Burada çok sayıda insan, insanlığın vicdanı olarak, Gazze’ye yönelik ablukaya karşı birçok zorluğu göze alarak Gazze’ye varmaya çalışıyor.
İsrail’in on yıllardır Filistin’e yönelik her tür işgali, savaş suçu işleyişi ve katliamları, dini, milleti fark etmeksizin, dünyanın hemen hemen yerindeki insan hakları ihlallerine karşı olanlar tarafından eleştirildi, lanetlendi. Ancak Filistin’e karşı başlayan İsrail işgalinin kınanması hiçbir zaman bugün olduğu kadar geniş kitlelerin katılımıyla gerçekleşmedi. Bunun temelde iki sebebi var.
İlk olarak, konvensiyonel medya eliyle, işgal edilen Filistin, öldürülen Filistinlilerken “anti-semitizm ve soykırım” söylemi istismar edilerek mağdur edilen, öldürülen İsrailliler ve Yahudilermiş gibi haberleştirildi. 1948’de başlayan işgali uluslararası medya, genellikle İsrail lehine ve İsrail’e destek veren ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere Batı ülkeleri lehine haberleştirdi. Öyle ki, İsrail askerleri “taş attıkları için” Filistinli çocukların ellerini taşlarla kırarken, Batı medyasında “terörist Araplar, Yahudileri öldürüyor” haberleri yapılıyordu. Batı kamuoyu da Filistin meselesini böyle zannediyordu. Ancak alternatif medya ortaya çıkmaya başladığında, internet çağında, Filistin’de, Gazze’de öldürülen çocukların, vurulan hastanelerin haberleri dakikalar içinde tüm dünyaya servis edilince, bu kuyruklu ve taraflı yalan iflas etti. İsrail zaten bu nedenle gazetecileri öldürüyor. Çünkü yaptıklarının kabul edilemez olduğunu biliyor ve bunu dünyanın duymasını istemiyor. Ancak internet çağında, ne kadar güçlü olursanız olun, haberleri dilediğiniz gibi yayamazsınız, İsrail’in öldürdüğü Filistinlilerin de Batılı insan hakları aktivistlerinin de haberi, gizli saklı kalmaz, tüm dünyaya yayılır.
İkinci olarak ise, İsrail’in yarım asırdan fazladır devam eden katliamları hiç bu kadar uzun soluklu ve hiç bu kadar dayanılmaz olmamıştı. Şüphesiz Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği saldırı, İsrail için “meşru savunma” olarak servis edildi, bu durum İsrail saldırılarını “meşru” gösterecekti ve İsrail tüm zulmünü bu bahane ile serbest bıraktı. Ancak İsrail katliamları öyle dayanılmaz bir boyuta vardı ki artık kimse “ama 7 Ekim” diyecek kadar pervasız ve arsızca konuşamıyor. Bu kadar büyük bir zalimliği örtmek kolay değil, buna dayanmak da kolay değil bu nedenle artık İsrail’e bugüne kadar olmadığı şekilde büyük bir tepki var. Ve İsrail, kendisine bağımlı ülke başkanlarını ya da pedofili sapık üst düzey kişileri yani bir avuç yönetici eliti kendi yanında tutsa da Afrika’dan Kanada’ya kadar sivil halklar aylardır İsrail vahşetini lanetliyor. Ve İsrail bunu ne yaparsa yapsın engelleyemiyor.
İsrail’in savaş gücü, ekonomik gücü, medya gücü var, abartmıyorum, eğer radarlarına girmişseniz evinizde otururken sizi bilgisayar ve telefonunuz internete bağlandığı anda takip edebilecek teknolojiye de sahipler ancak İsrail, Amerika’da eylem yapan muhtemelen inancı bile olmayan gençler, İsrail’in savaş suçları nedeniyle yargılamasını isteyen Güney Afrika, İsrail’in Gazze’deki ablukasını kırmak üzere, açlıktan ölen çocuklara un götüren sivil aktivistlerin mütevazı gemileri, Sumud Filosu karşısında moral olarak hiçbir şekilde kazanamıyor ve sürekli kaybediyor. Kaybetmeye de devam edecek.
