Bu süreçte, ilginç bir şekilde Türkiye sessiz bir şekilde kuşatmaya alınıyor. Tek tehdit güney sınırımızda oluşan PKK-KCK koridoru değil. İsrail geçtiğimiz haftalarda Yunanistan’da da bazı NATO ülkeleri ve Katar’ın da katıldığı bir ortak askeri tatbikat yaptı. Bu tatbikatta Türkiye yoktu.

3. Dünya savaşına giden yolda son kavşaktayız. Bu savaş siber teknikleri kullanıldığı bir savaş olmasının yanında aynı zamanda, içinde nükleer savaşı, psikolojik savaşı, enformasyon savaşı, belki bir adım sonra biyolojik ve kimyasal savaşı da içinde barındıran teknolojik ve TeoPolitik bir savaş. Bu savaş, öte yandan Siyonist, pedefolik, satanist unsurlar açısından din, ahlak, hukuk ihtiva etmeyen bir savaş. Bu bir vekâlet savaşıdır. Bu savaşta İsrail yalnız değil, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Yunanistan, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Rum kesimi, Mısır, Ürdün, Katar, BAE, Bahreyn İsrail’in yanındadır. İran’ı ise Rusya, Çin ve Kuzey Kore destekliyor. İsrail’in dostu şeytan, biz Allah’ın ipini bıraktık, Allah (cc) da bizim ipimizi bıraktı. İran Türkiye’den sonra en büyük Türki devlet, İslam Konferansı ve D8 ülkesi üyesi.

Bu süreçte, ilginç bir şekilde Türkiye sessiz bir şekilde kuşatmaya alınıyor. Tek tehdit güney sınırımızda oluşan PKK-KCK koridoru değil. İsrail geçtiğimiz haftalarda Yunanistan’da da bazı NATO ülkeleri ve Katar’ın da katıldığı bir ortak askeri tatbikat yaptı. Bu tatbikatta Türkiye yoktu. İsrail İran’a saldırırken Askeri ve sivil hava unsurlarını Kıbrıs Rum kesimine; İngiliz, Fransız ve Rum askeri üslerine konuşlandırdı. Rum kesimindeki en büyük aktif askeri üs bugün İsrail’e aittir. Nükleer kapasitesinin önemli bir bölümünü ise Yunanistan’a kaydırdı. ABD’de Ukrayna için Yunanistan ve adalara ikame ettiğini askeri donanımını Yed-i Emin olarak İsrail’e bıraktı. İsrail de bu kapasitesini Yunanistan ile birlikte kullanacak. Eğer İsrail yarın Mescid-i aksaya saldıracaksa, Yunanistan o gün Kara sularını 20 mile çıkartarak, bir savaş paratöneri olarak devreye girebilir.

Türkiye’nin Güneyi İsrail ve ABD’nin tabii müttefiki KCK/PYD’nin kontrolünde, Akdeniz’de bir Rum kesimindeki askeri unsurlar var. Bütün Ege İsrail/Yunan kontrolünde. Doğuda, İran parçalanırsa, birleşik Azerbaycan İsraille, aynı Ege’de Yunanistanla olduğu gibi ittifak kuracak. Artık Azerbaycan ve İsrail, iki devlet ve bir millet(!?) Hazara/Karay/Chabat ve Rothchilt kardeşliği söz konusu. Ukrayna zaten Zelensky’nin kontrolünde, Ukrayna Rusya’dan kopartılırsa, Kırım’dan Gürcistan’a kadar olan bölge de Hazara devleti için rezerv tutuluyor. Oradan Basra’ya kadar uzanan bir Yecüc-Mecüc/Karay koridoru söz konusu. Türkiye 3 deniz, ve iki karadan kuşatma altında. Zaten Chabat KKTC / İstanbul / Bakü üçgeninde çok önceden konuşlandırıldı.

Bugünkü şartlarda yeni bir dünya düzeni inşa etmek mümkün değil. Bunun altyapısı yok. Kavramları yok, kurumları yok. Bugünün bilimi, sanatı, teknolojisi, din ve ahlak anlayışları, ideolojik, politik, felsefi duruşları, piyasa buna engel. Peki var olan düzeni sürdürmek mümkün mü: Hayır! Artık ”eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal” Sonuç: Kaos. Her alanda büyük bir kırılma, çökme, acılar, yoksulluklar. Yıkım!

