Yapay zekâ artık sadece bir yazılım değil; yargının gölgesine düşen yeni bir bilinç. Peki, bu bilincin yeri kürsü mü olmalı, yoksa hâkimin masasında bir yan defter mi?
Adaletin Yeni Misafiri
Bir zamanlar adalet, insanın iç sesiydi; terazisi kalpte, hükmü vicdandaydı.
Bugün o sesi, algoritmaların fısıltısı bastırıyor.
Yapay zekâ artık yargının kapısından içeri girdi.
Üstelik yalnızca dosya yükünü değil, bir çağın yükünü de taşıyarak.
Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da bir mahkeme kararında, gerekçede “yapay zekâ destekli analiz” ifadesine yer verildi.
Bu, teknik bir detay değil; hukukun bilişsel sınırlarını aşan bir ilk adımdı.
Ama asıl soru şu:
O kapıdan içeri giren, yardımcı mıydı, yoksa hâkim mi?
I. Algoritmik Adaletin Suçu Ne?
Bugün moda bir itham var: “Yapay zekâ vicdansızdır.”
Evet, vicdanı yok.
Ama şu soruyu dürüstçe soralım: Mahkemelerin gerçekten var mıydı?
Karar metinlerine bakın. Merhamete dair bir iz var mı?
Yıllardır “usulden reddedildi”, “delil yetersizliği”, “kanuna uygun değildir” gibi soğuk kalıpların arasında kaybolan adalet duygusu…
Bu tabloyu algoritma değil, insan yazdı.
Şimdi ise aynı sistem, kendi merhametsizliğini bir makineye yükleyip aklanmak istiyor.
Oysa yapay zekâ doğru eğitildiğinde hâkimin vicdanına rakip değil, destek olur.
Çünkü vicdanın sezgisiyle verinin istatistiği birleştiğinde, kararın hem aklı hem kalbi tamamlanır.
Yapay zekâ, soğuk bir yargıç değil; yorgun bir yargıcın ikinci belleği, dikkat asistanı, hata süzgecidir.
Hukukun hatasızlaşması, insanın yok olmasıyla değil, hatasını fark etmesiyle mümkündür.
II. HâkimGPT’nin Yeri: Kürsüde Değil, Yan Masada
Yapay zekâ, yargının tahtına değil; çalışma masasının yanına oturmalıdır.
Onun görevi, hâkimin elinden kalemi almak değil, o kalemi doğru satıra yönlendirmektir.
Hâkim, nihai hükmün sahibidir; yapay zekâ ise yalnızca onun hafızası, destekçisi, asistanıdır.
Bir hâkim, binlerce dosya arasında yorulabilir ama HâkimGPT yorulmaz.
Unuttuğumuzu hatırlatır, görmediğimizi gösterir, eksik bıraktığımızı tamamlar.
Bu, yargıyı makineleştirmek değil; insanı kendi kusurundan korumaktır.
III. Vicdan Kodlanmaz, Ama Desteklenebilir
Evet, yapay zekânın vicdanı yok.
Ama belki de bu, onun en büyük erdemi: tarafsızlığın çıplak hâli.
Bir makine, sanığın soyadına, mesleğine, inancına ya da kökenine bakmaz.
Yalnızca veriye, olasılığa ve örüntüye bakar.
Hâkimin vicdanı ile algoritmanın tarafsızlığı birleştiğinde, yeni bir adalet biçimi doğabilir.
Yapay zekâ, hâkimin vicdanını silmek için değil; onu berraklaştırmak için oradadır.
Tıpkı bir hekimin stetoskopla kalbi dinlemesi gibi, hâkim de HâkimGPT ile yargının nabzını duyar.
Ama o stetoskop, hekimin yerine geçmez; sadece sesi berraklaştırır.
IV. Güven Sorunu: Verilerle Tamir Edilebilir
Türkiye’de yargının en köklü yarası “güvensizlik”tir.
Vatandaş, aynı fiil için iki farklı mahkemeden zıt karar çıktığını gördüğünde, adalete değil, şansa inanır.
HâkimGPT, milyonlarca kararı analiz ederek benzer olaylardaki farklılıkları görünür kılar.
Artık bir davacı, “benim davam neden farklı sonuçlandı?” diye sorduğunda cevabı bulabilir.
Çünkü algoritma, veriyi saklamaz; açar.
Bu açıklık, yıllardır aşınmış adalet inancını onarabilir.
Elbette güven yalnızca sayılardan doğmaz; ama adaletin görünür olması, inancın ilk şartıdır.
Yapay zekâ, adaletin perdesini kaldırır.
Ve belki de bu şeffaflık, halkın “mahkeme adildir” cümlesini yeniden söylemesine vesile olur.
V. Tehlike: Araçtan Hükümdara Evrilmek
Yapay zekâ, eğer sınırları net çizilmezse, araç olmaktan çıkar, otoriteye dönüşür.
Bir noktada hâkim, “sistem böyle dedi” deme kolaycılığına düşebilir.
İşte o an, hukuk biter; adalet yerini protokole bırakır.
Bu yüzden, karar hakkı her zaman insanda kalmalıdır.
Yapay zekâ, hâkimin elindeki kalemin mürekkebi değil; karar masasındaki lambadır.
Aydınlatır ama yazmaz.
VI. Son Söz: Geleceğin Adaleti İnsanla Makine Arasında
Yapay zekâyı reddetmek, geçmişe sığınmaktır; onu kutsamaksa geleceği körleştirir.
Doğru yol, insanın vicdanı ile makinenin nesnelliğinin birleştiği yerdedir.
Bir gün mahkeme gerekçelerinde şu satırı göreceğiz:
“Bu karar, yapay zekâ destekli analiz sisteminden yararlanılarak, hâkim tarafından verilmiştir.”
O gün geldiğinde korkmayalım.
Çünkü o cümledeki tehlike, “yapay zekâ” kısmında değil;
“hâkim tarafından verilmiştir” kısmının kaybolma ihtimalindedir.
Adaletin geleceği, makinenin değil; insanın denetlediği makinenin elindedir.
Ve belki de o gün, mahkeme koridorlarında yeniden yankılanır o eski cümle:
“Adaletin terazisi hâlâ insanda;
sadece kefelerini artık daha tutarlı bir algoritma tutuyor.”