Oltayı yutan balık yem istemez.Türkiye’nin ekonomik, politik durumu, mevzuatı sebebi ile İsrail’le ticareti önleyemezsiniz. Ayrıca İsrail’in nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bir ülke… İsrail sizin kapınızı kullanırken, siz de İsrail’i kapısını kullanmaya muhtaç bırakılmış bir ülkesiniz. ABD ve AB’den ithali izne, kotaya başlı, özellikle, askeri, stratejin ürünleri temin etmek için İsrail önemli bir kapı. Onun için gidip İsrail’le askeri anlaşması olan bir savunma sanayi ile ortaklık kurmak mecburiyetinde kalırsınız. Unutmayalım; İsrail üzerinden ithal ettiğiniz ürünlerin tamamında, İsrail, o şeye uzaktan dışarıdan müdahale için bir açık kapı bırakır. İsrail Türkiye’ye muhtaç ve mecbur bırakılmış bir ülke değil, ama Türkiye İsrail’e mecbur ve muhtaç bırakılmış bir ülke. Bu da bugün olmadı, Osmanlının son döneminden itibaren bu işin altyapısı oluşturuldu. İsrail kurulmadan önce de biz Yahudi lobisinin desteğine muhtaç ve mecbur bırakıldık.

İsrail’e sadece ihracat yapmıyoruz, çok büyük ve ciddi bir ithalatımız da var. Dünya’da 3 deterjan hammaddesi var: Bor, onu neredeyse kimse bilmez. P&G ve Henkel onları herkes bilir. Evimizdeki deterjanların çok büyük kısmı doğrudan ya da dolaylı olarak dünyanın birçok ülkelerindeki şirketlerinden ithal edilir. “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman.

Dinlemek isterseniz: https://www.youtube.com/watch?v=4d6__BgrLAs . Hadi bir de promosyon olarak Mucip Arcuman’ın “Evlenmeyin Erkekler/Bekarlar Naylon Kızlar Çıkacak” (Taş Plak Arşivi) https://www.youtube.com/watch?v=4tCWk7SOo8QAhmet Şemsi Yastıman tarafından 1950lerde taş plağa okundu.

Şunu bilelim her yıl en az100 firma İsrail’le ve diğer Musevi şirketlere ihracat yapabilmek için Kosher belgesi almak üzere Hahambaşılığa müracaat ediyor. Bu gün bu belgeyi İstanbul’da Chabatveriyor. İsraille ticaret konusunda fetva alma konusunda da bir sorun yok.

Bizim bilişim, savunma sektörü büyük ölçüde İsraile bağımlı. Doğrudan İsrail olmasın diye daha önce Ukrayna’yı kullanıyorduk, şimdilerde İtalya’yı kullanıyoruz. Bir ara Romanya’yı kullanıyorduk.

ABD’den bazı yazılım ve kompenent’leri ithal ettiğinizde hem fiyatlar çok yüksek, hem de kırk tane engel var. Ama İsrail üzerinden alırsanız bu engellere takılmıyorsunuz. Aslında bunu ABD’de biliyor, İsrail’de İran’la benzer işlemi gizli kapaklı yaparlarsa, hemen ambargodan söz ediyorlar. Ama İsrail kapısını kullanırken, kimse buna itiraz etmiyor. Siz de ABD‘ye varsayalım konfeksiyon ihraç edeceksiniz. Hatta siz ABD’de mağaza açtınız, kendi mağazanıza buradan ürün göndereceksiniz. İsrail kapısından geçmezseniz kotaya takılabilirsiniz, daha fazla gümrük ödemek zorunda kalırsınız ve daha yüksek bir navlun ödersiniz. Ama İsrail’de bir Yahudi ile ortak bir şirket kurar ve bu malı İsrail’den gönderirseniz bu maliyetleri ödemezsiniz.İsrail’e mal satmanız riskli ise, İsrail hemen Filistin kapısını kullanıyor. İsrail’den İslam ülkelerinden birindeki Yahudilere mal göndermek isterlerse de Filistin kapısını kullanıyorlar. Zaten Filistin kapısı dediğiniz muhtemelen Dahlanist Arap asıllı bir Siyonist!

Ayrıca, İsrail’in Türkiye’den ithal ettiği ürünleri ithal eden firmaların önemli bir bölümüne İsrail vatandaşları ortak. Ya da kendileri için özel üretim yapmak üzere, tohum, gübre, zirai mücadele kimyasallarına kadar hepsini kendileri veriyor. Bu ürünleri başka birine satmak ya da ihraç etmeniz mümkün değil. Hatta bu ürünleri ektiğiniz bölgede kimse o türde başka bir ürün ekemiyor, tozlaşma yolu ile bu ürünlerin spekt’ine zarar verir diye. Ya hu, tohumu onlar veriyor, sen kendi toprağında işçilik yapıyorsun. Bu ürünü zamanında onların istediği şekilde teslim edeceksin. Teslim etmezsen ağır bir tazminat ödemek zorunda kalırsınız ve ürün de elinizde kalır, başkasına da satamaz ya da siz kullanamazsınız. Zaten doğrudan ticarette bir sorun varsa, Yunanistan, Bulgaristan, Almanya, İtalya, İngiltere her zaman açık kapı. Tabi Mısır, Katar, Ürdün kapısını da kullanabilir bunlar.

İşin bir başka yönünü daha size haber vereyim, bizim yediğimiz sebzelerin büyük bir bölümünün tohumları da “Made in Israel”. İsrail artık bunu Latin Amerika’da üretim oradan Türkiye’ye ihraç etmiyor. Kiraladığı topraklarda bu hibrit tohumları kendi üretiyor bize satıyor.

İşin bir de altın – elmas gibi değerli madenler ve taşlar işi var ki, Türkiye’ye gelen altın-Gümüş ve değerli taşların hemen hemen hiç biri İsrail’den bize gelmiyor. Bizden de doğrudan İsrail’e gitmiyor. Altını, gümüşü, değerli taşları bize ihraç eden de, burada takıya dönüştürüldükten sonra bizden ithal edenler de İsrail vatandaşları. Bu mücevherler İsviçre, Antwerpen, Paris, Londa, Berlin gibi merkezlerde vitrine çıkmadan Avrupa’da markalanıyor ve ambalajlanıyor. Tabi bu arada bizim dış ticaret hacmimiz önemli ölçüde artıyor. Bu ReExport işlemi ile hem ithalat, hem ihracat yapıyoruz. İthal ettiğimiz ülke bir İslam ülkesi de olabilir. Ama orada bunu üretenler ya da o altın-elmas ocaklarının sahibleri de yine Yahudilerdir. Ya da Katardan, Suudi Arabistan’dan, Azerbaycan’dan alıp-sattığınız birçok şey İsrail bağlantılı olabilir.

Bu işte kayıt dışı, para aklama, altınların ayarları, değerli taşların karat’ları ile oynama çok zor bir iş değil. Onun için diyorum “oltayı yutan balık yem istemez” diye. Bu işler bu noktaya gelmeden düşünmeliydik ama, çok geç kaldık. Tanzimat’la hapı yuttuk. AbdulhamidRothChiltler’den borç alıyordu. İsrail için toprak satmadık ama, petrol imtiyazını verdik. Gülbenkyan Türk Petrolü bu imtiyazla kurdu. Musul ve Bakü’ye İstanbul’daki ilişkileri sayesinde kolaylıkla girdi. Tek parti döneminde ne istediler de vermedik ki. Çok partili dönemde de darbelerden başımızı kaldıramadık ki. Abdulhamid’in karşı çıktığı İsrail projesi, çok partili döneme geçişte mümkün oldu. Artık biz de NATO’nun ucuz askeri oldu. AB kapısında bekleyen uysal koyunuz bugün bile. BOP da batılılarla birlikte Osmanlı Milletler topluluğunun sınır, rejim ve iktidar yapısını “Uluslararası sistem”in talepleri doğrultusunda dönüştürmek için onlarla kol kolayız. Ve bugün 2. ve 3. İsrail olacak olan Hazara ve Karay birliği için Chabat üyelerine vatandaşlık verdik. Suriye’den, Irak’tan gelen. Göçmenler, Bulgaristan, Afganistan’dan, Kafkaslardan, Doğu Türkistan’dan gelenler hep sorun oldu ama Yahudilerin bu son göç ve vatandaşlık dalgasına karşı çıkan hemen hemen kimse olmadı.

44 ülkeden 50 gemi Gazze için yola çıkıyor. Bazı ülkeler 2 gemi ile katılıyor ve bu ülkelerin hepsi de Müslüman ülkesi değil. Bu filoda Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Türkiye yoksa, Gazze sevdalıların gözünde bu ne anlama gelir? Mavi Marmaradan sonra bir daha bırakın askeri yardımı, İsrail’e ticari filolar kaldırılırken, bir insani yardım gemisi bile çıkartamamak.