Kimse barışa yatırım yapmıyor. Adalet olmadan barış olmaz. Adalet yokken sessizlik varsa, orada ağır bir baskının sebep olduğu ezilmişlerin sessizliği vardır. Adalet ve barışın olmadığı yerde hiçbir özgürlük güvende değildir. Her ülkenin orduları var. Silahları var. Savunma sanayileri var. Bunlar lokomotif sanayiler. Peki Hakkı, adaleti, hukuku, barışı ve özgürlüğü savunanların nesi var.. Bana, mahkemelerden, hakimlerden, savcılardan, avukatlardan, hukuk fakültelerinden söz etmeyin. Hitler’in, Stalin’in, Mussolini’nin de devlet, anayasası, yasaları, yargıçları vardır. Sadece “terör örgütleri” yok, artık terör devletleri de var. Hukuka uygun olmayan yasa suç aletidir, hukuka uymayan hâkim de, savcı da rejimin tetikçisidir. “Terör devleti” varsa (ki var, İsrail örneğinde olduğu gibi) o devleti yönetenlerin hükmettiği bürokratik unsurlar, etki elemanları ve onların başındakiler de teröristtir. Bu anlamda Hakkın ve Halkın gözü, kulağı sesi olmayan. Media da rejimin tetikçisi, infaz elemanı olur.

Aslında bunun ilk farkına varanlardan biri Orwell’di. Huntington’un “Medeniyetlerarası çatışma”sı, Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” buna işaret ediyordu. Batılı zengin ülkeler, tek tek ve birlikte önce bu süreçte kendilerinin ayakta kalması için planlar yaptılar. GlobalReset’çiler, bu kadar çok devlet ve insanla süreci yönetemeyeceklerini düşündüler. Savaşlar, terör, gıda ve sağlık üzerinden çöp insanların ölümüne yol açacak olan kimyasal ve biyolojik müdahaleler üzerinden, sosyal siyaset planlaması ile, doğum kontrolü, kadınların çalışması, evlilik dışı ilişkilerin meşrulaştırılması, ailenin küçültülmesi, BİREYselleşmenin teşviki, hayat tarzı, müzik, dizi filmler, sağlık hayat için sportif faaliyetler perde arkasından yapılan şeyler, kozmetik, hepsi buna yönelikti.

Yeni dünya düzeni için. Yeni bir İNSAN’a ihtiyaç vardı. Onun adı TransHumanizm oldu. Nesnelerarası İletişim, NeuraLink, Yapay Zeka, YapayBilinç, Artırılmış Sanal Gerçeklik hepsi bunun içindi. Akıllı otonom robotlara ihtiyaç vardı. Onun için akıllı evler, akıllı şehirlere ihtiyaç vardır. Onun için 5G, Starlink entegrasyonu gerekli idi. Yeni bir Global Kripto para, yeni bir piyasa ve finans sistemi, Yeni bir Uluslarası düzen için evrensel bir norm hukuk, yeni global güvenlik sistemine ihtiyaç vardı. Globalizm bunun için nihai çözüm olacaktı. Lokalizm’le başladılar, sonra Glokalizm dediler ve Globalizm’e geldiler. Laiklik, Liberalizm, Demokrasi, Cumhuriyet, Hukuk devleti filan olmayacak Globalist’lerin yenidünya düzeninde. İnsan da yok, devlet de, din de yok, ideoloji de. Vatan da yok, vatan olmayınca vatanı koruyacak orduya ne gerek var ki! Din olmayınca laikliğe de gerek yok. Emek Humanoidler üzerinden karşılanınca işçi de yok, sendika da. Feminizm de olmayacak, çünkü kadın da yok Erkek de. Zaten beyin kontrolü ile ya zararlı fikirler daha oluşurken silinecek, risk varsa bu kez resetlenecek olan ÇÖP İNSAN’ın kendisi olacak. Zaten gereksiz insan ne de risk oluşturan insana yer yok bu düzende. Farkında mısınız, çocuklarınız bilgisayarda gün de kaç kişiyi öldürüyor. Ölmek, öldürmek çok sıradan, olağan ve basit. Yaşamak için öldürmek zorundasınız? Bakmayın sokak köpekleri için birilerinin gösteri yaptıklarına, birileri 8 milyar insanın 7,5 milyarının ÇÖP İNSAN olduğunu, İTLAF edilmesi gerektiğini düşünüyor, söylüyor, kimsenin “Gık”ı çıkıyor mu? Manisa belediye başkanını elektrik çarptı ve hastanede hayatını kaybetti. Kızı “Kanı yerde kalmamalı” dedi.. Evet, yapanın yanına kar kalmamalı, sorumluluğu, kastı, ihmali olan biri varsa. Otel yangınında da birçok insan öldü. Sevilen biri imiş, insanlar başkana sahip çıktılar. Tamam, doğru bir davranış, ama CoVID sürecinde mRNA’nın sebeb olduğu ölümlerin sayısını biliyor muyuz? Niye kalabalık topluluklar Chemtrails’e karşı hayır demiyorlar..