Ve İsrail için asıl mesele, orada açlıktan kırıldığı için un almaya koşan çocukları öldürmesi değil, bundan rahatsız olsa zaten bunu yapmaz, İsrail’i rahatsız eden, bu yaptığı insan kırımının, insan kıyımının duyulması. Ve artık insanları öldürmek için kullandığı teknoloji silah gücü şeklinde olmasa da insani erdem desteğiyle kendisine yöneliyor. Düşünsenize, yapay zeka bile veri toplama merkezli çalıştığı için İsrail işgalini anlatıyor ve İsrail, yapay zekayı hack’lemek zorunda kalıyor ama nafile, birini engellese bir diğeri ortaya çıkıyor.
İsrail, zihnindeki tüm saldırganlığa ve üstünlükçü sapkınlığına, elindeki tüm güce, kendisine destek veren ülke yöneticilerine rağmen dünya genelinden yükselen insani ve vicdani itiraz karşısında aciz kalıyor. Bir gün Yahudi bir profesör, bir gün denizden Gazze’ye yönelen 18 yaşında ateist bir aktivist, bir gün mütevazı bir filo, bir gün Filistinli Müslüman sivil bir gazeteci, bir gün İskandinav emekli siyasetçi, bir gün İsrail’e destek veren ürünü almam diyerek boykota katılan 10 yaşında bir çocuk ve daha niceleri her tür engele rağmen İsrail’in karşısına dikiliyor. İsrail’in asla kendilerine karşı kazanamayacağı yer de tam burası oluyor. Bize de İsrail’e karşı olmanın en küçük tavrı kalıyor; “Bir zulmü engelleyemiyorsanız, o zulmü duyurun.”
Duyulması temennisiyle, 31 Ağustos’ta 44 gemi ile beraber Apartheid rejimi İsrail’in ablukasını kırmak için İspanya’dan Gazze’ye doğru yola çıkan Sumud Filosu’na katılan Denizli Milletvekili Dr. Sema Silkin Ün’e filodaki atmosferi sordum, kendisinin ifadelerinden aktarıyorum.
“Tunus’tayız ve çok sayıda aktivist ile Gazze’ye doğru yola çıkmayı bekliyoruz. Bir takım yasal prosedürler nedeniyle yola çıkışımız birkaç gün ertelenebilir ancak her an yola çıkabiliriz. Bu süreçte daha önceden İsrail saldırılarına muhatap olan ve sivil eylem tecrübesi olanlar, bu sürecin zorlu olabileceğine dair katılımcılara bilgi veriyor. Aynı zamanda bilindiği üzere gemilerden birine drone ile “tahrip gücü olmayan” bir saldırı oldu, çok şükür bir kayıp yok ve bu saldırı, eylemcilerin motivasyonunu olumsuz yönde etkilemedi. Ve üzücü olan şudur ki bu saldırının üzeri kapatılmak istendi.
Burada belirtmek gerekir ki gemi dediklerimiz aslında 6-8 kişilik küçük tekneler, bu nedenle mevcut sayımızdan daha azıyla yola çıkmak zorunda kalabiliriz ve aktivistleri en fazla üzen durum bu, insanlar Gazze’ye gidemeyeceklerini düşündükleri için ağlıyorlar. Ancak kararlılıktan vazgeçmiyorlar, ablukayı kırma motivasyonuyla hareket ediyorlar ve buna inanıyorlar.
Burada çok sayıda insan, insanlığın vicdanı olarak, Gazze’ye yönelik ablukaya karşı birçok zorluğu göze alarak Gazze’ye varmaya çalışıyor. Keşke İslam ülkeleri başta olmak üzere dünya ülkeleri, üstlerine düşen görevleri yerine getirseydi de sivillere gerek kalmasaydı ancak onlar görevlerini yapmadığı için bu görev bize düştü.”
Vesile ile Filistin’e, Gazze’ye, Sumud Filosu’na selam olsun.