Gıda zehirlenmesi, Türkiye’nin maalesef sık sık gündemine oturan ama bir türlü kökten çözülemeyen sorunlarından biri. Her olayda benzer bir döngü yaşıyoruz: Önce toplu bir zehirlenme haberi geliyor, ardından hızlıca açıklamalar yapılıyor, kısa bir süre sonra sorumluların tespitine yönelik çalışmalar duyuruluyor ve birkaç gün içinde gündem başka bir konuya kayıyor. Ama asıl mesele yerinde duruyor: Güvenli gıdaya ulaşma hakkı.

Bugün yaşadığımız olay da bu zincirin yeni bir halkası. Ancak bu kez daha fazla düşünmemiz gereken noktalar var. Çünkü gıdaya erişimin ekonomik olarak giderek zorlaştığı bir dönemdeyiz. İnsanlar fiyat baskısı altında uygun maliyetli ürün arayışına giriyor, işletmeler de bu baskı altında maliyetleri kısmaya yöneliyor. En çok budanan kalem ise çoğu zaman gıda güvenliği oluyor.

Gıda denetimleri yıllardır konuşulan ama sonuçları tartışma yaratan bir alan. Kağıt üzerinde sıkı kurallarla çizilmiş olan bu sistemin sahada ne kadar etkin işlediği konusunda ise her olay bize yeniden düşünme fırsatı veriyor. Denetimin kendisi kadar önemli bir diğer unsur da cezaların caydırıcılığı. İnsan sağlığını tehlikeye atan ihlallerin sonucunda gerçek yaptırımlar uygulanmadıkça bu döngü kırılmıyor.

Bir diğer mesele de tüketicinin farkındalığı. Ne yediğimizi, nereden aldığımızı, aldığımız ürünlerin nasıl muhafaza edildiğini sorgulamayı çoğu zaman ihmal ediyoruz. Çünkü modern hayatın hızında bunları takip etmek zor. Ancak her toplu zehirlenme vakası bize bu sorumluluğun aslında yaşamla doğrudan ilişkili olduğunu hatırlatıyor.

Bu son vakayı yalnızca bir haber olarak okumak yerine, daha büyük bir sorunun parçası olarak görmek gerekiyor. Çünkü mesele sadece bir işletmenin hatası değil; üretimden depolamaya, dağıtımdan denetime uzanan bütün bir zincirin sağlıklı işletilip işletilmediği.

Türkiye’nin artık gıda güvenliğini yalnızca kriz anlarında hatırlayan bir refleksi bırakması, sürdürülebilir ve şeffaf bir sistemi kalıcı olarak kurması gerekiyor. Aksi halde bugün yaşananlar yarın başka bir yerde, başka insanlarla tekrarlanacak.

Sorun belli, çözüm belli. Geriye sadece irade kalıyor.