Kürtler eşittir PKK diye bir şey yok ancak PKK ile Kürtlerin alakasının olmadığını söylemek de gerçekçi değil.

Kürt meselesi yazmanın/konuşmanın riski sadece hızla değişen politikalar nedeniyle “başınıza bir iş gelmesi” değil. Kürt meselesinin yıllarca içinde Kürtler olmadan “biz” Türkler arasında konuşulması, Kürtlerin dinlememesi ve hatta çoğu kez Kürtlerin yerine konuşulması geleneği nedeniyle, Kürtlerin haklı olarak “bizim hakkımızda da biz konuşalım” serzenişine uğrama ihtimali nedeniyle de kolay değil. O nedenle baştan, Kürtler adına konuşmak benim haddim değil, diyerek bir destur vermiş olayım.

Farkındaysanız, Kürtlerin ne dediği, ne istediği bu meseleye dair konuşanların pek de umurunda değil. Çünkü Kürtleri dinlemiyorlar. Hayır, “Kürt yok, Kürtçe yalan” zırvalamalarından bahsetmiyorum. “Kürtlerin derdi ülkeyi bölmek, yeni bir devlet kurmak, şiddet ve savaş istiyorlar” safsatalarından bahsediyorum. Elbette zırva ve safsatanın herhangi bir dinleme ve anlama geliştirmesi pek mümkün değil ancak zırva ve safsata dışında kalan kesim için Kürtlerin ne istediğini tane tane yazmak gerekiyor.

Kürtler eşittir PKK diye bir şey yok ancak PKK ile Kürtlerin alakasının olmadığını söylemek de gerçekçi değil. Ve bugün, Kürt meselesinin en çetin yönü şiddet, “terörsüz Türkiye” süreciyle yani PKK’nın kendini lağvetmesiyle son bulmaya çok yakın.

Kürt siyasi hareketinden tutun da İmralı’ya kadar Kürtler adına konuşma yetkisi olanların ifadeleri şöyle; anayasal olarak Kürt kimliğinin tanınmasını istiyoruz.

Tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’tan tutun da Cumartesi Anneleri’ne kadar Kürtler adına konuşma yetkisi olanlar, şiddetin son bulmasından yana olmakla birlikte istedikleri anadilde eğitim, Kürtçe’nin varlığının kabul edilmesi.

Diyarbakır zindanlarında işkence görenlerden siyasi sürgün olmak zorunda kalan Kürt entelektüellere kadar birçok Kürt, yüzümüz Türkiye’ye dönük demekte ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşarken Kürt olduklarının kabulünden fazlasını istemiyor.

Kürt meselesi çözülmesin daha da düğüm olsun diye beklenti içinde olanlara karşı, PKK silah bırakmamalı, diyenlere karşı, Kürtler muhatabın İmralı olduğunu ve PKK’nın silah bırakmasının gerekliliğini, aksinin sadece can yakmak olacağını, “sana bana” gerek kalmadan kendileri hatırlatıyor.

Yani Kürtler adına konuşma yetkisi olan ve bu meselenin en acı halini tecrübe edenler Türkiye bölünsün, bayrak değişsin, şiddet devam etsin beklentisi içinde değil. Gayet anlaşılabilir biçimde, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde tek bayrağın altında, olması gerektiği gibi eşit vatandaşlık haklarının tanınmasını istiyorlar. Bunun için bağrına taş basan da var, silah bırakan da…

Peki Kürtler dışında kalanlar ne istiyordu?

PKK silah bıraksın.

Bıraktı.

Ülke bölünmesin.

Bölünmüyor.

Ama şimdi PKK silah bırakırken buna karşı çıkıyorlar.

Anlamak mümkün mü bu kesimi?

Hayır bu kesim, şiddet ve terör kendilerine fayda sağladığı için bitmesin isteyenler değil. Bunlar, ne istediğini bilmeyen safsatacı, zırvacı ezberciler de değil. Bunlar oldukça küstah kimseler; Türk olarak Türklüğüyle övünmeyi gurur, Türk kimliğinin dili olan Türkçe’yi onur meselesi sayıp saygı bekliyorken, Kürt’e bu en doğal hakkı çok görebilecek kadar küstah ve hadsiz kimseler. O kadar küstahlar ki Kürtlerin Kürt’üm demesini ya da anadilleri Kürtçe ile konuşmalarını “terör, bölücülük” sayabilecek kadar ileri gidebiliyorlar. Kürtlerin nerede Kürtçe konuşacaklarını belirleyebileceklerini zannedecek kadar küstahlar. İnsan olmaktan ötürü Kürtlerin kendileriyle eşit olduğunu dahi kabul etmeyecek kadar küstah ve zalim taksimlerde bulunan kimseler. Ve şimdi insan olmaktan ötürü herkesin eşit olduğunu dahi kabul edemeyecek kadar muhakemeden yoksun halleriyle bu topraklarda on yıllardır devam eden Kürt meselesinin çözümüne doğru bıçak sırtı bir süreçten geçilirken kendilerinin de aktör olmalarını bekliyorlar.

Önce muhakeme yeteneği edinin, sonra Kürtlerin ne istediğini zahmet edip dinleyin, bu merhaleleri geçtikten sonra elbette süreçle ilgili görüşlerinize kulak verilir. Zira şu aşamada Kürtlerin ne istediği belli ama sizin ne istediğiniz hala belli değil.