DSÖ 2022'de yayınladığı bir raporda, “Türkiye'deki gerçek ölüm sayısının resmi verilerin yaklaşık 2.7 katı olabileceğini ve 264,000 civarında olduğunu tahmin etti. Bu tahmin, pandemi süresince eksik raporlama ve dolaylı ölümleri de içeriyor”. (Kaynak:Grok). Bu ölümlerin arasında birçok VIP de vardı CIP’de, kimse beklenen tepkiyi vermedi. Peki mRNA ölümleri konusunda toplum neden sessiz. Bu işin hesabını kim verecek. İnsanlara neden ONAM imzalattılar!

Yeni dünya düzeni için, ne yazık ki, fikri bir altyapı yok. Bu iş bir hukuku olmalı, bir ekonomisi olmalı, bu düzenin dayandığı kavramlar ve kurumlar olmalı. Ama yok işte. Müslümanlar da, Museviler de, İseviler de atomize oldular. İslam’ı “asrın idrakine söyletmek” için büyük bir imkan, ama Müslümanların hali ortada. Gazze konusunda bile aciz kaldılar. Siyonist Yahudilerin nasıl bir topluluk olduklarını Gazze örneğinde gördük. Hristiyanlar ise bir sömürü mirasının mirasyedileri. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Epstein çetelerinin elinde oyuncak oldular.

Şairlerimiz bir “hayal ülkesinin destanını” yazmaktan aciz, ağıt bile yakamıyorlar. Hayal gerçeğin anasıdır aslında. Hikaye yazarlarımız o hayal ülkesindeki insan ilişkilerini estetize ederek bizim ufkumuzu aydınlatamıyorlar. Toplum dizi filmler, futbol, macera, heyecan, eğlence dozu yüksek programlar, Realty Show’larla oyalanıyor. Sahi yarın dolar çökerse, LIBOR çökerse, borsa çökerse ne olacak. Elektrik olmayınca internet de GSM de, BlockChane de olmayacak. İşte onun için Evengelikler çözüm üretemedikleri için, “Rab İsa gelsin çözsün” diyorlar. Yahudiler de çözüm için Meşiah’ı bekliyorlar. Bizimkiler de Mesih’i bekliyorlar. Aslında bilmiyorlar ki, kurtarıcı yok. Bir tek kurtarıcı var o da Allah (cc). Onun bizi kurtarması için ise, tövbe edip, yeniden iman etmemiz gerekiyor. Biz kendimizi değiştirmeden O bizi değiştirmeyecek. Mehdi de gelse, Mesih de gelse durum bu. Kurtuluşa erenlerden olmak istiyorsak, daha akıllı, daha dürüst, daha cesur olmamız gerekiyor.

