Olayın bilinçli bir provokasyon olması şu yönden de akla yatkın: Mevcut iktidar artık demokratik meşruluğunu kaybetmiş durumda. Bugün bir seçim olsa kazanabilmesi mümkün gözükmüyor.

Geçtiğimiz Pazartesi akşamı, Leman Dergisi’ndeki Hz. Muhammed’i resmettiği iddia edilen bir karikatür üzerinden bir bardak suda koparılan fırtınayı hep birlikte gördük.

Ben süreçteki bazı detaylar üzerinden bu olayın planlı ve bilinçli bir provokasyon olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu yazıda bunun sebeplerini açıklayacağım.

Öncelikle, olay gecesi anlaşıldığı üzere karikatür 26 Haziran günü baskıya giren Leman Dergisi’nde yayınlanmış. Olay ise bundan dört gün sonra gerçekleşti. İletişim çağında böyle bir karikatürün varlığı dört gün sonra mı anlaşıldı? Ne tesadüftür ki olayın gerçekleştiği 30 Haziran tam da 1 Temmuz’da İmamoğlu’nun tutuklanmasının 100. gününde CHP’nin düzenleyeceği büyük Saraçhane Mitingi’nin hemen öncesi.

Planlı provokasyon olma ihtimaline karşı ikinci bir gösterge ise protestoları yapan radikal İslamcı grupların başını İBDA-C olarak kısaltılan İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi’nin çekiyor oluşu. Gene ne tesadüftür ki normal zamanda pek ortalarda gözükmeyen bu örgüt İmamoğlu ilk tutuklandığında gerçekleştirilen Saraçhane Mitingleri’nde de ortaya çıkmıştı. Bazı göstericilerin Saraçhane’nin hemen yakınındaki Şehzadebaşı Camisi'ndeki bazı tarihi yapılara ve mezarlara zarar verdiği iddiası üzerine İBDA-C isimli örgüt üyeleri “camilerimize sahip çıkıyoruz” sloganıyla Şehzadebaşı Camisi’nde kendince nöbet tutmuştu.

Bu gelişmelerin gösterdiği, İBDA-C isimli örgüt kullanılarak Leman Dergisi’ndeki karikatürün bilinçli olarak 30 Haziran gecesi köpürtüldüğü, bu şekilde meydanlarda bir kargaşa ve kaos ortamı varmış algısı yaratılarak bir sonraki gün gerçekleşecek Saraçhane Mitingi’ne geniş halk kesimlerinden büyük katılım gösterilmesinin önüne geçilmeye çalışıldığı yüksek ihtimal gibi duruyor.

Zaten dergideki karikatürün ne kadar dine ve peygambere hakaret içerdiği de oldukça tartışmalı. Karikatürde doğrudan hakaret içerikli hiçbir şey yok, ancak Hz. Muhammed’in çizilmesi dinen yasak görüldüğü için onun karikatürde çizildiği düşüncesi başlı başına bir hakaret olarak kabul edildi. Ne var ki, karikatürde Hz. Muhammed’in mi yoksa Muhammed isimli savaşta hayatını kaybetmiş herhangi bir Müslüman’ın mı çizildiği belirsiz. Karikatürü çizenler peygamberi çizmedikleri konusunda ısrarcı. Nitekim, doğrudan hakaret içermeyen bir karikatür üzerinden bir bardak suda fırtına kopartılması da provokasyon ihtimalini güçlendiren bir diğer etken. Zira, olay gecesindeki sürece dikkatli bakılırsa, olay sadece bir grubun Leman Dergisi’nin önünde gitmesiyle kalmadı, sosyal medyada bir anda yayıldı ve özellikle iktidar yanlısı gazetecilerin linç korosuna katılmasıyla daha da tırmandı. En sonunda polisin insan onurunu hiçe sayarak gerçekleştirdiği tutuklamalar bizatihi ülkenin içişleri bakanı tarafından olumlanarak paylaşıldı. Sanki böyle bir olayın gelişeceği tüm bu kesimler tarafından önceden bilinmekteydi.

Olayın bilinçli bir provokasyon olması şu yönden de akla yatkın: Mevcut iktidar artık demokratik meşruluğunu kaybetmiş durumda. Bugün bir seçim olsa kazanabilmesi mümkün gözükmüyor. Ancak, elindeki yetkiyi kullanarak bir erken seçimden de kaçıyor. Muhalefet ise onu erken seçime zorluyor. Bu zorlama sürecinde meydanlar ne kadar dolarsa iktidar üzerindeki basınç da o kadar artar ve erken seçim kaçınılmaz olur. Dolayısıyla iktidar açısından meydanların dolmaması gerekiyor. Meydanların dolmaması için birileri bu tür provokasyonlara başvuruyor olabilir.

Tabii, olayın planlı bir provokasyon olmasının dışında başka vahim yönleri de var: En başta, tüm hukuk kuralları çiğnenerek Leman Dergisi çalışanlarının yaka paça göz altına alınmaları ve bu da yetmezmiş gibi ülkenin içişleri bakanının bu görüntüleri olumlayarak paylaşması. Ülkede temel hak ve özgürlükler artık 12 Eylül askeri darbe dönemindekine kadar geriledi. Bir karikatürdeki oldukça belirsiz bir peygambere hakaret iddiası üzerinden bir linç korosu oluşuyor ve ülkenin işçişleri bakanı o koroyu memnun edebilmek için temel hak ve hürriyetleri kolayca çiğneyebiliyor.

Sadece bu da değil; polisin Leman Dergisi’nin önünde toplanan radikal İslamcı gruplara olan yumuşak tavrı da dikkat çekici. Bu yumuşak tavır bir sonraki gün Saraçhane Mitingi’nde polisin gençleri darp etmesi, yerlerde sürüklemesi ve birçok kişiyi gözaltına alması ile 180 derece zıt. Burada devletin tarafsız olması gereken kolluk kuvvetlerinin toplumun farklı kesimlerine yaklaşımında açık bir çifte standart söz konusu.

Özetle, bu olaya neresinden bakarsak bakalım ülkedeki genel kötü gidişatın izlerini görüyoruz. Planlı provokasyonlar, radikal İslamcı örgütler, temel hak ve hürriyetleri hiçe sayan bakanlar, kolluk kuvvetlerinin toplumun farklı kesimlerine uyguladığı çifte standart ve daha bir dolu şey.

Bu yol yol değil. Artık ülkede bir iktidar değişimi şart.