İsrail şimdiden Golan ve Cebel-i Dürz’ü ele geçirmiş durumda. “Davud Koridoru” ile Suriye’nin Ürdün’le sınır bağı kopartılıyor. Onun üst tarafında ise, İsrail’de sahilden Urfa önlerine kadar gelen bir Demiryolu hayal ediyorlar, “İbrahim yolu” olarak adlandırdıkları.

Üzgünüm, ama söylemem gerek. Bugün siyaset artık çözüm üretmiyor, aksine sorun üretiyor. İktidar-Muhalefet ilişkileri, toplum için kötü örnek oluyor. İktidarı ile muhalefeti ile siyaset, tam bir kahti rical dönemi yaşıyor. Türkiye, 3 parti liderinin gözüne bakıyor. 3 Parti de kendi içinde kilitlenmiş vaziyette. Görünen şekli ile siyaset, “kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmed ede” ata sözüne uygun bir konumda kilitlenmiş vaziyette.

AK Parti Erdoğan sonrasını tartışıyor. Erdoğan AK Parti’nin her şeyi. Erdoğan sonrası, ANAP’ın Özal sonrasını hatırlatıyor. Ya da Menderes sonrası Demokrat partiyi.

Sanki Hakan Fidan adı öne çıkıyor gibi idi. ABD onu istemiyor diye bir şayia var. Erdoğan’ın yakın aile çevresi de istemiyor. Hakan Fidan’a oğlu üzerinden bir takım eleştiriler söz konusu. FETÖ ve ABD’ye yakın çevreler, Fidan’ı İrancılık iddiası ve 15 Temmuz’daki rolü sebebi ile istemiyorlar. Davudoğlu ilişkisi ve Hulusi Akarla yine 15 Temmuz’daki rolleri de eleştiri konusu. Öte yandan bunları dışarıda bırakmak, karşıya almak da risk. Son günlerdeki kaset olayı, bu konuda bir aba altından sopa göstermek ya da dehşet dengesi oluşturmak için mi idi yoksa!

MHP Bahçeli sonrasını tartışıyor. Geleneksel taban, Ülkücü taban ve Çakıcı ilişkisi partinin öncelikli konusu. Kürt açılımı konusu milliyetçi cephede ciddi anlamda kafa karışıklığına sebep oldu. MHP’ye yakın gelecekte, Kürt sorunu gibi sansasyonel bir takım yeni roller düşebilir. Türk dünyası ülkelerinin AB’ye yaklaşması yanında, Ruzi Nazar’ın geçmişteki rolüne benzer yeni bir rol üslenecek bir grubun örgütlenmesi için ABD bölgede ciddi bir lobi faaliyeti yapıyor. Hem Rusya’nın Yumuşak karnının gıdıklanması gerekiyor hem de Doğu Türkistan üzerinden Çinin kaşınması gerekiyor!

CHP deseniz, parti geleneksel tabanından uzaklaştı, rotadan çıktı kendine yeni bir rota da çizemedi. Ne kadrosu kaldı, ne gençlik tabanı. Kılıçdaroğlu sonrası, artık geri dönüş de mümkün değil. Özel’le de yola devam edemezler. İmamoğlu için de yolun sonu. CHP ciddi bir ana muhalefet olamadı. Kendi içindeki sorunlarını çözmekten aciz bir parti Türkiye’nin sorunlarını çözmekten çok uzak görülüyor. Şaibeli bir kongre, şaibeli para ilişkileri ile CHP artık solcu, sosyalist bir parti de değil. Alevi, Kürt tabanını da kaybetti. CHP ancak sağ oyların desteği ile ayakta durabilen bir parti. Ankara Büyükşehir Belediyesi Milliyetçi çevreden ödünç alınan bir isimle CHP’nin oldu. CHP’nin seçim ittifakı kurduğu partiler, Gelecek, Deva, Saadet, DEM gibi partiler. Yamalı bohça koalisyonu söz konusu. CHP içindeki farklı grupların bir kısmı  Avrasyacı, bir kısmı Amerikancı, bir kısmı İngiltere’ye yakın, bir kısmı Avrupacı..

Siyaset sacayağının 3’ü de arızalı.

