Son yıllarda sosyal medyada yepyeni bir “meslek” türedi; ilişki uzmanlığı

Kendi kendine bu unvanı alan kişiler, milyonlarca takipçiyle kısa sürede birer fenomen haline geldi. Instagram’da, TikTok’ta, YouTube’da… Hangi platformu açarsanız açın, aynı klişe başlıklarla karşılaşırsınız..

“İlişkinizi böyle kurtarın”

“5 maddede size geri dönecek”

“Ona mesaj atmazsan kaybedersiniz”

Tüm sorunların çözümü bu basit hareket …

Kısacık videolara, basit formüllere sıkıştırılmış tavsiyeler… Sanki insan kalbinin en karmaşık meseleleri bu videolarla çözülebilirmiş gibi.

Ben bu hesapları hiç takip etmesem de önüme düşüyorlar. İtiraf edeyim, birkaç saniye bile izlemeye tahammülüm yok..Çoğu, seviyesiz şakalarla süslenmiş, belden aşağı cümlelerle komedi şovu gibi kurgulanmış. Ama ortada gülünecek bir şey yok.Konu, insanın en kırılgan noktası, yani duyguları…

Takipçilerden özellikle kadınların yönelttiği sorulara verilen yanıtlar da aynı derecede sığ ve yüzeysel. “Seviyorsa döner.” “Aramıyorsa hayatında başkası vardır.” “Üç gün yazmazsan mutlaka gelir.” Bu tarz cümlelerle milyonlarca kişiye “rehberlik” ediyorlar. Daha vahimi, insanlar bu sözlere gerçekten inanıyor. Çünkü günümüzde ölçüt belli;takipçi sayısı…Takipçisi çok olan herkes, sanki daha bilgili ve daha güvenilir kabul ediliyor.

Ama durup bir an düşünmek gerekmez mi?

Gerçekten öyle mi?

Bir insanın milyonlarca takipçisinin olması, onun uzman olduğunu mu gösterir yoksa sadece dikkat çekmeyi bilen bir içerik üreticisi midir karşımızdaki?

Gerçek danışmanlık; uzun eğitimler, psikoloji lisansı, aile danışmanlığı gibi alanlarda uzmanlaşma, yani ciddi bir emek ve donanım gerektirir. İnsan ruhunu anlamak, yalnızca birkaç popüler cümleyle değil, yıllarca biriktirilen bilgi ve sahadaki deneyimle mümkündür…Bir kamera karşısına geçip video çekmek, ne duyguların derinliğini anlamaya yeter ne de kalp yaralarına çare olmaya..

İşin daha da ilginç yanı, bazılarının bu “popülerliği” tamamen ticarete dökmesi. Öyle ki, kendi adlarına yağ çeşitleri çıkarıp, “Bu ürünleri kullanırsanız ilişkiniz düzelir” diyerek umut pazarlayanlar var…Düşünün, bir şişe yağ ile kalp yaraları sarılacakmış ya da sevdiğin kişi yağ kokusunun etkisiyle sana bağlanacakmış .. Sanki modern zaman büyücülüğü gibi ..

Bu durum yalnızca trajikomik değil, aynı zamanda tehlikeli. Çünkü sevgisine, güvenine, bir yol göstericiye ihtiyaç duyan insanlar, sahte çözümlerin peşinden giderek daha da savunmasız hale geliyor..

Oysa ilişkiler tek tip reçetelerle yürümez. Her insan farklıdır; her kalbin hikayesi başka bir dildir. “Şunu yap, aşkı kazan.” “Bunu yapmazsan kaybedersin.” Bu kadar basit olsaydı, kimsenin kalbi kırılmazdı. Ama gerçek hayatta işler böyle yürümüyor…Sonuç, çoğu zaman büyük hayal kırıklıkları ve duygusal manipülasyona açık bir kitle oluyor…

Bununla birlikte, sosyal medyanın tamamen olumsuz bir mecra olduğunu söylemek de haksızlık olur. Doğru kullanıldığında farkındalık yaratmak, insanlara yol göstermek, hatta toplumsal meselelerde bilinç uyandırmak için çok değerli bir araç olabilir. Burada sorun, içeriğin kalitesi ve samimiyeti. İnsanların, “Bu gerçekten benim hayatıma katkı sağlar mı?” diye sormadan tükettiği içeriklerse sahte uzmanların en büyük gücü haline geliyor.

O yüzden izleyicilere , takipçilere büyük bir görev düşüyor. Daha seçici olmak, her tavsiyeyi sorgulamak, sosyal medyada karşılaşılan her cümleyi doğru kabul etmemek… En önemlisi de, kendi yaşam deneyimlerini, kendi aklını devreye sokmak. Çünkü her kalp, her hikaye her ilişki kendine özgü…

Unutmayalım ki sorunlar viral içeriklerle çözülemez. İlişkiler, emek ister. Empati, sabır ve samimi bir çaba gerektirir.İhtiyaç halinde iyi bir terapistten destek alınabilir, uzman psikologların, işin Profesörlerinin paylaşımları takip edilebilir ve bu konularda etkili kitaplar okunabilir …

Tekrar belirtmek isterim ki takipçi sayısı yüksek olmak, çok “tıklanmak “insan ruhunu anlamak demek değildir. Popülerlik, çoğu zaman yalnızca iyi parlatılmış bir illüzyondur…