Mehmet Akif Ersoy gibi bir isim için üzülmek zor. Başta 19 Mart süreci olmak üzere ülkede son bir senedir olağandışı bir hukuk rejimi işliyor.

Günlerdir kamuoyu HaberTürk kanalı sunucusu ve yöneticisi Mehmet Akif Ersoy’un gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını konuşuyor. Maalesef ki muhalif kesimden isimlerin tutuklanmasına artık alışır olduk ancak iktidara yakın bir ismin böyle bir yargı soruşturmasına maruz kalarak tutuklanması kamuoyunu şaşırttı ve muhtemelen bu yüzden olaya olan ilgi ve reaksiyon arttı.

Suçlamaların ne derece doğruyu yansıttığını şu anda bilmiyoruz. Ancak, başta Ekrem İmamoğlu davaları olmak üzere, yargının siyasallaşmasıyla ilişkili olarak artık açılan soruşturmaların hukukiliğine inanmak oldukça zorlaştı. İnsanlar ya “iddialar doğru değildir” ya da “doğru olsa bile gene de arkasında siyasi bir motivasyon vardır” diye düşünür oldu.

Dolayısıyla, Mehmet Akif Ersoy’un işlediği iddia edilen suçlara da olasılıksal yaklaşmak en doğrusu. Bu doğrultuda, suçlamalar doğruysa ve değilse ortaya farklı iki tablo çıkmakta.

Suçlamalar doğruysa elbette ortada yasadışı bir durum olduğu açık. Uyuşturucu, taciz ve havuç/sopa yöntemleriyle kanalındaki kadınları cinsel ilişkiye zorlayıp kurum içi liyakati bozmak hem yasalara aykırı hem de etik açıdan ciddi manada sorunlu davranışlar. Ancak, bunun ötesinde, eğer iddialar doğruysa, bu durum bize iktidar camiasından bazı kişilerin nasıl bir yandan kendilerini kamuyounda dini bütün insanlar gibi gösterip diğer yandan özel yaşamlarında bambaşka hayatlar sürebildiklerini de gösteriyor. Bu kişiler maddi kazançlarını ve statülerini korumak adına kamusal yaşamda dindarmış gibi gözüküp özel hayatlarında göründüklerinden bambaşka kişiler olabiliyorlar. İktidar camiasında çıkarları gereği bu şekilde ikili hayat yaşayan çok insan olduğunu duyuyoruz biliyoruz.

Öte yandan, eğer Mehmet Akif Ersoy’un üzerine atılan suçlar doğru değilse ve kendisi iktidar içindeki bir takım güç mücadelelerinin sonucu olarak tutuklanmışsa ortada gene de sorunlu bir durum var. Şöyle ki, eğer durum buysa, o zaman gelinen noktada artık yandaş gazeteci olmak bile sizi tutuklanmaktan tam olarak kurtarmıyor demektir. Bilindiği üzere Mehmet Akif Ersoy muhalif bir gazeteci değildi. İktidar nereye yönelirse o da hiç tereddütsüz oraya yönelirdi. HaberTürk’ün sözde tarafsız duruşu gereği bu yönelmeyi çok abartmazdı; dolayısıyla, doğrudan yandaş medyadaki gazeteci/yorumcular gibi bir konumu yoktu ama son tahlilde iktidar camiasının içinden bir isim olduğu açıktı. Örneğin, iktidarın Kürt hareketine baskı uyguladığı dönemde HDP’lileri “PKK ile aralarına mesafe koymadıkları” gerekçesiyle HaberTürk’e çıkarmadığını söylemiş ancak iktidar barış sürecini başlatınca buna destek olmakta hiç tereddüt etmemişti. İlkeleri olmayan, tamamen mevcut konumunu sürdürme motivasyonuyla hareket eden birisiydi.

Böyle birisinin, ortada gerçekten bir suç olmadan tutuklanabiliyor olması (eğer gerçekten öyleyse), ülkenin geldiği noktada artık iktidara yandaş olmanın bile sizi kurtaramadığını açıkça göstermekte. Bu da aslında diğer yandaş gazeteciler ve medya yöneticileri açısından ibret alınması gereken bir durum ortaya çıkarmakta.

Atlanmaması gereken, ve aslında bence çok muhtemel, bir ihtimal de, Mehmet Akif Ersoy’un işlediği iddia edilen suçları gerçekten işlediği ancak tutuklanmasının asıl sebebinin bunlar değil gene iktidar içi güç dengelerinin olduğu. Diğer bir deyişle, sektörde zaten bilinen ve aslında muhtemelen birçok kişinin yaptığı bu tür eylemler iktidar içi güç dengelerinde harcanmasına karar verildiği için özellikle onun aleyhine kullanılmış olabilir.

Eğer durum buysa, yani o eylemleri yapmış ama asıl tutuklanma nedeni bu değilse, kendisinin tutuklanmasının ardındaki gerçek nedeni hâlâ bilmiyoruz demektir. Ve aynı şekilde bu da gene mevcut rejimde artık yandaş medya yöneticilerinin bile güvende olmadığını gösterir.

Mehmet Akif Ersoy gibi bir isim için üzülmek zor. Başta 19 Mart süreci olmak üzere ülkede son bir senedir olağandışı bir hukuk rejimi işliyor. Bu bağlamda sürekli (ben dahil) birileri dayanaksız suçlamalarla tutuklanırken Mehmet Akif Ersoy bunların hiçbirisinde sorun görmeyen ve yandaş bir kanalda güvendiği odakların desteğiyle gemisini rahatça yüzdürebileceğini sanan birisi(ydi). Böyle birisi için niçin üzülelim ve endişelenelim?

Ne var ki, Mehmet Akif Ersoy için olmasa da ülkedeki bu keyfi hukuk rejimi nedeniyle endişelenmemek mümkün değil.