Bugünlerde ise Maduro yönetimi benzer söylemlerin üzerinden ilerliyor. Her ne kadar Bukele tarafı bu teklifin insanî bir değiş-tokuş olacağını iddia etse de bu öneri Carcas’ta hep bir umutlu ‘dış müdahale’ olabileceğinin sinyalini veriyor.

Şu aralar Latin Amerika’daki  her manevra sanki tarihten bir sayfayı anımsatıyor bize, biz bu hikayeyi daha önce  okuduk! El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin geçtiğimiz haftalarda Venezuela’ya yaptığı dikkat çekici tutuklu takası teklifi hemen akıllara domuzlara körfezini getiriyor.

ABD’den sınır dışı edildikten hemen sonra El Salvador’da tutuklanan Venezuelalı göçmenler, Caracas hapishanelerinde bulunan siyasi mahkumlar karşılığında serbest bırakılacaktı. Ancak mesele tamamen ‘insani’ mi yoksa tarihin tekerrürü mü üzerine düşünmekte fayda var.

1961 yılında Küba’da karaya çıkan bir grup mahkûm, başka devletlerin himayesi altindaki ideolojik planlarını gerçekleştirmek üzere harekete geçmişti. Bugünlerde yaşadığımız birçok sembolik savaşın provası da denilebilirdi buna. Aradan geçen senelere, gelişen ve modernleşen uluslararası silahlı çatışma hukukuna rağmen siyasi aktörler, başka coğrafyalara ‘dolayli müdahale’ hayali ile yaşıyor.

Bukele’nin ortaya koyduğu perspektif bu anlamda çok ilginç ve üzerine de etraflıca düşünülmesi gerekiyor. Venezuela’da şaibeli şekilde üçüncü kez başkan seçilen Maduro karşında başta basın olmak üzere muhalefet eden kesimi özgürleştirmek ortaya konan bu hamle aslında uluslararası baskının artık şekil değiştirmiş yeni bir versiyonu: siyasi mahkumlar üzerinden ilerleyen bir meşruiyet pratiği...

Maduro yönetimine, bu teklif edildiği ilk dakikalardan itibaren sert bir şekilde reddedildi. Verilen cevap teklifin ‘kanunsuz ‘ olmasıyla sınırlı değildi.  Aynı zamanda Bukele’ye yönelik insan hakları ihlallerine ortak olduğu ve insan kaçakçılığı yapmaya  eğilimli olduğu suçlamaları yöneltildi. Bu suçlamalar sadece hukuki zeminde bir gözdağı değil aynı zamanda ideolojik de bir tepkiydi.

Bu tepkiyi iyice tahlil edebilmek için Latin Amerika’nın genelde çalkantılı geçen yakın geçmişini incelemekte önemli nokta atışları var. Özellikle devletlerarası gelişen ‘dış müdahale’ algısının zamanla nasıl şekillendiğini Castro dönemi sonrası Küba’da görmek mümkün. Devrim sonrası rejimi tehdit eden unsurları yalnızca askeri operasyonlar ekseninden çıkarıp ‘egemenlik’ kavramına karşı vurucu bir darbe olarak niteleyebiliriz. İç meselelere karşı bir ‘dış müdahale’nin olmaması gerektiği algısını iyice oturmuş durumda.

Bugünlerde ise Maduro yönetimi benzer söylemlerin üzerinden ilerliyor. Her ne kadar Bukele tarafı bu teklifin insanî bir değiş-tokuş olacağını iddia etse de bu öneri Carcas’ta hep bir umutlu ‘dış müdahale’ olabileceğinin sinyalini veriyor.