AK Partinin başına Güvercin görünümlü bir Şahin aranıyor.  Güçlü bir İslamcı söylem yanında, ABD ve İsrail ile kararlı bir işbirliği içinde olacak bir isim bulmaları gerekiyor. Kesinlikle Müslümanların kontrol altında tutulması için güçlü bir İslamcı söylem sahibi olmalı. Aynı durum İsrail içinde söz konusu. İsrail’de de aynı şekilde güvercin görünümlü, uzlaşmacı, diyaloğa açık biri gibi görünen ama özünde radikal birine ihtiyaç var.

Her fırsatta birlikte hareket etmekten söz ettiğimiz “Uluslararası sistem” açısından Türkiye’de de İsrail’de de çoklu koalisyonlara ya da seçim ittifaklarına ihtiyaç var.

DEM’e gelince, onlar işi yoluna koydular. Acele etmelerine gerek yok, sabırlı olmaları gerekiyor. ABD ve İsrail’le birlikte hareket edecekler. Şimdilik Türkiye’yi karşılarına almayacaklar ve Suriye’ye odaklanacaklar. Sabırlı olmaları gerekiyor. Şimdi Mahabat’tan Akdeniz’e 1000 km genişliğinde bir devletleri olacak. İran bölündükten sonra İran Kürdistanı Irak’la, Irak Kürdistanı Suriye Kürdistanı ile birleşecek. Suriye’de yeni rejim dahil, İsrail karşısında hiçbir askeri güç istemiyor. Türkiye’nin de Suriye’de asker bulundurmasını istemiyorlar. Buna karşılık Suriye ve Iraktaki Amerikan üsleri SDG’ya devredileceği için Kürt federasyonu hem nüfus, hem coğrafya, hem askeri güç açısından bölgenin Türkiye’den sonra en büyük askeri gücü olacak. Hem Asker sayısı, hem de askerin teknik donanım ve imkanlar açısından böyle. Ve bu askeri seslerin büyük bir bölümü de ABD ile ortak askeri tesis olacak. Zaten bugün de öyle.  Zaten Ürdün, Irak, Suriye sınır kavşağında ABD’nin Tenef üssü son derece stratejik bir konuma sahip.

İran operasyonundan sonra, onların hesabına göre Irak ve Suriye bölünecek. Irak’ta Necef’te bir kutsal Şia devleti, yukarında bir Kürdistan, yine bir Sünni Arab devleti. Kerkük bu senaryoda Kürt bölgesinin içinde kapalı bir bölge olarak kalacak. Suriye’de Şam SSCB dağılmadan önceki Berlin gibi, O zamanki Berlin’in bir bölümü Rusya’nın kontrolünde, öbür tarafı ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın kontrolünde idi. Yeni planda İsrail, Nuseyri, Sünni, Dürzi ve Kürtlerin başını çektiği SDG’nın kontrolünde bir bölge. 4’e bölünmüş bir Şam.

İsrail şimdiden Golan ve Cebel-i Dürz’ü ele geçirmiş durumda. “Davud Koridoru” ile Suriye’nin Ürdün’le sınır bağı kopartılıyor. Onun üst tarafında ise, İsrail’de sahilden Urfa önlerine kadar gelen bir Demiryolu hayal ediyorlar, “İbrahim yolu” olarak adlandırdıkları. O demiryolu da yapıldıktan sonra sıra “Arz-ı Mev’ud coğrafyası”na gelecek. İşte o zaman SDG koalisyonuna iş düşecek. PYD unsurları Türkiye’deki Kürtlerle birleşmek, bütünleşmek için İsrail’le birlikte “arz-ı Mevud coğrafyası”nın ortak yönetimi için işbirliği yapmak için harekete geçirilecektir. İran, Irak, Suriye Kürdistan’ının birleşmesinin ardından ABD ve İsrail’le kurulan ittifak bölge devletlerinin garantörü olan İngiltere ve Fransa ile de yakın temaslar kurduktan sonra geriye fazla bir şey kalmıyor.

Bu arada zaten ABD’nin İstanbul’da bir “Ortodoks Birliği” hayali var. İznik, Hatay, İzmir ya da Şam’da bir “Hristiyan birliği” hayali var. İstanbul’da zaten şimdiden, Karay ve Hazara Musevi ve Yahudi Birliğinin temelleri atılmaya başlandı bile. CHABAT KKTC’ye yerleşti, İsrail’in kuruluşundaki ana sponsor ve bu lobinin arkasındaki isim Rothchild’ler Bakü’ye yerleştiler bile..

