CHP, Bahçeli’nin çağrısını yaptığı komisyona dahil olmak için mutlaka ama mutlaka başta İmamoğlu olmak üzere hukuksuzca tutuklanan muhaliflerin serbest bırakılmasını şart koşmalı.
19 Mart sonrasında Türkiye siyasetinin içerisine girdiği süreç, iktidarın “terörsüz Türkiye” adını verdiği süreçle kesişmesiyle beraber yeni bir boyut kazandı.
İmralı ve Kandil’le yürüyen müzakereler sonunda PKK silah bıraktığını açıkladı ancak süreç henüz sonlanmadı. Gelinen noktada sürece dair meclis kararları da gerektiren belli adımların atılması gerekiyor.
Ancak, öyle gözüküyor ki siyasi iktidar bu kararların alım sürecini belli bir siyasal mutabakatla yürütmek istiyor. Nitekim bu niyeti Devlet Bahçeli yaptığı son açıklama ile gösterdi. Bahçeli çözüm sürecine yönelik meclis çatısı altında her siyasal partinin temsil edildiği bir komisyon kurulmasını önerdi.
Peki, ne oldu da bugüne dek muhalefetin her önerisini kategorik olarak reddeden, dikkate almayan, işi düşmese muhalefete bir bardak su bile vermeyecek siyasi iktidar bir anda muhalefetin de katılımını talep eden bir komisyon kurulmasını istedi?
Sebebi oldukça açık: Çözüm sürecine halk desteğinin düşük olması.
Metropoll’ün Mart ayı içerisinde gerçekleştirdiği araştırmada, “Abdullah Öcalan’la yürütülen sürecini destekliyor musunuz?” sorusuna toplumun %67.7’si desteklemediği yanıtını veriyor. Desteklediğini söyleyenler sadece %23.8. AKP ve MHP seçmeninin bile %50’den fazlası süreci desteklemiyor.
Tabii burada soru içerisinde “Abdullah Öcalan” değil iktidarın kullandığı “terörsüz Türkiye” ifadesi geçse desteklediğini söyleyenlerin sayısı artardı. Ancak gene de bu oranın %50’nin üstünde olması mümkün gözükmüyor. Malûm, Türkiye milliyetçi hassasiyetlerin ağır bastığı bir ülke.
Belli ki bu süreç, geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere[i], dışsal dinamiklerin zorlamasıyla başladı. Şimdi siyasi iktidar onu halk desteğini en az kaybedeceği ve (yeni anayasa gibi süreçlerde) mümkün olduğunca ondan en çok yararlanacağı bir biçimde yürütmek istiyor.
İşte bu sebeplerle iktidar sürecin olumsuz yükünü muhalefetle paylaşmaya çalışıyor. Olur da süreç akamete uğrarsa (ki aslında bu ihtimal halen az değil) sürecin siyasi faturasını tek başına ödemek istemiyor.
Tabii burada “muhalefet” derken öncelikle CHP’yi kastediyorum. İYİ Parti, Yeni Yol, Yeniden Refah veya Zafer ya zaten sürece tamamen karşılar ya da toplumsal ağırlıkları yok.
AKP, MHP ve DEM Parti’nin birlikte yürüttüğü bir sürece, meclisteki ikinci ama kamuoyu araştırmalarında ve son yerel seçimde birinci parti olan CHP’nin destek vermediği bir ortamda herhangi bir “siyasal mutabakat”ın varlığından söz edilemez. Siyasi iktidar süreci sadece AKP-MHP-DEM ortaklığıyla yürütürse bunun iktidar açısından sandıkta bir bedelinin olma ihtimali yüksek. Belirttiğim üzere, kamuoyu araştırmaları sürece olan halk desteğinin düşük olduğunu gösteriyor ki hatırlanırsa 7 Haziran 2015 Genel Seçimi’nde de AKP çözüm süreci nedeniyle %9 oy kaybederek tek başına meclis çoğunluğunu yitirmişti. Nitekim, Erdoğan’ın başından beri bu sürece belli bir mesafeyle yaklaşmasının altında da bu gerçek yatıyor.
İşte bu durum şu anda CHP’ye önemli bir siyasi koz veriyor.
CHP, Bahçeli’nin çağrısını yaptığı komisyona dahil olmak için mutlaka ama mutlaka başta İmamoğlu olmak üzere hukuksuzca tutuklanan muhaliflerin serbest bırakılmasını şart koşmalı. Çözüm sürecinin yükünü ancak bu koşullarda paylaşacağını dile getirmeli.
Bu sadece makyavelist bir siyasi pazarlık olarak da düşünülmemeli. Muhaliflerin temel hak ve hürriyetlerinin hukuk hiçe sayılarak ihlal edildiği bir ortamda Kürtlerin temel hak ve hürriyetlerine dair düzenlemeler yapmak için komisyon toplanması zaten oldukça çelişkili bir durum. Eğer CHP sosyal demokratlık veya DEM Parti’yle arayı bozmamak adına söz konusu hukuksuzluklar ortadan kalkmadan gider o komisyona oturursa büyük bir hata yapmış olur.
Burada zaten siyaseten CHP açısından iki türlü de kazançlı bir durum var. Eğer siyasi iktidar CHP’nin bu teklifini kabul ederse muhalif tutukluların tamamı veya bir kısmı serbest kalacak. Eğer etmezse o zaman CHP “bu sorunu ben kendim iktidara geldiğimde de çözebilirim” diyerek siyasi iktidarı DEM Parti’yle başbaşa bırakır. Siyasi iktidar da çözüm sürecinin halk nezdindeki faturasını tek başına ödemek zorunda kalır. Bu fatura da büyük ihtimalle seçimlerde kendisini gösterir.
Her ne kadar makyavelistçe gözükse de CHP’nin alması gereken tutum bu. Malûm, Erdoğan kendi siyasi çıkarını her şeyin önüne koyan makyavelist bir siyasetçi. Eğer onu siyasette yenmek istiyorsa CHP’nin de aynı makyavelizmle hareket etmesi şart.
[i] https://www.elipshaber.com/pkk-neden-ve-nasil-silah-birakti