Yeni bir uluslararası ya da Milletlerarası düzen kurulacaksa, önce Ulus ya da Milletin tanımlanması gerek. Westefalya’da ne Human net olarak tanımlandı ne de Ulus/Nation. İnsan ekmel-i mahlukat, eşref-i mahlukat da olur, belhum adal da. Mesela, ulusal kimlikle, etnik kimlik arasında net bir ayırım yapılmadı.. Batıda Human, kadın erkek tanımı dışında da, politik olarak çift cinsiyetlidir(!?). İki otorite/Teb’a sözkonusudur. Ruh’u Vatikan, bedeni Ulus devlet temsil eder. Laiklik bunun ayrılmazlığı ile ilgili bir Dualist bakışı ifade eder. Biz asırlar geçti daha Laikliğin anlamını bile öğrenemedik.. “Ulusal egemenlik”ten söz ediyoruz da, ulusal kimlik nasıl bir şey? Almanlara göre, bu baba kanı ile ilgilidir. Yahudilere göre Ana kanı. Angilikan’lara göre insan doğduğu toprağın çocuğudur. Yurttaşlık/Vatandaşlık böyle bir şeydir. Kimine göre “Dil”, kimine göre, “Din/Kilise”dir. Daha sonra buna “Kültür”ü de eklediler. İngiltere’de doğup, Fransa’da yaşayan Annesi Alman, kendisi Katolik bir aileden gelen bir Agnostik kimdir? Hele Anne-babaları da, benzer farklı aidiyet ve geleneklerden geliyorsa. Ulus kimliği hayatın gerçekleri karşısında fantastik bir sanal gerçeklikten başka bir şey olmasa gerek bugünün tabiri ile. Din ya da İdeoloji, hayat tarzı itibarı ile de insanlık çok farklı tecrübeler yaşadıktan sonra, bu gün, geçmişin kavram ve kurumları ile geleceğin sorunları anlamak ve çözüm üretmek çok da mümkün olmasa gerek. Bugünün bilimi, felsefesi, ideolojileri, tarih algısı, gelecek tasavvuru ile yarını anlamak çok mümkün değil. Batı bu güne kadar işi bilim kalıbına dökülmüş, politik bir program şeklinde dayattı ve uygulattı. Ekonomileri, siyasetleri, teknolojileri her şey bir algıdan ibaret. Aslında insanları global ölçekte resetlerken, kendi yalan gerçeklerini de resetlemek istiyorlar.

Karşılığı olmayan, büyülü bir kağıt parçasından ibaret olan dolarlarında “in God we trust” yazıyorlar. “Tanrılarına güveniyorlar”mış. Sahtekarlıklarını / Dolandırıcılıklarını böyle gizlemeye çalışıyorlar. Doların üzeri deki sembollere, sloganlara bakacak olursanız, Satanist, pedefolik, Siyonist sihirbazlığı görürsünüz. Evet geceden sonra gündüz geldiği gibi, Kaos’dan sonra da bir düzen gelecektir. Ama korkarım bu düzenin gelmesi uzun sürecek ve bu işin ekonomik, sosyal, siyasal faturası çok, ama çok yüksek olacak. Gidişatı görüyorsunuz. Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız.

İsrail, yeni dünya düzenine giden yolda, 1500’lerde Kızılderililerin yok edilmesi, kara derililerin köleleştirilmesi, sarı ırkın sömürgeleştirilmesi sürecindeki yöntemle, batıyı arkasına alıp koç başı olarak aslında yeni dünya düzeninin inşasında görünmeyen bir liderlik misyonu üsleniyor. Trump da bu şeytani planda İsrail’le beraber hareket ediyor.

Biz tarihin yaşayan tanıklarıyız. Canlı yayında yeni bir dünya savaşı izliyoruz. ABD derin devleti, sahte bayrak operasyonunda olduğu gibi, Irak’ın işgali için 11 Eylül’de ikiz kulelerin vurulması gibi, kendi topraklarında ve bazı batılı ülkelerde, sivil hedeflere bir İran saldırısını kullanarak Ortadoğu dedikleri coğrafyayı kan gölüne dönüştürmek, Rusya ve Çin ile bu coğrafyada hesaplaşmak istiyorlar. Bu şekilde Avrupa’nın güvenliği için risk oluşturan Ukrayna krizini İran ve çevresine çekmek istiyorlar.

Daha konuşacak çok şey var. Bu savaşın pratiği TeoPolitik olmasa da, maske olarak, Kehanet boyutu yüksek kirli bir oyunla karşı karşıyayız. Dünyanın sessizliği ile, İsrail’in elindeki Epstein kasetlerinden kaynaklanıyor. Neyse. Bu günlükte bu kadar. Herkesin bir hesabı var, Allah’ın (cc) ise bir hükmü, galib olacak olan onun hükmüdür. Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler. Bizim öncelikle, İslam dünyasındaki tefrika, din ve siyaset baronlarının İlah ve Rab konumuna yükseltilmesinden kaynaklanan iç zaaflarımızdan kurtulmamız gerek.. Çünkü “Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır”. Allah’ın (cc) yardımı olmadan işimiz zor. Allah’ın yardımı (cc) ise şarta bağlı, tövbe etmek, yeniden iman etmek, din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmekten, cahillikten, adaletsizlikten ya da zulümden vazgeçmek, Dini, mezhebi, etnik, iideolojik, politik Tefrikadan yakamızı kurtarmamız gerek.

Selam ve dua ile.

1-380