Zaten yukarıda Karay ve Hazara, Hristiyan birliği gerçekleştikten sonra Türkiye’nin bugün bile çıkmayan sesi o zaman hiç çıkamaz. Burada asıl cevabını arayan soru şu, Haçlılar ve Siyonistler bu planlarını hayata geçirmeye çalışırken Müslümanlar Türkü, Arabı, Kürdü ile uyumaya devam edecekler mi? İslam dünyası o zaman eli böğründe beklemeye devam edecek mi? Dünyevi ve siyasi emelleri uğruna dinlerinden vazgeçecekler mi?  Fatih’in torunları, Selahaddinin çocukları Siyonistlere ucuz asker olmayı kabul edecekler mi?

Zaten şimdiden insanların şuuraltı depreşiyor. İstanbul depremi olur, İstanbul yıkılırsa, UNESCO Sur içindeki tarihi eserlerin yeniden inşası ve tarihi dokunun ihyası adına olaya el koyacak olursa ne olur?  Depreme dayalı başka senaryolar da var. Gazze konusu çözülse sıra Kudüs-ü Şerif’e gelecek.  Orada da bir sarsıntı ile Mescid-i aksa’nın yıkılması ve yine UNESCO’nun  evrensel kültürel mirasın korunması adına olaya el koyması ile Siyonist planın hayata geçirilmesi.

Eğer bu konuda bölgedeki diğer Müslümanlar, Türkiye’de bir takım toplumsal direnişler söz konusu olacak olursa onu da Sufi, Selefi Şii çatışmasına yönelik bir fitne için bir Sünni, bir de Şii Mehdi çıkartılırsa, Müslümanlar kendi aralarında çatışırken, birileri o karambolde kendi hedeflerine ulaşabilir mi? Türkiye’deki siyasi dağınıklığı biraz da malum çevrelerin bu hedefleri ile birlikte okumakta yarar var. Şunu görelim, toplum dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi ve vijdani kanaat farklılıkları ile atomize edildi ve birbirine karşı kışkırtılarak ayrıca nötralize edildi. O yetmedi, sosyal medya, ve bilinen medya üzerinden kitleler agnostik hale getirildi. Birçok insan artık neye inanacağını, kime güvenebileceğini şaşırdı. Bugün Türkiye’de kararsızların oranı %30’ları buldu ve bu Türkiye’deki bugün en büyük politik topluluk. Politik aidiyet duygusunun arkasında asıl motivasyon ise umut değil korku. Biri gelmesin diye onun karşısındaki ötekisine sığınıyor. Bu ciddi bir sorun aslında.

Şüphesiz herkesin bir planı var, ama Allah’ın da bir hükmü var, Galip olacak olan ise Allah’ın hükmüdür. Eğer biz de “Allahın ipi”ni bırakacak olursak, bütün bu olaylar olurken uyuyan Müslümanlar da bu fitneden, bunun da sonucu olacak olan ilahi gazaptan paylarını alacaklardır.

Bugün İslam dünyasında, hatta Mekke-i Mükerreme ve Medinei münevvere gibi kutsal mekanların hemen dışında Şeytani bir takım Sexy Shov’lara tanık oluyoruz ve bu kuşatmanın oluşturduğu çember her gün biraz daha daralıyor. Mekke ve Medine çevresinde bunlar oluyorsa, Kudüs-ü Şerif ve Mescid-i aksa böyle bir tehdit altındaysa, Gazze’de bunlar yaşanıyor ve kimsenin sesi çıkmıyorsa, kimse kendini güvende hissetmesin. Selam ve dua ile.

Not: Dikkat edelim, SGD konusu, Fırat’ın batısı ile sınırlı kalmayacak, Hatta Dicle’nin doğusundan İran içlerine doğru da genişleyecek. İran dağılırsa 2 Azerbaycan’ın birleşmesi ile Türkiye’nin Güney kara sınırı ile doğu sınırı tamamen ABD ve İsrailin ortak “Büyük Amerika ve Büyük İsrail”in kontrolüne geçecek. Ermenistan’ın “Ermeni soykırımı iddiasını yeniden gözden geçirme” konusunu gündemlerine almalarının sebebi, hem Suriçi İstanbul, hem Hazara ve hem de Karay senaryosu ile ilgili olabilir. Şeytan bölgemizde fazla mesai yapıyor!