Hikaye şöyle başlıyor: Jeffrey Epstein, resmi açıklamalara göre 10 Ağustos 2019’da New York’taki Metropolitan Correctional Center hapishanesinde hücresinde Asılarak intihar süsü verilmiş bir şekilde (hücresinde sabah 06.30 çarşafla kendini asmış olarak bulunduğu) açıklandı. Ancak otopsisi yapılan kişinin saatler öncesinde öldüğünün tahmin edildiği konuşuluyor. İşin ilginç yanı Kamera kayıtlarının çalışmıyordu, gardiyanlar uyumuştu. Minareyi çalan kılıfını hazırlamıştı: Resmi otopsi raporu ve Adalet Bakanlığı soruşturması intihar sonucunu doğruladı, ancak kamuoyunda hâlâ büyük şüphe var.
Epstein’in ölüp ölmediği, öldürülüp öldürülmediği ya da kaçırılıp kaçırılmadığı hala bir muamma. Ama bir gerçek var. Charlie Kirk öldürüldü. Kirk, güvenilir kaynaklardan Epstein’in kaçırıldığını duyduğunu, Siyonist lobinin arka planını, bağlandığı çevreleri, destek verdiği isimleri ve karşı lobideki “saygın(!)” kişileri öğrenmişti. Görmemesi gerekeni gördü, duymaması gerekeni duydu, bilmemesi gerekeni bildi ve öldürüldü.
Peki Charlie Kirk kimdi? O “Turning Point USA”nın kurucusu ve muhafazakâr bir Hristiyan kanaat önderi olarak bilinen kişi. 10 Eylül 2025'te Utah Valley Üniversitesi'nde bir etkinlik sırasında vurularak öldürüldü. 31 yaşındaydı ve genç Cumhuriyetçiler arasında etkili bir isimdi; geleneksel Hristiyan değerleri savunan konuşmalarıyla tanınıyordu. Dönem başkanı Trump ve Netanyahu gibi isimler, onun "gençliğin kalbine" hitap eden bir lider olarak görüyordu ve ölümünden büyük üzüntü duyduklarını açıkladılar. Yetkililer bunu "siyasi suikast" olarak nitelendiriyor.
Devletlerin böyle kirli işleri oluyor? Kenedey suikasti, 11 Eylülde ikiz kulelerin vurulması vs. Bizde Yeşil yaşıyor mu yaşamıyor mu; Eşref Bitlisin vefatı, Cem Ersever ve yardımcısı, Uğur Mumcu, Hablemitoğlu, Bahriye Üçok’un başına gelenler, say say bitmez? Sahi Apo kim?
M. Kemal, İnönü, Bayar’ın gerçek hayat hikayesini tam olarak biliyor muyuz? Hasan Tahsin, Şemsi efendi, Tekin Alp, Lazaro Franco, Talat, Enver, Cemal paşalar, Halide Edip, Ziya Gökalp kimdir? Topal Osman’ı kim niçin ortadan kaldırdı? Cevabını arayan o kadar çok soru var ki?
Avrupa’dan bir örnek: Hitler kimdi? Yahudi Soykırımı da böyle bir komplo olabilir mi?. Hitler de intihar mı etti, ya da görevini tamamlayınca birileri onu alıp götürdü mü?
Trump daha seçildiği gün Epstein dosyalarını açıklama sözü vermişti Ama onu açıklamak değil, önce tüm dosyaları inceleyip ABD’de ve dünyada kimleri ortadan kaldırması veya kimleri tehdit/şantaj yoluyla kontrol etmesi gerektiğini belirlemek istiyordu. Kendi ve dostlarıyla ilgili olanları da yok edecekti. Böylece bu dosyalarla GlobalResetçi’leri, kendi rakiplerini, dünya liderlerini ele geçirecek, itiraz edenler ise, kendi halkı ve rakibleri tarafından görevden uzaklaştırılıp cezalandırılacaktı. Bu da olmazsa Mossad ve CIA ne güne duruyordu? Trump’un evdeki hesabı, çarşıya uymadı. Rakipleri, kendi kirli çamaşırlarını ortaya çıkarttılar. Şimdi Trump son bir hamle ile, bu defa da kendisi rakiplerinin kirli çamaşırlarını ortaya saçmaya hazırlanıyor. Nasıl olsa kendi hakkında söylenecek bir çok şey söylendi. 2. Hamlesinde başarılı olur ve rakiplerini cezalandırabilirse, kendinin gençliğinde bazı yanlışları olduğunu ve sonra bunlara karşı olduğunu filan söyleyecektir. Trump akıllı, ahlaklı, dürüst ve cesur biri değil, ama kendini “Mesih’in müjdecisi” konumunda göstermeye kalkan bir Satanist, Siyonist, Pedefoli.
