Devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla ‘nitelikli, faydalı insan’ yetiştirmek istiyorsa, bir becerisi olan girişimcileri her bakımdan desteklemeli, teşvik etmeli…

Akademik bilgi ve donanımın farkında olarak yazıyorum;

Önce; Milli Eğitim Bakanlığı’nın beceri temelli ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ çerçevesinde lise eğitim süresinin 2-3 yıla düşürülmesi, LGS’de sosyal projelere ek puan verilmesi ve ilkokula başlama yaşında standartlaştırma gibi hususlarla ilgili haberler çıktı…

Sonra; Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin geçenlerde, 4+4+4 zorunlu eğitim sisteminin değişmesine ilişkin, “Şu anda raporumuzu oluşturduk. Bunu Kabine Toplantısı’nda Sayın Cumhurbaşkanımızın onayına sunacağız.” dedi.

Mevzu mühim hatta hayati…

***

Mesleki eğitimi ıskalamış olmanın sıkıntısını ‘ara eleman azlığı’, ‘nitelikli eleman yokluğu’ gibi alanlarda derinden yaşıyoruz. Buna rağmen yeterli önlem alındığını söylemek zor.

Uzmanlar, mevcut eğitim sistemindeki 4+4+4 süresini çok uzun buluyor. Çünkü bırakın üniversite mezunlarını liseyi bitirenler bile bir meziyet kazanma, meslek sahibi olma yaşını geçmiş oluyor.

Ahilik sisteminin ‘çırak+kalfa+usta’ üçlemesi, bir silsile olarak, yetişmiş eleman eksiğini kendi içinde çözüyordu. Hatta yakın zamana kadar bazı aileler ‘eli iş tutsun’ diye çocuğunu marangoz, kaynakçı, tamirci, tesisatçı veya başka bir meslek erbabının yanına çırak olarak veriyordu.

Ne yazık ki şimdi genel olarak aileler de çocuklar da ‘katip’ havasında iş peşinde! Takım elbisesi, kolalı gömleği ve kravatıyla masa başında oturup önüne gelen evraka imza atmayı, evrakın akıbetini takip etmeyi iş sananlar var! Evet, o işleri yapacak insanlar da lazım ama asıl meslek, dünyanın neresine giderseniz gidin (dil bilmeseniz bile) yapıp para kazanabileceğiniz meslektir, meziyettir, beceridir.

Umalım ki Milli Eğitim Bakanlığının başlattığı çalışma, hazırladığı rapor ve sonunda uygulama adına alınacak kararlar mesleki eğitim konusunda uzmanların dile getirdiği eksiklikleri, aksaklıkları gidersin.

***

Konuyu iki örnekle açmak ve aileler, gençler başta olmak üzere mesleksizlik ile mesleki eğitime kafa yoranların dikkatine sunmak istiyorum. Bu noktada, adı bende saklı iki insandan söz edeceğim.

Birincisi, 60 yıl önceden tanıdığım biri. İlkokul mezunuyken bir bobinajcının yanına çırak olarak girdi. Mesleğe ömrünü verdi. İşinin öyle uzmanı oldu ki ‘elektrik mühendisi’ olarak kartvizit bile bastırdı.

Yaptığı işin aranan ismiydi. Büyükelçiliklerden sanayi kuruluşlarına kadar her yerden çağrılıyor, yaşanan sorunu halletmesi isteniyordu ve o bunu her seferinde başarıyordu…

İkincisi, yakın zaman önce tanıştığım bir dost. Sohbet ederken aynen şunu söyledi:

- İlkokuldayken babama ‘ben okumayacağım, çalışmak istiyorum’ dedim ve dediğimi yaptım. Gittim sanayide çırak oldum. Girişimci bir ruhum vardı. Bunun mükafatını organize sanayi bölgesinde bir fabrika sahibi olarak gördüm. Yaptığım işi, ürettiğim ürünü Türkiye’de yapan, üreten kimse yok. Yurtdışında bile fabrika kurma çalışmamız var…

Epeydir görmüyorum ama eminim başarılı olmuştur! Çünkü çok sık yurtdışına gidip geliyordu…

***

Devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla ‘nitelikli, faydalı insan’ yetiştirmek istiyorsa, bir becerisi olan girişimcileri her bakımdan desteklemeli, teşvik etmeli…

Aileler, yaptığı işten zevk alan, para kazanan, zengin olan çocuk sahibi olmak istiyorsa; 4+4+4’ün üzerine üniversite, arkasına askerlik sürelerini ekleyerek akademik donanımı tam ve fakat işsiz koskoca bir adamla baş başa kalarak ense karartmak istemiyorsa, çocuğunun mutlaka bir meslek sahibi olmasını sağlamalı…

Gençler de kendilerine aydınlık bir gelecek hazırlamanın sadece 20-22 yıllık bir eğitimle mümkün olamayabileceğini görmeli ve becerisine, kabiliyetine uygun arayışlara girmelidir…