Diyorlar ki, Trump gelirken yanında Rahib Bronson’u da getirecekmiş. Bronson yetmez, Kushner’i de getirsin. O geliyorsa “Dahlan” da gelsin oldu olacak!. Herhangi ABD’nin yeni büyükelçisini de yanında getirir bu arada. Başkan yardımcısı herhalde yo da yanında olacaktır.
Trump sadece Grenland, Panama, Kanada’yı istemiyor, Vatikan’ı da istiyor. Sadece Vatikan’ı istemiyor, İstanbul’u, İznik’i, Ağrı’yı, Eskişehir’i, İzmir ve çevresindeki 7 kilise bölgesini, Mardin’den Hatay’a (Antakya) kadar olan bölgeyi de istiyor. Yeni Papa, Vatikan’ın Müslümanlarla ilk savaşını başlatan Leo 1’in adını aldı. ABD vatandaşı idi. O mu Trump’u yola getirir, Trump mu onu göreceğiz. Ama Trump düne kadar kolkola yürüdüğü Netenyahu ile köprüleri attı. Bu Trump’un Ankara ziyareti öncesinde aslında iyi bir haber. En azından Gazze ve İznik konsülü konusunda Vatikan’ın bundan sonraki adımlarını bir görmek gerek. Bu da zaman alacağa benziyor. Trump’un İstanbul’u istediği konusunda şaka yaptığımı zannediyorsanız, yanlıyorsunuz? Gerçekten istiyor? İstanbul’un tümünü değil mesela. Suriye, Karaköy, Beyoğlu, Beşiktaş ve Kadıköy’ü istiyor. Şam özellikle onlar açısından çok önemli, Urfa gibi. Tabi İznik de var öbür tarafta.
İstanbul’un 2-3 ilçesine ancak sıkışırlar. Dünya derin devletinin 13 ailesi de buraya gelecektir. Düşünün Newyork borsasının bir benzeri Galata’da kurulmuş. Zengin olduk demektir.(!?)
Batı Roma’nın yanında 2. Roma’yı burada yeniden ihya ve inşa etmek isteyecektir Trump. O yetmez, Rum ve Ermeni Patrikhanesine yer gerek. Burası Hristiyan birliğinin merkezi olmasının ötesinde, KARAY ve HAZARA BİRLİĞİ ve “Uluslararası Dinlerarası Diyalog Merkezi” de burada olacak. F.G.’ye nasib olmadı bakalım bu kime nasib olacak. Tabi o zaman bir de HALİFE bulmaları gerekecek. Şöyle Laik, liberal, sosyal demokrat, CHP geçmişi olan, Alevilerle aile bağları olan Çağdaş bir Halife’yi de artık Trump tayin eder herhalde. O buraya Mesih’in görevlendirmesi ile ve onu temsilen geliyor. Dolayısı ile Yahudilerin de kendine tabi olmasını istiyor. Gazze’yi de ABD’ye denizaşırı toprak olarak bağlamak istiyor, oradan Sina’ya da uzanacak. Tabi asıl hedefi Kudüs ve Şam. Sonra sıra Türkiye’ye gelecek. Hatay çok önemli. Mardin’i Süryani’lere hediye etmek istiyor olabilir, Ağrıyı Ermenilere. Tabi bu arada Tarsus’u unutmamak gerek. Vatikan’ı kuran Tarsus’lu Saül. Tapınakçılar onun varisleri. Tapınakçı’lar daha önce İstanbul’da tutunamamışlardı, Fatih İstanbul’daki Latin işgalini sonlandırırken onların İstanbul’daki saltanatları da sona ermişti. Şimdi Trump yeniden İstanbul’u Haçlı ordularının karargahı yapacak, sanki!!? İsrail'in ünlü hahamlarından Eliezer Kashtiel ne diyordu bu hafta sonu konuşmasında: Tevrat’a göre Beyrut'a kadar fethetmeye mecburuz. Bazıları bunun Amanos Dağları'na (Kahramanmaraş-Hatay) kadar uzandığını söyler. Ama bu Müslüman Türkler sokağa çıkarak canımızı sıkıyor, keyfimizi kaçırıyor. Yehova oraları almamız gerektiğini söylüyor”!. Bu yazımda benim söylediklerim TEOPOLİTİK bakış açısına sahip. Ötekilerin Kehanetleri, Satanist-Siyonistlerin planları, Astrologların Ezoterik yorumları da buna eklenince bu konu daha da ilginç bir hal alacaktır. Kıyamet Teolojisi hakkında bilgi sahibi olanlar genel anlamda zaten ne demek istediğimi anlamışlardır.
