Son yıllarda bir gençlik tartışması aldı başını gidiyor: Z kuşağı. Hemen her ortamda, birileri gençleri eleştirirken ya da anlamaya çalışırken bu tanımın arkasına sığınıyor. “Bencil, şımarık, sabırsızlar… Ama olsun, Z kuşağı işte” deniyor. Hatta kimi zaman sorumluluklarını yerine getirmeyen, emeğe değer vermeyen, kolay yoldan başarı isteyen gençler için de aynı cümle kuruluyor: Z kuşağı bunlar, normal karşılayın…
Peki, gerçekten öyle mi?
Aslına bakarsanız “X, Y, Z” gibi kuşak sınıflandırmaları bize dışarıdan geldi. Amerika’nın toplumsal koşulları, ekonomik yapısı ve kültürel unsurlar üzerinden oluşturulmuş bu kategoriler, bizde sorgusuzca kullanılmaya başlandı. Türkiye’nin gençliği ise farklı dönemlerde farklı isimlerle anılmıştır. Özellikle büyüklerimizden dinlediğimiz, okuduğumuz; filmlere, dizilere konu olan 68 kuşağı, 80 kuşağı… (Bize de hocalarımız milenyum gençleri ya da Televole kültürünün çocukları , gençleri derlerdi …)Her dönemin baskın yapısına göre anılıyorduk ama bizde daha çok kuşaklar siyasal-toplumsal mücadeleler üzerinden tarif edilirdi..
Bugün ise işin kolayına kaçıp, gençleri tek kalıba sokuyoruz. Oysa kuşaklar farklı deneyimler, farklı fırsatlar ve farklı sınavlar üzerinden şekillenir. Z kuşağının yaşadığı dijital dünya, bizim çocukluğumuzdan çok daha hızlı, çok daha karmaşık bir ortam elbette. Sosyal medya, anlık bilgi akışı, küresel farkındalık ve yapay zeka ile çevrili bir dünyada büyüyorlar.
Evet, bugünün gençleri dijital çağın içine doğdu. Teknoloji onlar için oksijen gibi doğal bir şey. Kendilerince bir dil de kullanıyorlar: Z kuşağı jargonu, genellikle İngilizce-Türkçe karışımı kelimelerden oluşuyor. Bu onları bizden farklı kılıyor, evet. Ama farklılık, her davranışı mazur göstermenin bahanesi olamaz. Bir genç saygısızsa, bunun adı kuşak farkı değil terbiyesizliktir. Bir genç bencilce davranıyorsa, bu Z kuşağına özgü değil, yanlış yetiştirilmenin, rehavete sürüklenmenin sonucudur…
Gençleri “Z kuşağı” etiketiyle övüp yererken, toplumsal sorumlulukları ve değerleri unutturmamak gerekiyor. Çünkü böyle yaptıkça, çalışkanlığı değil kolaycılığı, sorumluluk almayı değil kaçışı, üretkenliği değil tüketimi normalleştirmiş oluyoruz. Kuşak farkı bir bahane değil, bir zenginliktir. Eleştirirken de överken de ölçümüz kuşak klişeleri değil, değerlerimiz, toplumsal gerçekliğimiz ve ortak hedeflerimiz olmalı…
Unutmayalım ki, Z kuşağının içinden sadece tüketim kültürüne kapılan gençler değil en iyi üniversiteleri kazananlar da çıkıyor .Geleceğin bilim insanları, sanatçıları, siyasetçileri de çıkacak. Bugün 18–25 yaş arasındaki gençlerden bazıları dünya çapında teknoloji yarışmalarına katılıyor, yapay zeka algoritmaları geliştiriyor, çevresel sorunlar için projeler üretiyor. Yarın bu ülkenin yöneticileri, mühendisleri, doktorları, hatta Nobel ödüllü bilim insanları arasından pek çoğu Z kuşağının çocukları olacak.
Cumhuriyetin emanetçileri onlardır ve biz onlara güvenmek zorundayız. Onları sadece eleştirmek yerine, fırsat tanımalı, rehberlik etmeli ve örnek olmalıyız. Çünkü bu gençler, hem kendi hayatlarını hem de ülkenin geleceğini şekillendirecekler…
Bu arada zaman hepimiz için hızla akıyor.
Z kuşağı için de gençlik geçip gidecek… Peki, yarının gençleri kim olacak merak ediyorum… sonra gelenler için şimdiden “Alfa kuşağı Beta kuşağı kavramlarını duyuyoruz. Ya da Yapay Zeka kuşağı” diye mi adlandıracağız?
Teknoloji sadece hayatımızı değil, kimliğimizi de dönüştürüyor. Belki de ileride gençleri tanımlarken sosyal medya alışkanlıkları ya da dijital jargondan çok, yapay zekâyla kurdukları bağ ve onunla üretecekleri değerler üzerinden konuşacağız…
Düşünün; yapay zeka ile büyüyen bir kuşak, belki de düşünce sistemlerini ve yaratıcılıklarını tamamen farklı bir düzlemde geliştirecek. Bu, sadece bireysel değil toplumsal sorumlulukları da değiştirecek. Biz bugünden onların ihtiyaçlarını anlamalı ve değerleri korumaya odaklanmalıyız…
Netice itibarıyla; Bugünün gençleri ne tamamen “şımarık bir Z kuşağı”dır ne de “dünyayı değiştirecek dijital kahramanlar.” Onlar da tıpkı bizler gibi kendi sınavlarını yaşayan, kendi yolunu arayan bireylerdir. Bize düşen, onları tek kalıba sokmadan anlamaya çalışmak ve doğruya yanlış, yanlışa doğru demeden ayırt edebilmektir…
Kuşaklar değişir, isimler değişir, teknoloji değişir ama değerler baki kalmalıdır. Gelecek, bugünü anlayan ve gençlerini doğru görenlerin elindedir…