Türkiye coğrafyası ve Türk Dünyası, Rusya ve Çin'e karşı bir güvenlik bariyeri, sıçrama tahtası, vekalet savaşları için uygun bir alan.

Ulusal” ya da “uluslararası düzen” diye bir şey YOK aslında. Dünyadaki egemenler “zamane firavunları” belirledi bu düzeni. Sonuçta sömürünün sürekliliği sağlamak için sömürgecileri kendi aralarındaki işbirliğini sürdürmek ve elde edilen sömürü mirasını paylaşmak için kendi aralarında kurdukları bir düzenden söz ediyoruz; “Ulusal” ya da “Uluslararası düzen” derken. Dünyadaki devletlerin hemen hemen tamamının sınır, rejim ve iktidar yapılarını kendileri tayin ettiler. Ne yani ayni din, dil, tarih, coğrafyada yaşayan bu 23 Arap ülkesini Arap halkı mı kurdu. Kimi krallıkla yönetiliyor, kimi sultanlıkla, kimi tek parti diktatörlüğü kimi çok partili. Bunların neredeyse tamamı, işbirlikçi Arap rejimlerine, işgal kuvvetleri komutanlarının hediye ettikleri ülkeler bunlar. Stadyum kalabalığına devlet icad ettiler. Çöl Araplarını Paris’te, Londra’da, Amerika’da, Moskova’da eğitip ülkelerine geri gönderdiler.

Bizde Dil Tarih, Coğrafya fakültesi, Orta Doğu Teknik Üni. Boğaziçi Üni. Amerika Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, RCD, CENTO, Bağdat Paktı, Fulbright ve daha birçok organizasyon niçin kuruldu sanıyorsunuz. Barış Gönüllülerinin ne işi vardı burada. Sahi Harput’da Amerikan kollejinin ne işi vardı. Türkiye özel seçilmişti. Biz Osmanlı Milletler topluluğu ve Hilafete bağlı ülkeler için rol model olacaktık. Onun için “Nev-i şahsına münhasır” bir Laiklikle terbiye edildik.

Bu coğrafyada Şeytan Üçgeninin sacayağını ABD, İngiltere ve SSCB Türkiye, İran, Mısır’da kurdu. Böylece Avrupa, Asya ve Afrika’yı kapsayan bir coğrafyadaki ülkeleri bu ülkelerin üzerinden kontrol edeceklerdi. Kahire, Tahran, Yalta, Postdam birazda bunun pazarlığının yapıldığı bir konferanslar dizisi idi. Türkiye 2. Dünya savaşında Kahire konferansında savaş dışı bırakıldı.

Son zamanlarda bizi ısrarla teknolojiye yönlendiriyorlar. Bir de savunma sanayiine. Hatta NATO üyesi olduğumuz için savunma sistemlerinin kendi sistemlerine entegre edilmesini ve kriptolarının kendileri ile paylaşılmasını istiyorlar. Ve kritik tedariklerin de kendilerinden teminini istiyorlar. NATO COCOM üzerinden bizim Nadir elementlerin kendileri dışında satışını, ortak işletimini de sınırlandıran bir “Stratejim madenlerin sınırlandırılması komisyonu”. İngilizlerle yapılan anlaşma ve NATO’nun müdahelesi sonucu Boraksımızı bile doğru düzgün kullanamıyor, pazarlayamıyoruz. Bu arada bizimle “oltayı yutan balık yem istemez” diye dalga geçiyorlar. AB kapısında yarım asırdır bekletirken, NATO’daki vazgeçilmezliğimize vurgu yapıyorlar. Tabi İncirlik, Pirinçlik NATO için hem İsrailin güvenliği, hem de İslam dünyasından batıya yönelik muhtemel riskler açısından bir güvence.