Geçen gün Siyer Vakfından Muhammed Emin Yıldırım’ı dinliyorum. O Zülkarneyn kıssasını anlatırken Yecüc-Mecüc’ü bir “kişi” olarak değil, “kimlik” olarak tanımladı.. Bu yoruma göre bu gün o kimliğe sahip, yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayat vadeden, “veresettüşşeytan” karakterli, müfsid bir çok topluluğun varlığına dikkat çekti. Bu durumda mesela GlbalResetçiler bu rolü üslenmiş bir topluluk olabilirler. M. Ali Bulut’da “Deccal” konusunu “kişi” değil bir “topluluk” olarak tanımladı. Zaten Said-i Nursi’de “Deccaliyet komitesi”nden söz eder. Bu anlamda bunların zuhuru da gerçekleşmiş oluyor. Yani o sürecin içindeyiz. Mehdiyet’i de tek kişi ile başlayıp sona erecek biri değil, o sorumluluğa sahip, kişiler ve toplulukların harekete geçmesi olarak yorumlayanlar var. Sonuçta İrtidat ve İhtida’nın tüm dünyada eş zamanlı olarak hareket halinde olduğuna dikkat çekiyorlar. Satanistler var güçleri ile saldırırken Gazze’de başlayan direniş ile birlikte İslamafobya sona ererken, kimsenin eleştirmeye cesaret edemediği Siyonizm konusunda insanların gözü açıldı. Bir yoruma göre Vatikan krizi ile Hristiyanlar arasındaki birlik için diyalog sürecinde Haç kırılacak ve Domuz da öldürülecek.
Trump, İstanbul’daki Rum Patrik vekilinden destek sözü aldı. Evengelik’ler zaten başından beri buna razı. Katolikler ise yeni Papayı seçince iş yeni Konsülün toplanmasına geliyor. Trump Hristiyan birliğini sağlayınca, zaten bu arada Kudüs’e yerleşerek Hristiyan Yahudi birliğini sağlayacak. Yahudilerin beklediği Meşiah ile Hristiyanların bekledikleri Mesih aynı kişi. Müslümanlar da Mesih’e inandıklarına göre, bu koalisyona katılacak yeni bir Halife de Trump’un himayesinde göreve getirilecek. Tevrat’taki Hz. Nuh kıssasında Hz. Nuh, oğlu Yafes’e, kardeşi Sam’ı korumasını söyler. “Çadırın geniş olsun” der. Çünkü Yafes, Sam’ı, Ham’ın elinden kurtarmıştır. Yafesoğulları’ndan birinin çıkıp bu anlamda İsrailoğulları’nı koruması gerekiyor. Yani, Hliafeti de bize Trump getirecek! Onun için Trump’a güvenmemiz ve gerisini merak etmememiz gerekiyor.
Trump’ın diğer birkaç ricası var. Eskişehir, Afyon, Kütahya, Balıkesir havsasızındaki “Nadir Elementler”in işletme hakkını istiyor. Şu Ayasofya’yı da resterasyon için artık kapatsak, “deprem olacak, yıkılıp filan olmasın” diye. “Bu kadar kullandığınız yeter“ diyorlar yani. KKTC’de CHABAT’ları rahatsız etmemizi söyleyebilir “Beyaz Reis”. Ukrayna konusunda da Rusya ile arabuluculuk yapmamızı isteyebilir. Tabi KKTC konusunda olduğu gibi Azerbaycan’dan başlayarak Türk dünyasını yeni dünya düzeninin gereklerine uygun şekilde dönüştürmemiz için Chabat ve Karay lobisi ile yakın işbirliği içinde olmamız gerekecek. Filistin konusunda da Dahlan grubu ile beraber olmamız isteniyor. Suriye ve İran konusunda İsrail ve ABD ile yakın temas, işbirliği içinde olmamız isteniyor. Katar da zaten buna göre yeniden yapılandırılıyor, Mısır, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkeleri gibi. Bu arada tabi ki Patrikhanelere ilişmeyeceğiz. Onlar artık Trump’un himayesinde.
