Kadının siyasette varlığı, demokrasi ve eşitlik mücadelesinin en temel göstergelerinden biridir. Türkiye bu açıdan erken adım atan ülke oldu. 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınırken, dünya genelinde pek çok ülke hala bu hakkı tartışıyordu. 1935 seçimlerinde 18 kadın milletvekili Meclis’e girdiğinde, bu topraklarda siyasetin çehresinin değişeceğine dair büyük bir umut vardı.
Aradan geçen yıllarda kadınlar siyasette sayıca çoğaldı, yerel yönetimlerde, mecliste, hatta parti liderliklerinde kendilerine yer açtılar. Fakat mesele hiçbir zaman yalnızca “sayısal temsil” olmadı; esas mesele, kadınların siyasette güven veren, kalıcı bir etki yaratabilmesiydi.Gelişmişliğin önemli unsurlarından birinin de cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında olduğunu ama bunun siyasette ya da kamusal alanda sadece nicelikte değil nitelikte de var olmasının gerekliliğine inananlardanım. Pozitif ayrımcılık gibi görünen kota uygulamaları kadını sadece sayıdan ibaret hale getiriyor..
(Bazı partiler kota uygulamıyor, eşitliği tercih ediyor bunu da hatırlatmak isterim .)
Kadının daha çok, daha güçlü bir şekilde var olmasını beklerken ,maalesef son yıllarda kadın siyasetçilerin toplumdaki güvenini zedeleyen gelişmelere tanık oluyoruz. Meral Akşener, güçlü kadın figürü olarak uzun süre dikkat çekti. Partisini kurarken sergilediği kararlı duruş, kadın liderlik açısından bir dönüm noktasıydı…Ne yazık ki gelinen noktada , değişen tutumlarıyla , sert söylemlerden ani geri dönüşleri ve ittifaklardaki zikzaklarıyla kendisine ve partisine inananlarda büyük hayal kırıklığı yaşattı..İstikrarlı olsaydı bir kadın lider olarak örnek alınmaya devam ederdi.
Yerel yönetimlerde de benzer bir tablo var. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, uzun süre kadın belediye başkanları arasında başarılarıyla öne çıktı. Eril siyasetin hakim olduğu yerelde güçlü profil çizmişti ve topuklu Efe ismiyle anılıyordu.Ancak son dönemlerdeki siyasi manevraları ve güç ilişkilerinde aldığı pozisyonlar, AK Parti ‘ye geçmesi kadın liderliğini parlatmak yerine tartışmalı bir zemine çekti.
Son olarak da Beykoz Belediyesi’nde Başkanvekili Özlem Vural Gürzel de CHP ‘den AKP’ye geçti .Kadın siyasetçilerin sık sık parti değiştirmesi, kişisel çıkarların ön plana çıkması, toplumun “kadın siyasetçi” algısını olumsuz etkiliyor. Oysa kadınların siyasette görünür olması, güven ve tutarlılıkla desteklendiğinde çok daha güçlü bir etki yaratabilirdi.
Bugün özellikle genç kadınlar, siyasette güçlü, ilkeli ve kararlı rol modeller görmek istiyor. Ancak sürekli değişen ittifaklar, parti geçişleri ve kişisel hesapların gölgesinde kalan bir siyaset, bu rol modelleri görünmez kılıyor. Kadınların siyasette varlığı, yalnızca rakamlarla değil, topluma verdikleri güven ve inançla anlam kazanır.
Tarih bize şunu gösterdi; İlk kadın milletvekillerinden günümüze, siyasette kalıcı olanlar, koltuklarını değil ilkelerini savunanlardı. Eğer kadın siyasetçiler güveni ve tutarlılığı yeniden kazanmazsa, temsilin artması tek başına bir değer taşımayacak.
Gerçek güç, yalnızca makamla değil, o makamı hakkıyla taşıyabilmekle ölçülür. Kadın siyasetçilerin önündeki en büyük sınav da işte budur.Toplumun güvenini yeniden kazanmak..