Vanguard hiçbir yatırımcıya ait değildir. Halka açık değildir ve hissesi yoktur. Vanguard’ın sahibi bizzat yönettiği fonlardır ve bu fonların sahibi fon yatırımcılarıdır.

Yıllardır küresel finansın merkezinde hep aynı isimleri duyuyoruz. BlackRock, Fidelity, State Street…

Bu devlerin ortak noktası yalnızca yönettikleri trilyonlarca dolar değil. Aynı zamanda birbirlerinin hissedarı olmalarından kaynaklanan kader ortaklıkları.

Dünyanın en büyük halka açık şirketlerine baktığımızda Apple’dan Microsoft’a, Tesla’dan JPMorgan’a, Nestlé’den Toyota’ya mutlaka belirli bir paya sahiptirler.

Bu sistem, ABD’nin en büyük yatırım bankalarını ve varlık yönetim şirketlerini bir tür örümcek ağı yapısında birbirine bağlar. Ama bu ağın en sessiz, en görünmez ve en kritik düğümü her zaman aynı şirkettir. Gölgelerdeki Vanguard…

Çoğu yatırımcı, finans yorumcusu hatta piyasa oyuncusu BlackRock’ın ismini bilir. Çünkü medyada her zaman en görünür olan odur. CEO’su Larry Fink sık sık konuşur, makro ekonomi üzerine mesajlar verir, hükümetlerle ve merkez bankalarıyla açık temas içindedir.

Oysa perde arkasında daha sessiz ama çok daha köklü, çok daha yaygın ve çok daha büyük bir güç var. Vanguard Group yönettiği 11 trilyon dolarlık varlık büyüklüğüyle teorik olarak dünyanın en büyük fon yöneticisidir. Korkunç derecede büyük olan bu rakam onu yeterince önemli yapsa da benzersiz olan tarafı varlık büyüklüğünden ziyade sahiplik yapısıdır.

Vanguard hiçbir yatırımcıya ait değildir.

Halka açık değildir ve hissesi yoktur. Vanguard’ın sahibi bizzat yönettiği fonlardır ve bu fonların sahibi fon yatırımcılarıdır.

Yani Vanguard’ın gerçek sahibini dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca sıradan yatırımcıdır. Bu yapı nedeniyle de Vanguard kar maksimizasyonu baskısına sahip değildir ve fon ücretlerini tarihsel olarak en düşük seviyelerde tutar. Haliyle bu durum şirketi medyadan çekik, politik tartışmalardan uzak, kapalı devre çalışan bir dev finans aygıtı haline getirmiştir.

Bu yapıyı anlamak çok önemli çünkü ABD’deki büyük yatırım fonlarının birbirlerinin hisselerini tutması ve dünya sermayesinin hatırı sayılır bölümünün aynı üç-beş devin elinde toplanması çoğu gözlemciye tek merkezli bir yapı görüntüsü verir.

Bugün Apple’ın, Amazon’un, Nvidia’nın, Coca-Cola’nın, Visa’nın, JP Morgan’ın, Exxon’un ya da Google’ın ortaklarına baktığınızda ilk üç sırada neredeyse her zaman Vanguard, BlackRock ve State Street karşınıza çıkar. Vanguard diğer ikisinin de resmi ortağıdır.

Elbette bunlar rastlantı değil. Küresel hisse senedi piyasalarının tamamına yayılan pasif fonlar ve ETF’ler bu devlerin kontrol ettiği yapılar olduğundan ve Vanguard pozisyon olarak diğer ikisinin ve ilk 10’daki diğer tüm benzerlerinin ortağı olduğundan kendine bambaşka bir statü sağlamış durumda.

Tüm bunlarla beraber bu üçlü içinde de bir görev dağılımı var. Özellikle Vanguard ve Blackrock arasında.

BlackRock yeniliğe, yeni varlık sınıflarına, yeni ürünlere agresif biçimde girerken; Vanguard özellikle riskli gördüğü alanlara mesafe koyar. Kripto varlıklar da bunun en net örneğidir.

BlackRock Bitcoin ETF’i çıkarırken Vanguard volatilite çok yüksek diyerek kriptoyu reddetmişti. Hatta müşterilerin kripto ETF’lerine platformdan erişmesini bile engellemişti. İşte bu yüzden bugün yaşanan dönüşüm tam anlamıyla bir eşik niteliği taşıyor. Çünkü Vanguard ilk kez karar değiştirdi ve kripto ETF’lerine platform erişimi vermeye başladı.

Yanlış anlaşılmasın, Vanguard kendi Bitcoin veya Ethereum ETF’ini çıkarmadı. BlackRock’ın, Fidelity’nin, Bitwise’ın spot Bitcoin ve spot Ethereum ETF’lerine erişim açtı.

Yine de atılan bu adım şirketin on yıldır ilk kez kriptoya sistematik biçimde “evet” dediği anlamına geliyor. Platform erişimi Vanguard için sadece teknik bir güncelleme değil haliyle. Bu kültürel bir bariyerin aşılması. Çünkü Vanguard bir şeye kapı açıyorsa bu, milyonlarca bireysel yatırımcı ve yüz milyarlarca doların aynı anda o varlık sınıfına erişmesi için yeni bir kanal demektir.

ETF kapsamındaki kripto varlıklar şu an ağırlıklı olarak Bitcoin ve Ethereum olsa da analistler, Vanguard’ın ileride tokenize hazine bonoları, tokenize hisse senetleri, tokenize para piyasası fonları ve hatta Ripple gibi yüksek hacimli projelere dayalı kurumsal ürünlere de erişim sağlayabileceğini düşünüyor. Özellikle ABD’de kripto regülasyonunun olgunlaşmasıyla birlikte Vanguard’ın portföy çeşitlendirme yaklaşımının değişmesi yüksek olasılık.

Bu kırılmayı anlamak için aslında kripto piyasasının kurumsal tarafına bakmak gerekiyor. BlackRock’ın Bitcoin ETF’i çıkarması piyasada kurumsal çağ başladı algısı yaratmıştı. Şimdi Vanguard’ın erişim açmasıyla bu algı bir kademe daha yükseldi. Çünkü BlackRock’ın kriptoya girmesi piyasanın büyüyeceğini gösterirken Vanguard’ın kriptoya girmesi ise piyasanın ana akım bir varlık sınıfı haline geldiğini gösteriyor.

Bu ikisinin arasındaki fark çok önemli. Çünkü BlackRock öncüdür ama Vanguard normalleştiricidir. Yani bir varlığın ana portföy öğesi haline dönüşmesi için gereken adım Vanguard’ın kapısını açabilmesidir.

Şimdi, gelelim kripto yatırımcıları açısından asıl kritik soruya. Bu giriş, uzun vadede neleri tetikleyecek?

Öncelikle, kripto varlıklar yavaş yavaş yüksek riskli alternatif varlık olmaktan çıkacak ve zamanla kurumsal portföylerde yer alan bir varlık sınıfına dönüşecektir.

Likidite artacak, volatilite zamanla azalacak, büyük fonların girişi fiyat hareketlerini daha istikrarlı ve öngörülebilir hale getirecektir.

Özellikle pasif fon yatırımı, kripto tarafına da yayılmaya başladığında Bitcoin ve Ethereum için kurumsal tabanlı talep oluşacaktır.

İkinci olarak, bu gelişme diğer büyük fon yöneticilerini de baskı altına alacaktır. Fidelity zaten kripto ETF tarafında aktifti. Şimdi Vanguard’ın da erişim açması ile kurumsal yarış yeni bir boyut kazanacaktır. Yani yakın zamanda kripto varlıklar fon yöneticileri için bir tercih değil, zorunlu bir alan haline gelecektir.

Üçüncü olarak, bahsettiğimiz küresel sistemdeki örümcek ağı ortaklık yapısına bakıldığında kriptonun da bu yapının içine dahil olması, piyasa dinamikleri açısından yeni bir güç merkezi yaratacaktır. Çünkü bu devler bir varlık sınıfına girdiklerinde orayı düzenler, kurumsallaştırır, standartlaştırır ve küresel sermayenin bir parçası haline getirirler.

Geniş perspektif ile değerlendirildiğinde bunların tamamı kripto varlıklar, meşruiyetleri ve gelecekleri açısından son derece önemli kazanımlar. Her biri yıllardır yatırımcıları tarafından tatlı tatlı hayal edilen meseler. Vanguard bu hamlesiyle tüm hayalleri kapıyı aralamak suretiyle büyülü kurumsal finans dairesinin içine almış oldu.

Özetle ifade edecek olursak “gelecek artık çok daha yakın”…