Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Büyük İsrail Projesi (BİP), komplo teorilerini sevenler için muazzam iki proje, her durum ve şartı açıklamak üzere yerli yersiz kullanılan bu iki projenin, bir komplocuların aklındaki fikirler kadar yaratıcı olmasa da, komplocu teorilerle kısmi ortak noktaları var ancak aynı zamanda bu projelerin reel karşılıkları da var.

Komploculuk, bize genel olarak dünyada her şeyin kararını İsrail’in verdiğini, bunun nihai amacının da Büyük İsrail Projesi’ni hayata geçirmek olduğunu söyler. El hak kısmen doğrudur zira İsrail ideolojisi Siyonizm’in vaad edilmiş topraklar/arz-ı mev’ud ülküsü var. Ancak İsrail de “tanrı değil” ve kurduğu planların hepsi hayata geçmiyor ve her zaman aktör değil bazen figüran da olabiliyor zira İsrail’in ne kadar planı varsa ona karşı da bir o kadar plan var ve yaşarken her şey masada alınan kararlarla uyumlu işlemiyor.

Şu durumda, yani İsrail-İran çatışmasında “ben demiştim, işte BİP tıkır tıkır işliyor” demek doğru değil, hiç şüpheniz olmasın İsrail de böyle düşünüyor ama bu gelişmeler BİP’ten ziyade BOP ile uyumlu…

Filmi biraz başa saralım ve BOP’tan başlayalım…

BOP, ABD’nin, Irak ve Afganistan işgalleri ve İsrail’e destek vermesiyle, Ortadoğu’da bir işgalci görülmesi sonrası Ortadoğu’da rahat hareket edemeyeceği için bölgede kendi lehine hareket edecek bir aktör, bir müttefik bulma stratejisiydi. Zira bugün Trump doktrini çerçevesinde sık sık duyuyor olsak da aslında ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesi, izolasyon politikaları Obama döneminde başlayan politikalardı. Ancak ABD’de de “tanrı olmadığı için” bu proje uygulanamadı. Çünkü “Arap Baharı” olarak isimlendirilen süreç bölgeyi istikrarsızlaştırdı ve ABD bölgeden istediği gibi tereyağından kıl çeker gibi ayrılamadı ama Ortadoğu’da da dilediği gibi at koşturamadı. Sonuçta, ABD, Ortadoğu’da kaybetti, maddi ve manevi olarak imajı yerle yeksan oldu, BOP da işletilemedi. Belirtmek gerek, o dönem için ABD’nin BOP için düşündüğü partner Türkiye idi ama ABD de yanılabildiği ve yenilebildiği için proje suya düştü.

Trump’ın ABD başkanı olmasıyla birlikte, daha önce bu köşede yazdığım gibi, BOP sürüm 2, “Yüzyılın Anlaşmaları”, Körfez’in İsrail ile normalleşmesini sağlama projeleri, Suudi Arabistan eliyle yapılmaya çalışıldı yani BOP 2’de ABD müttefiki Suudi Arabistan olacaktı. Ancak Suudi Arabistan bölgede etkin olabilecek bir siyasi kültüre ve yeteneğe sahip olmadığı için ayrıca Trump seçimi kaybettiği için BOP 2’de uygulanamadı. Demek ki neymiş, ABD de yanılabiliyormuş, değil mi?

Trump, yeniden başkan seçilince, daha önce hayata geçirmeye çalıştığı planlarını yeniden yürürlüğe koymak istedi. Amaç şuydu; İsrail’i memnun etmek, İsrail’in sürekli ABD’nin yakasına yapışmasını ve lobiler eliyle ABD’yi sıkıştırmasını ve hatta tehdit etmesini önlemek aynı zamanda da maddi ve manevi kayıp vermeden Ortadoğu’da “daha az maliyetle” varlığını sürdürmek. Bunun için BOP sürüm 3 aktörü olarak da İsrail seçilmiş gibi görünüyor.

Hatırlayalım, Suriye’de yıllardır devrilmeyen Esed rejimi günler içinde devrildi… yani İsrail’in bir miktar önü açıldı. Şunu araya not olarak yazayım; İsrail, ilk etapta, Suriye’de irili ufaklı farklı grupların istikrarsız etkinliği yerine, içeriden zayıflatılan Esed rejimini tercih ederdi ancak o irili ufaklı istikrarsız yapılar, Culani yönetimi altında, İsrail ile karşı karşıya gelmeyecek biçimde “ABD eliyle” dizayn edilince İsrail’in “önündeki taşlar” temizlendi.

Ve şimdi… ABD, Ortadoğu’da BOP 3 müttefiki olarak İsrail’i seçmiş gibi görünüyor. BİP ülküsü için bu durum İsrail’in de işine geliyor. Masada işler tıkırında gibi görünse de sahada böyle işler mi işte orası meçhul. İsrail, “Suriye’de risk yok, Filistin’de istediğimi zaten yapıyorum, Arap sokağı zaten İran’dan hazzetmiyor ve bana fazla tepki gelmez, bir şekilde İran’ı da aradan çıkarayım” mantığıyla önünü ardını fazlaca düşünmeden İran’a saldırmış olabilir ancak bunun sonucunda her ne kadar İran; Irak, Suriye, Yemen, Bahreyn, Lübnan’a Şii hilali ve devrim ihracı amacıyla fazlaca müdahale etmiş, kan dökmüş Arap sokağında, bölge halkları nezdinde imajı pek de iyi olmayan bir ülke olsa da İran’ın, İsrail gibi tüm dünya halklarının hatta bazı Yahudilerin bile nefretini kendi üzerine çekecek kadar katliamcı bir ülke tarafından saldırıya uğraması, İran’a yönelik olumsuz bakışların yerini sempatinin almasına neden olabilir. İran halkı tarafından, kötü yönetim nedeniyle nefret objesi haline gelmiş olan İran rejimi, İsrail gibi bir kötülük heyulası tarafından hedef alınınca İran halkı, “dışarıdan” gelen bu saldırılara karşı Suriye gibi içeriden bölünmeye değil birleşmeye yönelik bir tutum takınabilir. Dolayısıyla masada alınan kararların Ortadoğu sahasında tıkır tıkır işlemesi o kadar kolay olmayacak gibi görünüyor.

Ortadoğu’da uzun vadede ne olacağını bilemeyiz ancak yaşarsak göreceğiz. Lakin kısa vadede, İran, İsrail’e karşı güçlü bir mukavemet gösterirse bölgede de kendi halkı nezdinde de olumsuz imajının yerini olumlu bir imaj alabilir, bölgede itibarı artar ve bölge için “tehdit bahanesi” olmaya da devam eder. Ancak tahminim İran’da rejimi devirmek kafaya koyulmuş gibi ve İran rejimi gidici gibi görünüyor. Sonuçta Körfez razı, İsrail memnun, Ortadoğu’da “bir düzen sağlanır” diye bekleyenler varsa da bu fazla iyimser bir beklenti olur zira… İran rejimi gitse de kalsa da İsrail etkinliğini arttırsa da bir şey değişmeyecek; Ortadoğu’da İsrail’e olan haklı öfke hiç dinmeyecek. ABD’nin bu haklı öfkeyi İsrail’i maşa yaparak İsrail’in üzerine çektiği pek de konuşulmasa da bu böyle ve böyle olmaya da devam edecek.