Kendisi gibi bir emlak komisyoncusu olan Tom Barack’ı Türkiye’ye büyükelçi olarak ataması aslında bu konuyla bağlantılı olması gerek. Tom Barack aslında Trump gibi o da Epsteinle bağlantılı biri. Barak Türkiye üzerinden, Türkiye’yi Merkeze alarak, Türk Dünyası, İslam Ülkeleri, Rusya, Arab Yarımadası, Ortadoğu, Doğu ve Kuzey Afrika, Avrupa’daki, Epstein bağlantılı kişi ve kuruluşlara yönelik bir operasyon için Türkiye’yi merkez olarak kullanmak için gönderilmiş olabilir. Bu bölgedeki Epstein lobisi ile ilişkili siyasiler, bürokratlar, iş adamları, Media mensupları, Manken ve artist ajansları, Turizm ve eğlence sektöründeki bazı isimler, Müzik Sinema, Tiyatro ve genel olarak sanat camiası, STK ve Cemaat çevresindeki isimler Trump ve İsrail misyonunun dayattığı politikalara destek vermeye, en azından sessiz kalmaya zorlanacaklar. Değilse deşifre edilmek sureti ile bir bakıma siyaseten, ya da fiilen infaz edilmiş olacaklar.
Niçin Türkiye derseniz, Coğrafya olarak ve siyasi, iktisadi ilişkiler açısından İsraile çok yakın. KKTC, İstanbul ve Bakü’de çok ciddi bir Chabat yapılanması var. Türkiye ve Türkiye bağlantılı Irak, Suriye bağlantılı çok sayıda MOSSAD ve CIA elamanı bölgede bulunuyor. Yine Türkiye Üzerinden Katar ve Arap emirlikleri ile yakın ve sıcak temas kurmak mümkün. Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan bağlantısı açısından da öyle.
Epstein’in daha önce özel uçağı ve Yatlarla defalarca Türkiye’ye gelip gittiği biliniyor. Kimlerle geldiler, kimlerle geri döndüler ve burada kimlerle ne görüştüler. Türkiye’de çok güçlü ve etkin bir Epstein lobisi var. İstiklal Caddesindeki “Onur yürüyüşü” ya da Adana’daki “Portakal çiçeği karnavalı”nın arkasında kimler var bakın bakalım. Savarona’da Sex Partisi düzenleyenler kimlerdi?
Türkiye’den Katmandu’ya gidenler, Gürcistan, Ukrayna, Balkanlar ve Mikenos gibi Yunan adalarındaki seks partilerine katılanlar kimlerdi? Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Marmara’daki yat partilerini de buna ekleyin. Bakın “Savarona’ya fuhuş baskını 29 Eylül 2010’da olmuş. Mart 2017’de “Rusya’ya, Asya’ya sex ve kumar için özel uçak kiralayıp gidenler...” diye yazmışım isim vermeden, hem de. (Arama motorlarından bu başlıkla aratırsanız görürsünüz)
Putin bir arada bu sex kasetleri ile ilgili olarak, “onların bir kopyası da bizde var” demişti. Hatta Epstein ile Gülen Cemaat’ından birileri arasında da bir temas da olmuş. Cemaat okulları üzerinden CIA ve Mossad’ın istihbarat girişimleri olduğu biliniyor. Bu konuda Epsteinci’lerin de bir girişimde bulunup bulunmadıklarını bu süreçte göreceğiz.
AB 2003’de “A Situational Analysis of Child Sex Tourism in Nepal“ başlıklı Nepaldeki çocuk seksi üzerine bir rapor yayınlamış. International Programme on the Elimination of Child Labour International Labour Office Geneva” Mart 2002’de “Trafficking and seksuel abuse among street childiren in Katmandu” raporunu yayınlamış. 2016’da. “Why child trafficking has increased since the 2015 Nepal ...” “Nepal depreminden bu yana çocuk ticareti neden arttı?” diye bir başka rapor daha yayınlanmış.