Bu arada Kürt barışı işi hallolsun, Ermenistanla barış konusu gündeme gelecek.. Beştepe’nin DEM ile işi uzun. Daha yeni başlıyorlar. Trump Türkiye’deki her konu ile yakından ilgileniyor ve tabi Türkiye’deki ilk 13 parti ile de yakın da ilgili. O parti için rekabeti de yakından takip ediyorlar ve herkesle doğrudan ve dolaylı ilişkileri var. Hangi Fraksiyon kazanırsa kazansın, orada bir adamları olacak. Hayallerinde bundan sonrası için 6 ya da 7’li bir koalisyon. Mevcut liderciklerin bir çoğuna gelecekte yer yok. AK Parti “uluslararası sistemle yola devam” kararı alsa, kendi tabanı dağılıp gidecek. Tabanın sesine kulak verse, bugüne kadar birlikte hareket ettikleri dış destekleri kaybolacak. Bu tam bir dilemma. CHP ye gelince, o en zor yönetilecek bir parti. CHP’yi yönetmek Türkiye’yi yönetmekten daha zor. Geçmişleri, tek parti dönemi sırtlarında bir kambur. Amerikancı’sı, İngiltere’ye yakın olanı, Avrupacı’sı hepsi var. Ama artık tek bir ABD, tek bir İngiltere, tek bir Avrupa da yok.. Osmanlı monarşisine karşı oldukları kadar İngiliz, Hollanda, Belçika monarşisine karşı değiller. Hilafete karşılar ama Vatikan’la aralarında bir sorun yok. Tam olarak İttihat Terakkinin devamı (Kuvayı milliye ve Müdafayı Hukuk’un değil). Tek bir Kemalizm yok. Genel yapı MoizKohen kült’ü! Mustafa Kemal mitolojik / Efsanevi, ruhani bir karakter onlar için. Bir yanları Ulusalcı, öte yanları Levanten, bütün GayriMüslim’ler orada. Bir yanı ile Alevi, Kızılbaş, Nuseyri, Bektaşi ama tarikat ve mezheplere karşılar. Başkalarına karşı İnkılabları savunurlar ama, Inkılab’lara uyma konusunda kendilerini özgür kabul ederler. Mesela Şapka giymezler. Türbelere karşıdırlar en büyük Türbeyi anıtkabir diye Mustafa Kemal’e yaparlar. Yoksul edebiyatını iyi yaparlar ama TÜSİAD ile araları çok iyidir. Kapitalizme karşıdırlar ama Bankaları var. Cumhuriyetçidirler ama ulusal çoğunluk içinde azınlıktırlar. Monarşiye karşılar “TEK ADAM ideolojisi” ile “Monarşik bir Cumhuriyet rejimi”(!?) kurdular. Böyle bir partiyi yönetmek elbette kolay değil.
“Eğer söz dinlersek”, Sina ve Gazze projesinde bize de iş verecekler. Gazze’lilerin tehciri konusunda bizden aktif sorumluluk ve destek istiyorlar. Zaten ABD ve İsrail’in birlikte dizayn edecekleri Filistin devletinin de garantörü olmamızı istemiyorlar mı? Suriye’de askeri varlık bulundurmaktan vazgeçmemizi ve PYD’ye ilişmememizi de öğütlüyor. “Yoksa” diyor ve aba altında sopa gösteriyor. Dostumuz, müttefikimiz, stratejik ortağımız, eş başkanlık yaptığımız, Mesih maskeli Deccal Trump, şirinlik muskası takacak ama öbür elinde bir kama gizli olacak. Aman dikkat! Adam delinin biri. Kendi söyledikleri ve talep ettikleri şeyler dışından bir şey duymak istemiyor. Mesih maskeli bir Deccal var karşınızda, aman dikkat! Bana kalırsa Ankara’nın işi zor. Selam ve dua ile.
Yuhanna Vahyi’nde sözü edilen 3 ilimizdeki “Kıyametin 7 Kilisesi”, İzmir'deki 'Smyrna', 'Efes' ve Bergama, Denizli'deki 'Laodikya', Manisa / Salihli'deki 'Sardes', Alaşehir'deki 'Filedelfiya' ve Akhisar'daki 'Thiatira' adlı kiliseler..
Not: Bugün 11 Mayıs, Anneler günü. Bir yandan dünyada, bölgemizde, ülkemizde bir takım olaylar yaşanırken, bir yandan da birileri milletin anasını ağlatmak için bir şeyler yapıyor. Analarımız ağlamasın istiyorsak, sanırım çok geç kalmadan bir şeyler yapmamız gerek. Anneler bize sadece bugün değil, her gün lazım. Yeryüzünün namuslu, akıllı, cesur insanlar birleşin.