Türkiye coğrafyası ve Türk Dünyası, Rusya ve Çin'e karşı bir güvenlik bariyeri, sıçrama tahtası, vekalet savaşları için uygun bir alan. Bunun ne anlama geldiğini Domuzlar körfezi çıkartmasında gördük. Küba’daki Sovyet atom başlıklı füzeleri ile Türkiye’deki ABD’nin, NATO şemsiyesi altında getirdiği atom başlıklı füzeler takas edilince işin farkına vardık. Farkına vardık da ne oldu, hiçbir şey olmadı. 15 Temmuz’da, İncirlik’ten kalkan yakıt ikmal uçağı, darbecilerin uçağına yakıt ikmali yaptı da ne oldu. İşin içinde ABD, NATO varsa, İsrail varsa, orada duruyoruz. Bronson olayında neyin ne olduğunu gördük.

Yahu kullandığımız para sahte. Doların karşılığı yok. Dünyanın en büyük soygunu gerçekleştiriliyor, kimsenin gıkı çıkıyor mu? LIBOR neyin nesi soran var mı? Sizin “Milli” sandığınız “Merkez Bankası”nin ortaklarının kim olduğunu bilen var mı? Hollandalı birini çağırmışız o kurmuş. Bizim kendi paramız ne kadar milli, ya da paramızın değerini kim belirliyor. Bizimkiler karşılıksız para basmıyorlar mı? Bu hırsızlık değil mi? “Faiz haram mı, helal mı” derken kimse karşılıksız basılan paranın dini hükmünü sormuyor. Evet, işte “ulusal düzen” de böyle, “uluslararası düzen”de... Bu durum sadece bizimle ilgili değil. Her yerde böyle. Hong Kong, Tayvan Singapur, Brunai, körfez Ülkeleri bunlar neyin nesi... Arab yarımadasındaki ülkelerin hepsi böyle. Niye Etopya’nın denize sınırı yok, orada Eritre, Cibuti diye ufak devletler var? Zengin ülkeler, stratejik konumda olan ülkeler hep küçük, Çevresinde batılıların büyük üsleri var. Bu arada Türkiye de ABD-NATO’nun en çok üssü bulunan ülkelerin başında geliyor. Oralardaki bu zenginlik ve stratejik avantajı uluslararası sistem kendi çıkanları için kullanıyor.

Geçen gün, Tayland ve Kamboçya savaşı çıktı. Oradaki ülkelerin haritalarına baktınız mı?

(Harita için yazının sonuna bakınız). Bu haritada ne görüyorsunuz? Kırmızı şerit Myammar (Burma), Sarı kısım Tayland, Mavi Kısım Kamboçya, Açık yeşil kısım Laos, koyu yeşil kısım Vietnam. Savaş, Kamboçya ile Tayland arasında. Sebeb sınırdaki tarihi en büyük Hindu Tapınağının kimin sınırda olduğu ile ilgili. Fransızlar oradan ayrılırken, oraya bir kriz büyüsünü toprağa gömmüşler. Pakistan'daki Jamnu-Keşmir sorunu da öyle bir şey değil mi? Kürdistan, Belücistan tartışması da öyle. Kürdistan tartışması 4 ülkeyi (Türkiye, İran, Irak, Suriye) ilgilendiriyor, Belücistan 3 ülkeyi (Pakistan, İran, Afganistan). İlginç ama, bu çatışan tarafların hepsinin bağlantılı oldukları ülkeler, ABD ve AB ülkeleri. Onlar da bunlar üzerinden bu ülkeleri manipüle ediyorlar. “Kontrollü bunalım stratejisi” ile taraflara havuç ve sopa göstererek, tavşana kaç, tazıya tut oynuyorlar ve sonra da gelip, insan hakları, hukuk devleti, demokrasi dersi veriyorlar, arabuluculuk yapıyorlar. Bizimkilerin her fırsatta tekrarlayıp durdukları “uluslararası sistemle birlikte hareket etme” böyle bir şey. Yıllarca, soğuk savaş dönemin de bu oyunu sağ-sol diye oynadılar. Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden birileri kendilerine iktidar ve servet ürettiler.

PKK, ABD’nin, NATO’nun desteğinde, SSCB’nin örgütlediği Komkar ve Rızgariye karşı Kürtlerin kullanılması için kurgulanan bir proje idi. Bu hareket de sol-Sosyalist olacaktı. Gel de bunu millete anlat. Bu kirli oyun bugün hala oynanmaya devam ediyor.

Yahu, bu “uluslararası sistem” CHP’nin merkezinden aldığı birkaç kişi ile kurmadı mı DP’yi. Bayar Alliance İsrailiete mezunu değil mi? Menderes sabatay değil mi, Zorlu da öyle.. Size dindar bir rejim gerekiyorsa onu da bunlar tayin eder. Masonluğa karşı gençleri örgütlemeye kalkarsınız, Adnan Oktar çıkar gelir, partinizin merkezine yerleşir. Mustafa Kemalin okuduğu okul Şimon Zwi mektebi değil mi? Size “Şemsi Efendi Mektebi” diye anlatırlar. Okul sahibi, Müslümanların halifesi olan kişiyi evine sürgüne gönderdikleri Alatini efendi. Kabbalist bir Siyonist, Sabatay. Okuldaki diğer talebelerin isimleri açıklansa neyin ne olduğunu anlarsınız. Bu mektebin devamı bugün Şişli Terakki, Işık lisesi, Üniversitesi filan aynen devam ediyor. Osmanlı Monarşisini yıktık yerine Monarşik bir Cumhuriyet kurduk. Dün Namık Kemal “Vatan yahud Silistre”yi yazdığı için hapsa atılıyordu, bugüne gelince “Hubbul vatan minel iman” oldu! Yahu, bu aydınlar ne Cumhuriyet’i, ne laikliği, ne de Vatan, ülke, memleket, yurt arasındaki farkı bilirler. Bilmediklerini de bilmezler. Moğolları Türk zannederler, ama Hindistan’da kurulan Babür Şahlığından haberleri yoktur. Zaten Tevrata göre, Nuh aleyhisselamın 3 oğlu vardı; Ham, Sam, Yafes. Ham Afro-Arab, Sam İsrailoğulları, Yafes Türkler, Hind Avrupa grubu. Chabat, Hazara-Karay projesini de başarırsa zaten Türkiye 2. ve 3. İsrailin Mihver ülkesi olacak. İsrailin kuruluşuna giden yolda, Türkiye ve Rusya, İsviçre, İngiltere, Almanya, AB grubundan sonra en önemli ülke değil mi?.

Bizim Din, Dil, Tarih, Coğrafya algımızla oynadılar. Eğitim, Basın, Sanat üzerinden. Bu değerler büyük ölçüde magazinleştirildi, dönüştürüldü, içi boşaltıldı. Dil yozlaştırıldı. TDK’nın başına durduk yerde Agop getirilmedi. Türk Ocağının arkasındaki isim durduk yerde Lazaro Franco değildi. Beşeri coğrafya, Teolojik coğrafya, Ekonomik, Politik, Jeo Politik, Jeopolitik, iklim, toprak yapısı, bitki örtüsü, insanların göç yolları, hayat tarzları gibi bir çok konu coğrafya ile ile ilişkilendirilmedi. Dünya algımız basit bir kurgudan ibaret, Dünyada dört insandan birinin yaşadığı Hindistan, kör bağırsak gibi, orada bir yerde. Yine nüfusun dörtte birinin yaşadığı Çin Hindistan’ın üç katı gözüküyor. 200 milyon insanın yaşadığı Rusya, Çin ve Hindistan’ın ikisinin toplamının iki katından büyük.. Avusturalya 7 milyon km2, ama bize gösterilen 2 küsür milyon km2 olan Grenland’ın yarısı kadar. Tabi bunu izah etmek için gerekçeleri var. Projeksiyon meselesi. Peki niye Kuzeyden bakıyorsun, Güney’den değil. Çünkü kendileri Kuzeydeler. Hindistan dedim de, 1,5 milyarlık ülkenin yarısı Müslüman aslında. Ama önce Hindistanı ikiye böldüler. Bunu yapanda Gandi ve Cinnah. İkisi de İngiltere’de eğitilenlerden. Müslümanlar tek devlet iken de yarısı Doğu’da Bengladeş’te, yarısı batıda Pakistan’da. Ortada kalan Hindistan’ın nüfusu yaklaşık 1,438 milyar. Hindistan’da kalan Müslüman nüfus %15, 225 milyon. Pakistan’ın Nüfusu yaklaşık 250 milyon kişi, Bangladeş: Nüfusu yaklaşık 175 milyon kişi. Daha sonra Pakistan ve Bengladeş bölündü ve iki ayrı devlet oldu. Bu iki ülkede 425 Milyon kişi yaşıyor. Hind Müslümanlarının bugünkü nüfusu 650 milyon. Hindistan’daki Müslüman nüfusunun 25 yıl sonra 225’den 85 milyon kişi daha artarak 310 milyona ulaşabileceği ve dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusu olabileceği öngörülmektedir. O zaman diğer iki ülkedeki aynı oradan nüfus artışı ile Hind Müslümanlarının nüfusu’nun 850 Milyona ulaşması bekleniyor.

