Madenler açıldı. Gümüş çıkarıldı, altın çıkarıldı, enerji üretildi. Halk refah bekledi, köylü istihdam bekledi, işçi umut bekledi.

Üç yıldızlı bir tabelanın altında yıllarca bir masal anlatıldı. Kağıt üstünde büyüyen rakamlar, gazete manşetlerinde süslenen başarı hikâyeleri, ihtişam diye parlatılan koca bir gölge… Defterler kabardıkça, hayatlar küçüldü.

Naylon faturalarla şişirilmiş bilançolar, kalemlerin ucunda üretilen şatafatlı sayılar, kağıt üzerinde büyütülen devasa bir balon… O balon şiştikçe taşeronlar battı, tedarikçiler iflas etti, işçiler aç kaldı. Bir kişinin ihtişamı, binlerce ailenin gözyaşıyla beslendi.

Madenler açıldı. Gümüş çıkarıldı, altın çıkarıldı, enerji üretildi. Halk refah bekledi, köylü istihdam bekledi, işçi umut bekledi. Ama çıkan her ton cevher kasalara girdi, halka kalan yalnızca ciğere dolan toz, toprağa açılan çukur ve kararmış sokaklar oldu.

Fabrikaların bacaları tütüyordu, bantlar dönüyordu, reklamlarda ihtişam parlıyordu. Ama alacaklı taşeronların kapısına kilit vuruluyordu. “İşimizi yaptık, emeğimizi verdik” diyen müteahhitler borç batağına sürükleniyordu. Maaşını alamayan işçiler, tazminatını göremeyen emekçiler birer birer susturuluyordu.

Tehditler, şantajlar, kapalı kapılar ardında fısıldanan sözler… “Yarın gel” denilerek ertelenen ödemeler, “sus yoksa” denilerek bastırılan alacaklılar. Bir ağızdan yükselen böbürlenme: “Benim arkamda siyaset var.” Arkasına gücü dayayan, önündeki milleti görmez oldu.

Kamu bankalarının kasalarından krediler aktı. İmzalar atıldı, dosyalar açıldı, protokoller yapıldı. Kasadan çıkan paralar geri dönmedi. Batık krediler büyüdü, dosyalar kalınlaştı, halkın sırtına borç yazıldı. Bir kişinin serveti, milyonların vergisiyle şişirildi.

Bugün Anadolu’nun dört bir yanında kapanmış dükkânlar, yarım kalmış inşaatlar, boş tencereler, gözyaşıyla dolu evler var. Herkes aynı fısıltıyı duyuyor: Üç yıldızlı ihtişam, aslında haramın gölgesinde büyüdü.

Defterler saklanabilir, bilançolar makyajlanabilir, krediler ertelenebilir, tehditlerle ağızlar kapatılabilir. Ama vicdanın terazisi ertelenmez. Bir gün gelir, gölgelerin altındaki sırların hesabı açılır.

Unutulmasın:
Üç yıldız gökte parıldar;
ama yere düştüğünde yalnızca karanlık, korku ve utanç bırakır.