştü Telaviv’e / Bizim ile gelen gelsin” der gibi, İsrail’e ‘ültimatom’ çağrısı yaparken; herkesi dinlemekten dinlenmeye vakit bulamayan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyeleri, merhum Sırrı Süreyya Önder’in projeye kattığı popülariteyi arıyor, bulamıyordu…
***
Kasabada hal ve gidiş böyle iken, ‘müstehcen’ bir şarkı yankılandı Millet Bahçesinde…
Ahali şarkıyı ve şarkıcıyı tartışırken, biri, “Yatırdım yatırdım çam…” diye türkü tutturdu. Huşeng Azeroğlu ile Hüsamettin Subaşı susturdu o türkücüyü. Aslına uygun şekilde terennüm ettiler birlikte:
Yatırdım yatırdım dan sesine / Tiskindim tiskindim can sesine
Millet Bahçesindeki muzip yine atıldı:
Havar havar can Hatice / Muha muha can Hatice
***
“Canıma yetti belalı bekarlık” diyen müstehcenin sesi kesilip adliye koridorlarında gezdirilirken, 30 yıl önceye gittim.
Rahmetli Naci Alan ağabeyin İstanbul ve Romanya baskısını bile başlattığı dönemin Anayurt Gazetesindeydik. Etkili ve gündem olan haberlerle dikkat çekiyordu gazete…
Birgün yazı işleri toplantısındaydık ve büromuza 200 metre uzaklıktaki Kocatepe Camisiyle ilgili bir haber vardı masada.
2023’teki değil 1990’lı yıllardaki olaya ait habere göre; Hollanda’dan gelen iki hötöröf Kocatepe Camisi içinde uygunsuz fotoğraflar çekinip bir dergide yayımlamıştı.
Haber, yazı işlerinde değerlendirilirken, manşet olmasına karar verildi ve başlık arayışı başladı. Herkes bir manşet önerirken, ben de aklıma gelen ilk başlığı seslendirdim:
- Bu ne ibnelik!
Kısa bir sessizliğin ardından ‘uygun’ bulundu ve Anayurt gazetesinin ertesi günkü sayısı önerdiğim manşet başlığıyla yayımlandı.
***
Artık insan canının değersizleştiği, mala/mülke çöküldüğü; kadına/çocuğa yönelik şiddetin, cinayetin, tacizin, tecavüzün arttığı bir ortamda her gün televizyon ekranlarına, gazete sayfalarına ve sosyal medya mecralarına yansıyan haberleri gördükçe, herkes gibi, başlık atma sıkıntısı yaşıyorum! Ve tepki gösteriyorum: Bu ne dünya kardeşim böyle…