İsrail’in Gazze’yi işgalinin bir soykırıma dönüşmesiyle beraber Filistin-İsrail çatışması dünyanın ve Türkiye’nin gündeminden düşmüyor.

En son geçtiğimiz Pazar günü Ekrem İmamoğlu, CNN International’a yaptığı açıklamada, Hamas’ın 7 Ekim saldırısını bir terör eylemi olarak niteledi. Ancak “Filistinli masum insanlara zulüm edildiğinden” bahsetmekle beraber, İsrail için herhangi bir “terör” ifadesi kullanmadı.

İmamoğlu’nun bu sözleri epey tepki çekti.

Benim gözlemim, Filistin-İsrail çatışması bağlamında “terör”, sadece İmamoğlu’yla ilgili olarak değil, genel olarak yanlış bilinmekte ve kullanılmakta. O yüzden bu yazıda bu meseleyi irdelemek istiyorum.

“Terörizm” olgusu

Filistin-İsrail çatışmasında terör meselesini daha iyi anlayabilmek için öncelikle genel düzeyde “terörizm” olgusunu daha iyi bilmek ve anlamak gerekiyor.

“Terörizm”, üzerinde net bir uzlaşmanın olduğu bir kavram değil ve çoğu zaman da objektif değil subjektif bir biçimde hasım görülen tarafı kötülemek için kullanılıyor. Benim bu yazıda ilgilendiğim ise subjektif değil, daha çok objektif olarak terörizmin ne olduğu.

Subjektif düzeyde terörizm, devlet-dışı tüm silahlı örgütleri nitelemek için kullanılabilmekte. Özellikle bir kişi, genelde vatandaşı olduğu bir devleti bir biçimde destekliyorsa, o devletle çatışma halindeki bir silahlı örgütü de otomatik olarak “terörist” olarak kabul etmekte. Tabii o devletin kendisi de.

Ancak objektif düzeyde, her devlet-dışı silahlı örgüt otomatik “terörist” olarak nitelendirilemez. Bir örgüte “terör örgütü” denebilmesi için o örgütün kasıtlı olarak sivilleri hedef alan “terör eylemleri” yapıyor olması gerekir. Yani burada kriter, devlet-dışı bir silahlı örgüt olmaktan daha çok sivillerin hedef alınması.

Meseleye böyle baktığımızda “devlet terörü” olgusu da daha net anlaşılır. Çünkü sivilleri kasıtlı olarak sadece devlet-dışı silahlı örgütler hedef almaz, devletler de hedef alabilir. Bir devletin uluslararası sistemde tanınması ve Birleşmiş Milletler üyesi olması da o devleti “terör”den azade kılmaz. Böyle olup devlet terörü uygulayan maalesef birçok devlet var.

Terör örgütü ve terör devleti

Bu bilgiler ışığında meseleyi tekrardan Filistin-İsrail sorununa getirirsek, objektif olarak bakıldığında, ortada bir terör örgütü (Hamas) ile terör devletinin (İsrail) çatışması olduğunu görürüz. Çünkü her ikisi de bilinçli olarak sivilleri hedef almaktadır.

Bu noktada, sivilleri bilinçli olarak hedef alan sadece Hamas’mış gibi davranan ve bunu sürekli köpürten bir kesimin olduğunu görüyoruz. Bu bakış açısı özellikle İsrail destekçisi Batılılarda yaygın. İmamoğlu’nun son açıklamaları da biraz bu minvalde.

Hâlbuki, mesele sivilleri öldürmekse daha kuvvetli olduğu için İsrail Hamas’ın onlarca katı kadar kasıtlı sivil insan öldürüyor. Bunu hiç görmeyip sadece Hamas’ın sivilleri öldürmesine odaklanmak son derece yanlı ve gayrı-insani bir bakış açısı. Hamas’ın sivillere yönelik terör eylemleri varsa, ki evet var, İsrail’in ondan daha gaddar ve vahşi bir devlet terörü var.

Terörizmin ötesinde kim haklı?

Dolayısıyla, Filistin-İsrail çatışmasında meseleyi terörizm bağlamında ele almak bize kimin haklı kimi haksız olduğuna dair bir şey söylemiyor. Çünkü son tahlilde iki taraf da az veya çok “terörist”.

Bu sebeple, “Hamas terör eylemleri yapıyor, o yüzden haksız” denmesi de saçma, çünkü karşısındaki de bir terör devleti.

Öyleyse, kimin haklı haksız olduğuna başka kriterlere göre karar verilmesi gerekir. Bu kriter de kimin kimin topraklarını işgal ettiğidir.

Filistin-İsrail çatışmasında haklı olan taraf açıkça Filistin ve Hamas’tır çünkü toprakları işgal edilen onlardır. İsrail ise işgalcidir.

İsrail’in işgalci olduğu benim kendi görüşüm de değil, İsrail Batı Şeria ve Gazze’de uluslararası hukuka göre de işgalcidir.

Bu durumda Hamas, Filistin halkına ait olan işgal altındaki vatan topraklarını savunmaktadır. O yüzden de evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, Hamas Filistin kuvâ-yı milliyesidir.

Hamas’ın vatan topraklarını kurtarmaya çalışırken terör yöntemleri kullanması elbette eleştirilebilir ancak Hamas’ın bir terör örgütü olması onun ana davasının haksız olduğu anlamına gelmez. Genel algısın aksine bu ikisi birbiriyle çelişen şeyler değil.

Kaldı ki, İsrail 1990’lardan önce Hamas diye bir örgüt hiç yokken de katliamlar yapan bir terör devletiydi. Hamas zaten buna bir tepki olarak doğdu. Dolayısıyla burada Hamas’ın bir sonuç olarak değerlendirilmesi gerekir. On yıllardır süren işgalin, katliamların ve apartheid’in sonucu.

Sonuç olarak, Filistin-İsrail çatışmasında Erdoğan’ın meseleye bakışı İmamoğlu’na göre daha doğru gözükmekte. Terör yöntemleri de kullansa, son tahlilde Hamas bir kuvayı milliye hareketidir. İsrail terörüne hiç değinmeden sadece Hamas’ın terör eylemlerin vurgu yapmak ise ikiyüzlülüktür.