Geçen haftaki, “MÖ’den bugüne devlet ve siyaset” başlıklı yazı ile antik şehirlerin meşhur filozoflarına uğradıktan sonra Machiavelli’nin, ‘hedefler araçları meşru kılar’, ‘siyaset, ahlaktan bağımsız bir alandır’, ‘hedefe yürürken hile, aldatma, baskı, şiddet meşrudur’ ve ‘başarılı yönetici tilki gibi kurnaz, aslan gibi güçlü olabilendir’ sözlerine tanık olmuştuk. Bugün de yine milattan önceye ama bu kez Doğu Türkistan’a varıp Ötüken ormanları ile Yenisey ırmağına dalıp çıktıktan sonra Selçukluların izinden Anadolu’ya akacak; bunu yaparken, ‘devlet / siyaset’ sahasında at koşturacağız…
Türk Devlet Geleneğinin kuralları
‘Atlı Medeniyet’in tarih sahnesindeki başarılı mümessillerinden olan Türkler, binlerce yıllık devlet geleneğine sahiptir. Japon Denizi kıyılarından Ren Nehrine, Rusya’nın derinliklerinden Hindistan’a, Arap Yarımadasından Fas’a kadar geniş bir coğrafyayı kapsayan alanda onlarca devlet kurmuş olan Türklerin ‘siyaset’ ve ‘devlet’ üzerine sözleri de olmalı.
Oğuz Kağan / Mete Han, Tomris Hatun ve Alp Er Tunga gibi cengaverlerden dünyanın ilk antiemperyalist savaşına öncülük ederek kazanan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar nice kahraman, destansı söylenceler ve yazıtlarla ulaşmıştır bugüne…
Bu çerçevede Türk devlet geleneğine ve yönetim şekillerine satır başlarıyla bakacak olursak; ‘kağanlar dönemi’nde kararların ‘Devlet Meclisi’ yani kurultaylarda alındığını, bu kararların ‘töre/yasa’ olarak kabul gördüğünü ve bunların kağanın üzerinde olduğunu görürüz.
Göktürklerde ise ‘meclis’ en yüksek karar alma yeridir ama ha deyince toplanmak zor olduğundan yasama görevi yapmak, alınan kararları uygulamak üzere ‘ayukı’ denilen ve 9 bakandan oluşan bir hükümet modeli vardı…
Bir başka önemli özellik ise bazılarına göre ‘halk devletin hizmetkarı’ iken, Türk devlet geleneğinde ‘devlet halkın hizmetkarı’dır.
Türklük Duası: Fakirlik suç sayılsın
Milletin, hürriyetin, vatan ve yasa/töre’nin öne çıktığı Türk devlet geleneğinin en çarpıcı yansımaları, Oğuz Kağan Destanında yer alan ve “Fakirlik suç sayılsın” denilen “Türklük Duası”nda görülür.
Türk dünyasının duayen isimlerinden İrfan Ünver Nasrattınoğlu’nun bir yazısında aldığım ve bugün bile büyük önem ve anlam taşıyan dua, “Ulu Tanrı, namussuz bir tek Türk yaratacağına…” diyor. Oğuz Kağan ‘Gök Tengri’den bakın (özetle) neler istiyor:
Ulu Tanrı, Güzel Tanrı, Gök Tanrı, Sen Türk’ü Türk Yurtlarını koru!
(…) Türk’e zevk ve rahat verme! Bilakis zahmete alıştır! Zahmetle yürekleri bedenleri demir olsun! Bu sayede onlara yüksek çalışma kudreti verirsin! Türk’ü faal, cevval edersin. Türk’e değişmez bir seciye ver! Zamanla seciyesi değişmesin, sade tekemmülle tadilat görsün!
Ulu Tanrı, Milli kuvvet, namus, ahlak, azim, sebat, ideal, Türkçülük ruhu, yurtseverlik, ilim, sanat teşkilatı, intizam, beden kuvveti ve zenginlik ile hasıl olduğundan; Türk’e bunları ver! Türk’ten hırsız, namussuz türerse hemen kahret! (…)
Ulu Tanrı, namussuz bir tek Türk yaratacağına, dünyayı yık daha iyi! (…)
Tanrı, Türk’leri sen kendi elinle birleştir ve her şeyden evvel ruhları birleşsin! Onları tek bir kafa gibi birleştirici kültür sahibi et! Türk’ü töresine sadık kıl. Türk budunu: Biliniz ki atalar töresi asırların tecrübesi ile husule gelmiş büyük bir hikmettir. Tanrı beni töreye dokunmaktan ve dokundurmaktan sakladı ve saklasın!
Ulu Tanrı, Türk Milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et! Bir şey söylemek vazife yapmak değildir. Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlerine sok!
Güzel Tanrı, sana hepsinden çok yalvardığım şudur: Türk’ü dalkavukluktan kurtar! Dalkavukluk ve emsali vasıtalara zengin olmaktan koru! Türk’e kötü para hırsı verme! Dalkavukları yok et!
Aman Tanrı, Türk aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel koru! Türk toprağında hürler yaşasın. Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin! Sen Türk’e tabii şeylere tabiata karşı sevgi ver! Türk Yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın! (…)”
Tüm ‘kullara’ ilanen duyurulur!