Dünyada özellikle Avrupa’da iki ülke -İngiltere ve Almanya- hariç hakemlik sisteminde şirketleşme yok. Bu iki ülke dışında şirketleşmiş hakemlik sistemi kullanan büyük lig de yok. TFF ve Kulüpler Birliği yıllardır ’hakemlik sistemi reformu’ adı altında farklı modelleri inceliyor. Türkiye’ye uygun en yakın model olduğu düşünülen Almanya modelinde karar kılındı. Bu modelin Türkiye yapısına uyarlanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü federal bir yapıya sahip Almanya’dan alınan modeli üniter devlete direkt uygulamak zor olacaktır. Ancak şunu da belirtmek lazım, bu şirketleşme sistemi sadece “Süper Lig” için geçerli olacaktır. Alt liglerin bu sisteme entegrasyonu ve üst ligi beslemesi de ayrı bir sorun olarak ortada duruyor.

Zamanında hakemlik sistemiyle ilgili olarak David Elleray davet edilmiş ve kendisi kapsamlı bir dosya hazırlamıştı. O zaman yapılan çalışmanın yansıması olmadı. Hazırlanan dosyadaki çözüm önerileri bile tam olarak kamuoyu ile paylaşılmadı.

Hakem atamaları eskiden Merkez Hakem Kurulu bünyesinde üç kişiden oluşan Profesyonel Müsabaka İcra Kurulu olarak bilinen “PMİK” tarafından yapılırdı. Ocak 2025’ten sonra ise Merkez Hakem Kurulu’nun iki üyesinin istifası sonrası ortada “PMİK” kalmadı ve sadece yetki Merkez Hakem Kurulu Başkanı’na bırakıldı. Merkez Hakem Kurulu Başkanı yeni bir sistem kurduğunu beyan etmişti. Bu sistem ise “Veri Tabanlı Atama Sistemi” olarak adlandırılan algoritmaya dayalı hakem atama sistemi idi. Daha önce de denenen bu sistem büyük bir hata idi. Çünkü Avrupa’nın hiçbir üst liginde hakem atamaları tamamen otomatik bir sistem üzerinden yapılmıyor. Bizde ise “Veri Tabanlı Hakem Atama Sistemi” adı altında sadece Merkez Hakem Kurulu Başkanı üzerinden atamalar yapılıyor.

Türkiye’de hakemlikle ilgili en büyük sorun güvensizlik. Her gelen Merkez Hakem Kurulu kendine yakın kişileri sistemin içinde yükseltiyor. Kendisine karşı olan kişileri ise hakemlik sisteminden uzaklaştırıyor. Hakemliğe olan güvenin sağlanması için objektif kriterlere göre klasman yükseltme/düşürme ve performansa dayalı maç atamaları yapılmalı. Bunun içinde saha performansı, tarafsızlık, geçmiş maçlar ve yük dengesine dikkat edilmesi gerekir. Yük dengesine örnek olarak; 2025 yılında Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki neredeyse tüm maçları -bir tanesi hariç- Yasin Kol tarafından yönetilmiş olması. Hatırlanacağı gibi bir maçı Slavko Vincic yönetmişti.

Tüm bunlara ek olarak hakemlerin saha performansını belirlemede kritik öneme sahip gözlemcilerinde tarafsız bir kurul tarafından denetlenmesi gerekiyor. Özellikle de hakemlerin saha performanslarının gözlemciler tarafından raporlanmasında iyileştirilme yapılmalı ve UEFA normları referans olarak kullanılmalıdır.

Şirketleşme konusunda Kulüpler Birliği’nin çalışması mevcut. Şirket yönetiminin %51’i Türkiye Futbol Federasyonu’na %49’u ise Kulüpler Birliği’ne ait olacak şekilde planlanıyor. FIFA ve UEFA bu konuda net çizgilere sahip. Hatta geçenlerde Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Hacıosmanoğlu da bir demecinde “Gerekirse arkadan dolaşır, tüm isimleri Kulüpler Birliği belirleyecek şekilde atama yaparız” demişti.

Kalıcı bir sistem isteniyorsa bağımsız bir üyenin de yönetimde bulunması gerekir. Örneğin beş kişilik bir yönetimde iki üyeyi Türkiye Futbol Federasyonu iki üyeyi Kulüpler Birliği belirlemeli bir üye ise bağımsız olmalıdır. Sezon başından beri ifade ettiğim gibi, sistemdeki güven probleminin çözümü için, geçiş döneminde özellikle hakemliğin teknik konularında daha kaliteli yabancı yöneticilerin olması gerekir.

Şeffaflığı, hesap verilebilirliği ve kontrol edilebilirliği olmayan bir sistemin sürdürülebilir olması imkânsızdır. Bu sebeple sistemi yeniden kurmaya çalışan Kulüpler Birliği ve Türkiye Futbol Federasyonu uluslararası kriterler konusunda ısrarcı olmalıdır. Şunu da belirtmek gerekir ki mevcut Merkez Hakem Kurulu’nun üyeleri ile yeni bir sistemi yapmak doğru olmayacaktır.

Yönetim sistemlerinde iş süreci yeniden mühendisliği, iş süreci yeniden tasarımı, iş dönüşümü veya iş süreci değişim yönetimi olarak da bilinen “re-engineering” de direnç organizasyonun kaçınılmaz bir gerçekliği olacaktır. Verimliliği, etkinliği ve uyarlanabilirliği artırmak, kurumsal süreçleri yeniden tasarlamak ve optimize etmek için kapsamlı değişiklik yapılması gerekir. Bunun için eski sistem tamamen yıkılıp yeni bir sistem yeni kişilerle oluşturulmalıdır. Unutulmamalıdır ki en üst lige yapılacak yapılandırma esnasında alt liglerin elden geçirilmesi ve yeni sisteme uyumlu hale getirilmesi, hakemlik sisteminin devamlılığı ve sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir.