Bu galibiyet, sadece bir maçın kazanılması değil, Türk futboluna dair inancın yeniden dirilişiydi.
Dün gece RAMS Park’ta bir futbol gecesi değil, bir destan yazıldı.
Galatasaray, dünya futbolunun devlerinden biri olan Liverpool’u mağlup etti. Skor tabelasında yazan “1-0” belki sıradan görünebilir; ama sahadaki ruh, tribünlerdeki coşku ve gecenin yarattığı yankı, bunun çok daha ötesindeydi.
Maç başlamadan önce stadın üstünde dolaşan o uğultu, bir fırtınanın habercisiydi. Galatasaray taraftarı, 90 dakika boyunca hiç susmadı, sadece takımını değil, Türkiye’yi ayağa kaldırdı.
İngiltere’nin kırmızı şeytanları, İstanbul’da Galatasaray cehenneminin ateşiyle kavruldu.
Sahada mücadele eden her oyuncu, formanın hakkını verdi. Takımda herkes muhteşemdi ama özellikle İlkay, Jacobs ve Singo takımın en iyilerindendi. Takımın beyni İlkay, adeta bir maestro edasıyla takımını yönetirken, sağda Singo solda Jacobs rakibine nefes aldırmadı.
Galatasaray dün gece yalnızca taktikle, teknikle değil; yürekle oynadı.
Savunma duvar gibi, orta saha yorulmak bilmez bir makine, hücum hattı ise kovaladığı gol için asla pes etmeyen bir savaşçı ordusuydu.
Skoru getiren gol, sadece üç puanı değil, Galatasaray’ın Avrupa’daki ağırlığını da yeniden hatırlattı.
Liverpool’un yıldızları, alıştıkları rahat oyunlarını sergileyemediler. Çünkü dün gece sahada onları boğan bir pres, tribünden inen bir uğultu ve asla geri adım atmayan bir futbolcular vardı.
Bu galibiyet, sadece bir maçın kazanılması değil, Türk futboluna dair inancın yeniden dirilişiydi.
Bu galibiyet, “imkânsız” denilenin mümkün olduğunu, yüreğin ve inancın parayla satın alınamayacağını bir kez daha kanıtladı.
Galatasaray dün gece sadece üç puan almadı.
Bir hayali, bir inancı, bir efsaneyi yeniden ateşledi.