Ankara’daki mahkemenin aldığı kararın 15 Eylül’de görülecek sözde “mutlak butlan” davası için de sonuçları olacak. Bence bu kararın çıkma ihtimali artık biraz düştü.

Dün Türkiye siyasetini etkileyecek çok önemli bir karar alındı. Ankara Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin İstanbul İl Kongresi’nin iptal davasını esastan reddetti.

Eğer orman kanunlarına geçmediysek, İstanbul’daki mahkemenin atadığı kayyum heyetinin görevinin sonlandığını ve CHP İstanbul’un meşru başkanı Özgür Çelik’in görevinin başına döndüğünü söyleyebiliriz.

“Orman kanunlarına geçmediysek” sözünü burada bilinçli kullandım çünkü maalesef ki geçmiş de olabiliriz. Saray rejiminin mahkeme kararını dinlemeyip bildiği yoldan ilerleme ihtimali maalesef ki halen var. Eğer böyle bir yola girerlerse o zaman günlerdir CHP’ye yaptıkları “CHP mahkeme kararlarına uymak zorunda” sözleri de nasıl bir iki yüzlülüğün ürünü olduğu ortaya çıkar.

Ankara’da alınan karar bize şunu gösterdi. Türkiye’de hukuk devleti halen tam ölmemiş. Kırıntı düzeyinde de olsa hâlâ var. Hukuka uygun karar veren/verebilen hakimler halen mevcut. CHP de mücadelesini buna güvenerek sürdürüyor.

Ankara’daki mahkemenin aldığı kararın 15 Eylül’de görülecek sözde “mutlak butlan” davası için de sonuçları olacak. Bence bu kararın çıkma ihtimali artık biraz düştü. “Asla çıkmaz” demiyorum, halen çıkabilir ama ihtimal şimdi biraz daha düşük. Çünkü, CHP İl Başkanlığı ile ilgili hukuksuz karar nasıl değişti ise 15 Eylül’de mahkeme rejimin baskısıyla hukuksuz bir karar alırsa sonradan gayet o da değişebilir (ki biliyoruz ki 21 Eylül’de olağanüstü kurultay var). Böyle bir durumda, partisine ihanet ederek rejimin kayyumu olmayı kabul eden Gürsel Tekin nasıl ortada kaldıysa Kemal Kılıçdaroğlu da kalabilir. Hem partisine ve bence ülkesine ihanet etmiş olur hem de karşılığında partiyi ele geçirememiş. Böyle olacağı için o da kayyumluğu kabul etmekte tereddüt eder mi, pek sanmıyorum ama göreceğiz.

Ankara’daki mahkemeden gelen karar muhalefet için gerçekten bir umut oldu. Umarım bunun devamı gelir. Zira, şu anda muhalefet çok büyük bir demokrasi ve hukuk mücadelesi veriyor. Hep belirttiğim gibi CHP şu anda Türkiye’de tam otoriter rejime geçilmesi önündeki son kale. Ona da diz çöktürüldüğü takdirde artık Türkiye Rusya gibi serbest seçimlerin olmadığı fiili bir tek parti rejimine evrilmiş olacak.

Kişisel durumumndan ötürü bu haftaki yazımı biraz kısa sonlandırıyorum. Malûm geçtiğimiz Pazartesi günü gözaltına alındım ve sonraki gün savcılık beni altı arkadaşımla beraber tutuklama istemiyle mahkemeye sevk etti. Neyse ki korkulan olmadı ve hakimin kararıyla adli kontrol şartıyla serbest kaldım. Ancak, maalesef beraber yargılandığım tüm arkadaşlarım benim kadar şanslı değildi.

Abdullah Esin

Nur Betül Aras

Ömer Faruk Mangaltepe

Herhangi bir kaçma şüphesi bulunmadığı veya delil karartma ihtimali olmadığı halde attıkları tivitler yüzünden tutuklanarak cezaevine gönderildiler.

Ne yazmış olurlarsa olsunlar sadece tivit attı diye insanların bu şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakılmaları kabul edilemez. Ortada yargılama gerektirecek bir durum varsa bile bu tutuksuz yapılır. Ama Türkiye’nin geldiği noktada maalesef tutuklu yargılama bilinçli bir muhalif cezalandırma yöntemi haline getirildi.

Arkadaşlarımızın iddianamelerinin en yakın zamanda hazırlanmasını ve özgürlüklerine tekrardan kavuşmalarını temenni ediyorum.