Herkesin zihninde, elinde tırpan figürüyle yer eden Azrail, aslında dört büyük melekten biridir ve eceli dolmuş kişilerin canını almakla görevlidir!
Ya Satan?
Demek istediklerimi arifler haricindekilere tarifler ile anlatmak istiyorum…

***

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’ne bakarsanız, kaynak gösterilerek yapılan izahta deniyor ki;

Sözlükte “uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek” anlamındaki şatn (şütûn) veya “öfkesinden yanıp tutuşmak” mânasındaki şeyt kökünden türediği ileri sürülen şeytân kelimesi (çoğulu şeyâtîn) “hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık; yanıp helâke mâruz kalmış varlık” demektir. (…)

Kelimenin İbrânîce’deki karşılığı ise ‘satan’dır ve ABD’de kiliseleri bile vardır. Müntesipler şeytanın yolundan gider…

“Şeytan Kilisesi” diye bir kilisenin varlığından haberdar olmayanlar bilsin diye hatırlatıyorum: Şeytan Kilisesi, ölene kadar kilisenin Başrahipliğini yürüten LaVey tarafından 30 Nisan 1966’da kuruldu.

Konuyu araştırıp yazmışlığım var ama şimdilik bu kadar bilgi yeter!

***

Elinde üç başlı mızrağı, kuyruğu, kulakları, dişleri ve ateş rengiyle ‘gel gel’ eden ‘Satan’ üzerine çalışmak isteyenleri Bibi ile baş başa bırakıp Politika Kasabasına inmek istiyorum! İndim...

Siyaset Bulvarında kâh bilek güreşi kâh ağız dalaşı yapan siyasiler; kurulan komisyonlarda, kayyımlık makamlarında, operasyon kıskacında, kurultay/kongre telaşındaydı!
Kimisi de etkin pişmanlık girdabında, istifa furyasında, transfer pazarında nefes tüketiyordu…

Hepsini teğet geçtim!

***

Vara vara vardım Millet Bahçesine…

Emekliler, ‘dert babası’ makamını yıkmış ‘dert dedesi’ tahtına oturmuştu!
Siyaset Bulvarının bazı voltacılarından ‘seçim… seçim…’ sesi yükselirken; bahçedeki asgari ücretliler ‘geçim… geçim…’ diye inliyordu.
Yoksulluk ise hançerini kuru soğana muhtaç yoksulların bağrına saplamış, sırıtıyordu!
Azrail, ‘şöyle biraz uzanayım’ diye bahçeye inse, kendisini tırpanın önüne atacak kerte bezgindi ahali…

***

Kafam rahattı! Azrail yamacıma çıksa, tırpanı sallama pozisyonu alsa “Taşa verdim yanımı” der yırtardım!

Türkü malum:

Taşa verdim yanımı / Toprak emdi kanımı
Ezraile can vermezdim / Canan aldı canımı

Deyin bakalım; dağları duman, bülbülü figan almışken, “Ezraile borçlu kaldım / Bir canım var yar aldı” desem kefeni yırtmaz mıydım?

Şakası bile ürpertici!

Millet Bahçesindekilerin, “Şşşt! Gasteci bahele” ünlemesine kulak tıkayıp, ‘Estağfirullah’ diye tövbe istiğfar getirerek çıktım ruh halimden ve bahçeden…