Bugün karşı karşıya kaldığımız tablo, sadece bir ekonomik kriz değil; aynı zamanda bir yapısal iflas sinyalidir.

Türkiye ekonomisi, son iki yılda adım adım bir uçuruma doğru ilerliyor. Üretimin yerini faizle dönen bir kâğıt ekonomisi aldı. Reel sektör can çekişirken, vitrine sürülen sayılarla iyimser bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Oysa sahada yaşanan gerçekler, istatistiklerden çok daha sert.

Bugün karşı karşıya kaldığımız tablo, sadece bir ekonomik kriz değil; aynı zamanda bir yapısal iflas sinyalidir. Tıpkı 1970’li yıllarda ABD’nin yaşadığı gibi. O dönemde ABD, üretim ekonomisinden çıkıp finansal manipülasyonlarla büyüme denemesi yaptı. Sonuç: yüksek enflasyon, kitlesel işsizlik ve derin bir güven krizi oldu.

Türkiye benzer bir yola girdi ve şu an o çıkmazın tam ortasındayız.

Konkordatolar Arttıysa, Alarm Zilidir

Bugün ülke genelinde ardı ardına konkordato ilan eden firmalar sadece bilanço zorluğu yaşamıyor; birer işaret fişeği atıyorlar. Çünkü bu zincirin ilk halkası üretim, ikincisi istihdam, üçüncüsü ise devletin tahsilat gücüdür.

Eğer firmalar üretim yapamaz hale gelir, işçi çıkarmaya başlarsa:
• Devlet vergi toplayamaz,
• Sosyal güvenlik açık verir,
• Kamu maaşları risk altına girer,
• Borç-faiz sarmalı hızlanır,
• Toplumda güven ve huzur kalmaz.

Ekonomi sadece makro göstergelerle değil, toplumsal psikolojiyle de ayakta kalır. Bugün bu psikoloji darmadağın.

1 Trilyon Liralık Üretim Kredisi: Son Şans

Türkiye ekonomisinin üretim çarklarını yeniden döndürebilmesi için, piyasalara en az 1 trilyon TL’lik kredi girişi sağlanması artık bir tercih değil, zorunluluktur. Ancak bu krediler:
• Gerçek üreticilere,
• İmalatçılara,
• Tarım ve sanayi işletmelerine verilmelidir.

Adrese dayalı, rant kollayan, eş-dost kayıran sistemlerle bu kaynaklar heba edilirse, sadece vakit kaybetmiş oluruz. Ve artık vaktimiz kalmadı.

Bugün üreticiyi ayağa kaldırmazsak, yarın ne devletin kasası dolar ne de milletin sofrası.

Son Uyarı: Bu Model Çöktü

Artık şunu açıkça kabul etmemiz gerekiyor:
Faiz ve sıcak para üzerine kurulu bu model çöktü.
Bizi ayağa kaldıracak tek şey; alın teriyle, makine sesiyle, tarlada, fabrikada üretmektir.

Bu son duraktır. Ya buradan geri döneriz…
Ya da tarih bizi, “son uyarıya bile kulak asmayanlar” olarak yazar.