İsrail ise düzenlediği hava saldırıları ve siber operasyonlarla İran’ın askeri kabiliyetlerini sınırlandırmayı hedefliyor. Son saldırı, bu örtülü çatışmanın bir adım daha öteye taşındığını gösteriyor.
İsrail’in İran’a yönelik son saldırısı, Orta Doğu’da uzun süredir gerilim altında seyreden güç dengelerini yeniden gündeme taşıdı. Bölgedeki karşılıklı tehditler, örtülü operasyonlar ve vekil aktörler üzerinden yürütülen çatışmalar, artık doğrudan askeri müdahalelerle daha görünür hale geliyor. Peki bu saldırı, bölge siyaseti ve küresel güvenlik açısından ne ifade ediyor?
İsrail ve İran, yıllardır birbirlerini ulusal güvenlik açısından en büyük tehditlerden biri olarak görüyor. İran’ın nükleer programı, bölgedeki silahlı milis gruplara sağladığı destek ve Suriye’deki askeri varlığı, İsrail tarafından kırmızı çizgi olarak değerlendiriliyor. İsrail ise düzenlediği hava saldırıları ve siber operasyonlarla İran’ın askeri kabiliyetlerini sınırlandırmayı hedefliyor. Son saldırı, bu örtülü çatışmanın bir adım daha öteye taşındığını gösteriyor.
İran’a yönelik bir İsrail saldırısı, sadece iki ülkeyi değil, ABD’den Rusya’ya kadar geniş bir aktör yelpazesini ilgilendiriyor. ABD, İsrail’in en yakın müttefiki olarak Tahran’a yönelik baskı politikasını uzun süredir destekliyor. Ancak doğrudan bir çatışma, Amerikan askeri varlığını da riske atabilir. Öte yandan Rusya ve Çin, İran’la ekonomik ve askeri iş birliğini geliştirerek bölgedeki güç dengelerini dengelemeye çalışıyor. Bu denklem, saldırının sonuçlarını küresel düzeyde önemli kılıyor.
Saldırı yeni bir savaşın habercisi mi?
Uzmanlara göre bu tür saldırılar, ani ve kapsamlı bir savaştan ziyade kontrollü bir gerilimi işaret ediyor. İsrail’in hedefi, İran’ın nükleer programını geciktirmek ve bölgedeki milis faaliyetlerini zayıflatmak. Ancak misilleme ihtimali, Lübnan’dan Yemen’e kadar geniş bir coğrafyada çatışma riskini büyütüyor. Bu durum, Körfez ülkelerinden Avrupa’ya kadar enerji güvenliği ve göç dalgaları gibi konuları da doğrudan etkileyebilir.
İsrail’in İran’a saldırısı, hem Tahran yönetimine hem de uluslararası topluma güçlü bir mesaj gönderiyor: Tel Aviv, kendi güvenliğini tehdit olarak gördüğü her gelişmeye karşı harekete geçmekte tereddüt etmeyeceğini bir kez daha gösterdi. Ancak bu adım, Orta Doğu’da yeni bir tırmanma sürecinin kapısını da aralayabilir. Önümüzdeki dönemde saldırıya verilecek yanıt, bölgedeki tüm aktörlerin pozisyonlarını belirleyecek kritik bir faktör olacak.