Son duruma gelince, şöyle:Netenyahu, “Gazze sonrası Kudüs eylem planı” için görüşmelerine başladı ve “Arz-ı Mev’ud ve Büyük İsrail projesi hakkında kararlı olduklarını” açıkladı. Biz ve diğer İslam ülkeleri buna karşı ne yaptılar dersiniz, İİT teşkilatına üye 57+5 gözlemci üyeden=62 (Gözlemci Üyeler: Bosta Hersek, Orta Afrrika, KKTC, Rusya Fed. Tayland) 31 İslam ülkesi, Arab birliği, Körfez İşbirliği Konferansı üyelerinin yani yaklaşık yarısı dışişleri bakanları, çok çok çooooook sert bir bildiri yayınlayarak uluslararası ülkeleri harekete geçmeye çağırdılar. Ama ne hikmetse kendileri harekete geçmediler.Ankara, Türkiye’den yola çıkacak bir Vijdan gemisi için, limandan çıkış izni ver(e)medi.

Şunu da bir kenara not edelim. İslam konferansının Müslüman oranı en düşük 5 ülkesi ve Müslüman oranları şöyle: Bosna Hersek ve Arnavutluk %50.7, Benin %27.7, Mozambik %18.9, Uganda %14

Bölgeden gelen haberlerdeki iddialar şöyle: Mısır, Suudi Arabistan ve Katarla beraber (Destekleyen Dahlan grubu ülkelerle birlikte) İsrail’le bir anlaşma yaptılar. Anlaşmanın kilit ismi, Mısırın eski istihbarat başkanı Abbas kamil. Anlaşma çerçevesinde, İsrail’in Mısır sınır bölgesindeki Mısır askerleri, İsrail askerleri ile çatışarak, İnsani yardımların Gazze’ye girdirilmesi için sınırdaki bariyeri yıkacaklar. Bunun üzerine Mısır’dan ve İsrail’den bölgeye asker sevkedilecek. Sınır güvenliğini kontrol altına almak için Mısırdan gönderilen askeri birlikteki askerler, bölgedeki isyancı askerlere katılacak. Bunun üzerine İsrail askeri Gazze ve Batı ŞeriadanMısır topraklarına girecek. Çatışmalar yaşanacak. İsyancılar çatışarak Sina’ya doğru geri çekilecek. Mısır’la ateşkes olacak. Mısır kendi içinde rejim muhalifleri, İhvan-ı Müslimin’e karşı ülke genelinde büyük bir operasyon başlatacak.

İsrail’in Mısır’la barış görüşmeleri sonunda Gazze’lilerin ve Batı ŞeriadakiFilistinlilerin Ürdün, Suriye, Malezya ve Endonezya’ya tehcir edilmesinden söz ediliyor. Bu arada daÜrdün, Fas ve Tunus’a halk hareketleri ve rejim değişikliğinden söz ediliyor. Bu durumda BOP eş başkanı olarak Türkiye’nin sürece müdahil olup olmayacağı hakkında bir bilgi yok. Mısırdaki ekonomik kriz sonrasında, dış borçların silinmesi ve ekonomik yardım karşılığı Sina’nın İsrail’e verilmesi konusunda anlaştıkları ileri sürülüyor. Gazze, Sina ve Doğu Akdenizde yapılacak yatırımlarda Mısır’a ortaklık ve iktisadi faaliyetler istihdam ve işbirliği yanında ayrıca Sisi ve ekibine 250 Milyar dolarlık bir mali yardımda bulunulacağı öne sürülüyor ve Hatta geçiş dönemi için nakit paranın transfer edildiği de ileri sürülüyor. Mısırda çıkartılacak planlı bir ekonomik krizin ardından, bu krizin çözülmesi, ekonomisinin düzene girmesi için ayrıca mali destek programları devreye sokulacak. Öte yandan kurulacak Filistin devleti ile yapılacak barış anlaşması sonucu da UCMkararı hükümsüz hale getirilirken, konu BM kararı ile de garanti altına alınmış olacak.. Bu arada kukla bir Filistin devleti de kurulmuş olacak tabi.

İsrail şimdiden Mabedin yeniden inşası için Kırmızı Buzağı arayışına girdi bile.Bu süreçte Türkiye’nin tarafsız / sessiz kalması bekleniyor. Ama tabi Suriye’yebir görev/rol verilecekse Türkiye de bir şekilde doğrudan ve dolaylı olarak Suriye, Katar üzerinden bir şekilde sürece dahil olacaktır.. Tabi, bütün bunlar birilerinin planı. Allah’ın da bir hükmü var. Galib olacak olan O’nun hükmüdür. La Galibe İlallah! Aslında daha yazacak çok şey var da, konu bir köşe yazısının sınırların aşan bir hacimesahib. Bu günlük de bu kadar.

Selam ve dua ile.