ABD-Venezuela krizinde sular yeniden ısınıyor... ABD, Latin Amerika'nın en büyük kartellerinden biri olan Güneş Kartelini geçtiğimiz günlerde apaçık bir şekilde terörist ilan etti.

ABD'nin iddialarına göre Güneş karteli Venezuela ordusundaki subaylar tarafından yönetiliyor. Hatta daha da ileri bir iddia: Venezuela lideri Nicolas Maduro da bu kartelin lideri! Burada şu parantezi açmak gerekiyor ki kartelin içinde doğduğu ülke Venezuela. Dolayısıyla bu kartelin ortaya çıkaracağı zararlardan ve kriminal suç tiplerinden; uluslararası hukuk teamülüne göre Venezuela sorumlu tutulacaktır.

Bu kartelin Venezuela güdümünde olduğunu ve kartelin ABD’nin iç politikalarını ihlal edecek saldırgan tutumlar gösterdiğinin varsayarsak, ABD doğrudan Uluslararası hukuka yaslanarak meşru savunma hakkını gayet de kullanabilir. Biliyorsunuz ki bir devlet tarafından saldırgan bir grubun terörist ilan edilmesi uluslararası hukukta meşru savunma hakkını doğurur. Bu saldırgan grup; bir devlet de olabilir bir topluluk da olabilir

Ki zaten geçtiğimiz günlerde ABD'nin, CIA'ye bu anlamda gizli operasyonlar yürütme yetkisi tanıması da meşru savunma hakkını pratiğe döktüğünü gösteriyor. ABD manevralarını uluslararası hukuka uydurmaya çalışıyor…

Maduro soluğu Karakas’ta aldı!

En çok merak uyandıran şey ise, ABD "terörist" açıklaması yapar yapmaz Venezuela devlet Başkanı Maduro'nun Karakas’taki savaş karşıtı eylemlerde boy göstermiş olmasının sebebi...

Geriye dönük bir gözlem yapacak olursak Venezuela halkı bir günde Maduro’ya küsmedi. Pandemi döneminden önce Latin Amerika en büyük insani krizlerinden birini yaşadı. Petrol fiyatlarının bir anda düşmesi neredeyse bu kıtada hayatı durdu, eşi benzeri görülmemiş iktisadi bir krizi doğurdu. Bir ülke düşünün: 3 yıl boyunca bu ülkeye bebek maması stoku düzenli girmemiş…

Ardından da pandemi patlak verdi. Sayısız insan hayatın kaybetti. Hayat kaybetmeyenler de ölmeyi dahi göze alarak baskıcı Maduro rejiminden kaçtı. Aktivist, memur, yazar, gazeteci, öğrenci demeden herkes gözaltı çemberinden geçti çünkü… Halk da Maduro’ya küskün, kırgın, onu istemiyor…

ABD’nin terörist açıklamaları ve CIA’ya operasyon izni sonrası halk savaş karşıtı protestolar düzenledi. Bu protestolar da Venezuela’nın en politik kenti olan Karakas’ta gerçekleşti. Karayip krizinde de halk haliyle Maduro’yu suçlu görüyor. Halkı bu durumuna getirdiği için, ülkeyi ABD’ni savaş politikalarının hedefi haline getirdiği için…Maduro da bu küslüğü ortadan kaldırmak ve ‘halkla iç içeyim’ mesajı vermek için bu gösterilerde halk ile aynı safta durdu…

Karayip krizinde Erdoğan detayı!

ABD karşıtı gösteriler devam ederken Venezula ve ABD karşılıklı olarak birbirini suçladı… Hatta bir adım da ileri gidip birbirlerini ahlaksızlıkla suçladılar. Onlar birbirlerine ahlaksızlıkla suçlayadursun Karayip krizine Ankara’dan bir telefon geldi: Arayan Erdoğan!

Mevkidaşı ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan iki tarafa da sağduyu çağrısı yaptı. Bu kritik telefon görüşmesinin ulusal güvenlik stratejisinin açıklanmasının hemen ardından olması belli ki bir şeylerin olacağının işareti…

Şu detayı atlamamak gerekir ki Trump, Maduro hükümetinin meşruiyetini tanımıyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan tanıyor. Belki bu anlamda uzlaşı sürecinin sağlanmasında Türkiye iyi bir arabulucu olabilir.

Tabii Karayip krizine dair bunlar sadece görünen ve kamuoyuna açıklananlar, açıklanmayanlar da var…Örneğin dünyanın iktisadi eğrisine yön veren Rusya ve Çin gibi dinamikler de var…Onların bu krize etkisi ne olacak bunu da görmek gerekecek.