Sahi bizdeki göçmen çocukları, kayıp çocuklar, fuhuşa zorlanan çocuklar hakkında ya da deprem sonrası bu konuda yaşananlar hakkında ne bilgimiz var?. Bu raporları kim hazırlayacak, ya da neden bu konuda kimse bu konuda bir girişimde bulunmadı. Bu yayınlanan raporların bu anlamda aslında ciddi bir şekilde incelenmesi gerek.. 2021’de bir rapor daha yayınlanmış: “Commercial sexual exploitation of children in Nepal: shifting forms of abuse” diye. TBMM’de suça itilen çocuklarla bir araştırma komisyonu kurulacakmış, bakalım bu konuya el atarlar mı? Sex kölesi çocukların ayak izlerini takip ederseniz, VIP amcaların kapısına ulaşabilirsiniz. TBMM mayınlı bir alana girmeye hazırlanıyor bana kalırsa, suça itilen çocuklar üzerinden. Geç kalmış, doğru yönde ileri bir adım bu. Sanırım bu yolculukta onları nelerin beklediklerinden haberleri yok. Agartha’cılar, Chabat, “Yerli ve Milli Epstein dostları” kendilerini bekliyor olabilir.
Sahi bizim istihbaratçılarımız, bu Nepal, Tayland, Gürcistan, Mikenos yolcularının izini hiç sürme gereği duymadı mı? Ya da takip edip arşivlediler de devlet içinde bazı kişiler bunu şantaj için mi kullanıyor?“Kandan yapılan iksir”in ilk merkezlerinden biri Tayland’dı. Türkiye’nin bu anlamda son derece önemli stratejik ve operasyonel anlamda merkezi bir rolü var. Bölgedeki en önemli aktarma merkezi durumunda. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Muğla, Adana, Anteb, Nevşehir, Kayseri, Erzurum, Rize önemli geçiş yolları ve merkezler. Karnavallar, Onur yürüyüşleri, diziler, sanat maskeli gösteriler, toplumun zihninde aleniyet ve meşruiyet kazandırmaya yönelik operasyonlardı aslında. Ve bu “Şeytan üçgeni” yapının sacaykları fuhuş, uyuşturucu ve alkol, diğeri kumardır.
Bundan sonra “Terörsüz Türkiye”, Ukrayna’da ya da Kıbrıs’ta olacak olanlar, Suriye’de, Irak ve İran topraklarına kadar genişlemesi söz konusu olan “Büyük Kürdistan” hayalleri hepsi “Büyük İsrail planları”nın ve bu konuda ellerindeki en büyük kozlardan biri olan Epstein dosyalarının gölgesinde şekillenecek gibi gözüküyor. Unutmayalım ki, paralel yürütülen Büyük İsrail ve Büyük Kürdistan projesi aynı zamanda bizim coğrafyamızı da yakından ilgilendiren konular. Tabi ki, onların planı varsa Allah’ın da bir hükmü var. Galib olacak olan Onun hükmüdür. Onu yaşayarak öğreneceğiz. Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak. Tencere yuvarlanacak, kapağını bulacak.
Bizde kaset ve dosya koleksiyonerlerinin sayısı az değil. Herkesin elinde böyle bir şeyler var. Baykal’ın başını yiyen süreci hatırlayın, Ankara’daki “Sauna çetesi”, KKTC’deki koleksiyonerler (!?). Herkesin elinde bir şeyler var, o bir şeylerin hepsi aynı zamanda CIA ve MOSSAD’ın da elinde var. Çünkü onların sistemlerinin şifrelerinin birilerinin elinde olduğu zaten biliniyor.
Kimse kendi örgütünü filan çok da temiz zannetmesin. Bunlar her yerde varlar. Adnan Oktar’ı Erbakan’ın yanına, onun partisine kim, nasıl yerleştirdi, onu bir hatırlayın.. Bu hikaye bugünün hikayesi değil. Çok daha eski. Bunlar Vatikan’da da varlar, İslam ülkelerindeki bazı cemaat yapıları içinde de.. Bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.