Siyasetin sert tartışmalar ve geçici zaferler takıyla süslü yolunda yürüyenler, ölümün sessiz hükmüyle karşılaşacağından habersizdir, genellikle…

Gençlik yılları nasıl ki insanların ölümü aklına bile getirmediği dönemdir, siyasetle uğraşanlar da içine düştükleri hercümerç yüzünden ölüm ile küstür!

Oysa acımasız siyaset, bazı siyasileri, silkelediği ağaçta olgunlaşmış meyveler gibi patır patır yere serer. Örneklerimizi yakın hatta çok yakın tarihten vermek gerekirse; 11 Şubat 2023’te vefat eden Deniz Baykal’dan 30 Ekim 2020’de ölen Mesut Yılmaz’a, 4 Nisan 1997’de aramızdan ayrılan Alparslan Türkeş’ten 22 Ocak 2016’da hayatını kaybeden Kamer Genç’e, 5 Kasım 2006’da ebedi aleme yürüyen Mustafa Bülent Ecevit’ten 17 Haziran 2015’te veda eden ‘Çoban Sülü’ lakaplı Süleyman Demirel’e ve son olarak 3 Mayıs 2025’te kaybettiğimiz Sırrı Süreyya Önder’e kadar birçok isim sıralanabilir.

***

Siyaset öylesine tahrik ve teşvik edicidir ki siyasilerin ağzından çıkan kelimeler kimi zaman kurşun gibi savrulur. Tango ateşiyle esnemiş bedenler eğilip bükülerek pozlar verir. Galiptir bu yolda mağlup misali, seçim hezimeti sonrasında bile kitleye zafer algısı aşılanır. Her şeye rağmen değişmeyen gerçek şudur: Bu söylemlerin, ithamların ve hamlelerin arkasında, çoğu zaman geçici, kırılgan bir kudret yatar ve siyasilerin pek çoğu bu gerçeği bilmezden, görmezden gelir…

***

Politik mücadele, kişisel ihtiraslarla halka hizmet iddiası arasında şekillenir ve süreç çok gerilimlidir. Kimi zaman bu mücadele, iktidar uğruna her şeyin mubah görüldüğü bir yarışa dönüşür ki özellikle liderler, koltuklarını korumak ya da ele geçirmek için hem rakiplerini hem de kendi saflarındaki olası tehditleri bertaraf etmeye çalışır. Bir gün övgüyle bahsedilen isimler, ertesi gün hain ilan edilebilir. Siyasetin doğasında vefa değil, denge ve menfaat vardır.

Değerli dostum, kıymetli meslektaşım Zekeriya Albayrak’ın Mesut Yılmaz’ın öldüğü gün paylaştığı ve kendisine ait bu fotoğraftaki son siyasetçi de aramızdan ayrılmıştı.

Siyaset, siyasileri sarıp sarmalarken bir köşeye çömelmiş onları seyreden ve zamanı geldiğinde hepsini dansa kaldıracak olan Azrail, büyük ihtimalle şöyle söylenir:

- Ne kadar kudretli olursanız olun, hiçbiriniz benim tırpanımdan kurtulamazsınız!

***

Bugün ateşli nutuklar atan bir siyasetçi, yarın bir törenle uğurlanabilir. Ve ardında kalan tek şey bıraktığı izdir.

Süleyman Demirel’in ‘barajlar kralı’ ve ‘böyyük Türkiye’ ideali; Necmeddin Erbakan’ın ‘adil düzen’ ya da ‘ağır sanayi hamlesi’; Bülent Ecevit’in ‘ak günler’ vaadi veya gerçekleşmemiş olsa bile ‘köykent’ söylemi gibi ‘politik sermaye’ olmuş iddialı söylemler, sahipleriyle birlikte öldü!

***

Ölüm, tüm sert tartışmaları, ihtirasları, hesapları anlamsızlaştırır. Öfke dolu konuşmalar arşivin tozlu raflarına kalkarken, arkadan gelenlerin vaatleri gündem olur. Bu döngü, siyasetin doğasında vardır ve kimi zaman ‘kısır’ kimi zaman ‘üretken’ şekilde sürer gider…

Şu anda siyasetin, siyasetçinin ve Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sarsıcı söylemle gündeme getirdiği ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinin gerçekleşmesi ve buna hayatı pahasına omuz veren Sırrı Süreyya Önder’in ruhun şad edecek sonucun elde edilmesidir.