Tabi bizim gençlik hep doktor, mühendis, futbolcu olmak istiyor. Tarih coğrafyayı kim ne yapsın. Öğretmen mi olacak. Tarih Coğrafya karın doyurmuyor ki!? Felsefeyi, Mantığı, Kelamı kim ne yapsın. Dil öğrenmekten söz ediyorsanız milyonda bir kişinin aklına Aramice öğrenmek gelmez. Aramice Arapça ve İbranice’nin , doğu dillerinin kök dilidir. Kim ne yapsın Aramiceyi, öğrenecekse de İngilizce öğrenir, “zaten Araplar da İngilizce konuşuyor” değil mi?!

Bakın bu proje okullar var ya, onlardan bırakın Arif, Münevver insan çıkmasını, aydınlanma felsefesinin ürünü olan “aydın birey”ler bile çıkmaz. Zaten gençler meslek sahibi olmak, para kazanmak için okuyor. Biz de piyasanın talebine uygun Proje Futbolcu / Sporcu İmamlar yetiştiriyoruz. Eee İmamlar her yerdeler artık. Ne diyordu Akif Alınız ilmini garbın, alınız san'atini / Veriniz hem de mesâinize son sür'atini / Çünkü kaabil değil artık yaşamak bunlarsız; / Çünkü milliyeti yok san'atın, ilmin; / yalnız iyi hatırda tutun ettiğim ihtarı demin; / Bütün edvâr-ı terakkiyi yarıp geçmek için / Kendi "mahiyyet-i rûhiye"niz olsun kılavuz, / Çünkü beyhûdedir ümmîd-i selâmet onsuz”. Korkarım biz onların ilim ve sanatını alırken onların hayat tarzını da, kavram ve kurumlarını da aldık ve o kavram ve kurumlarla tarihe bakıyor, gelecek tasavvurumuzu ona göre şekillendiriyoruz. Eyvah ki, ne eyvah! Biz iktidarı ve serveti toplumu dönüştürmek için istemiştik. Oysa iktidar ve servet bizi dönüştürdü. Gazze’li çocukların çığlıkları ile uyandık. Hem Masonları, komünistleri suçlarken, şimdi dönüp kendimize de bakıyoruz. O aklımızı çalan dünya sevgisi ve ölüm korkusundan kurtulmaya çalışıyoruz. İktidar ve servetin sarhoşluğundan ayıkıyoruz sanki. Sonuçta umutsuzluk haramdır. Hz. Yunusun kavmi gibi belki son gün kurtulanlardan oluruz. Şimdi, Gazze’de olup bitenleri bu bilgiler ışığında bir daha düşünün. Selam ve dua ile.

Harita-6

Not: Bu konuda bir misal de Türkiye sınırındaki Meis adası. Anakaraya, Kaş’dan 2 km uzaklıkta 11.98 km2 yüzölçümüne sahip, 273 m yükseklikte 500 kişinin yaşadığı bir ada. Türkiyenin en dar kara suları 1 km ile burada. Sahi, “Yunanı denize döktük” de, Ordulara emrettik “İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” dedik de, tüfek atımı bir menzildeki bu ada nasıl Yunanistan’ın oldu? “Bu ifritten sualin kılını çekmez akıl” N’apalım sınırlarımızı çizenler öyle çizmiş. Kamboçya - Tayland sınırlarını çizenlerde işte öyle çizmişler. Aynı kirli oyunu şimdi de Suriye’de, Filistin’de oynamak istiyorlar. Komşuda pişenden bize de düşer mi?