Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sandık başına gidildiğinde, aslında sadece Lefkoşa değil; Ankara, Atina, Brüksel ve hatta Washington da dikkat kesilir. Çünkü bu küçük ada parçasında atılan her oy, Doğu Akdeniz’in geleceğinde yankı bulur.

Türkiye için KKTC seçimleri, sıradan bir “komşu ülke seçimi” değildir. Bu seçimler, Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki stratejik konumunu, diplomatik tezlerini ve bölgesel gücünü doğrudan etkiler.

Kıbrıs, Türkiye’nin sadece 65 kilometre uzağında. Coğrafi yakınlık, tarihsel bağlarla birleşince, KKTC Ankara’nın güvenlik mimarisinin ayrılmaz bir parçasına dönüşüyor. Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminde, deniz yetki alanları tartışmalarında ve Mavi Vatan doktrininde KKTC’nin rolü hayati.

O yüzden bu seçimlerde, kimin kazandığı sadece Lefkoşa’nın değil, Türkiye’nin de kaderine dokunuyor.

KKTC’deki her seçim, Kıbrıs meselesinin seyrini belirler. Türkiye son yıllarda “iki devletli çözüm” tezini kararlılıkla savunuyor. Ancak adadaki bazı siyasi aktörler, federasyon ya da Avrupa Birliği’yle daha yakın bir çizgiyi savunabiliyor.

Bu nedenle seçilen liderin vizyonu, sadece iç politikayı değil; Birleşmiş Milletler müzakerelerinden Brüksel koridorlarına kadar geniş bir diplomatik hattı etkiliyor.

KKTC ekonomisi büyük ölçüde Türkiye’ye dayanıyor. Bütçe yardımları, altyapı yatırımları, enerji ve su projeleri Türkiye’nin desteğiyle ayakta duruyor.

Dolayısıyla Lefkoşa’da Türkiye ile uyumlu bir hükümetin oluşması, ekonomik istikrar ve sürdürülebilir kalkınma açısından da kritik.

Unutmamak gerekir ki Türkiye, Kıbrıs Türklerinin garantörüdür. Adada konuşlu Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, sadece güvenliğin değil, aynı zamanda bölgesel caydırıcılığın teminatıdır.

KKTC’deki yönetimle Ankara arasındaki koordinasyonun zayıflaması, bu dengeyi sarsabilir.

Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye halkı arasında sadece siyasal değil, duygusal bir bağ vardır. Aynı dil, aynı din, aynı tarih... Bu nedenle Türkiye kamuoyu, KKTC seçimlerine bir “dış seçim” gibi değil, adeta “yakın bir ailenin tercihi” gibi bakar.

KKTC seçimleri, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki jeopolitik hamlelerinin, diplomatik stratejisinin ve kültürel dayanışmasının aynasıdır.

Sandıktan çıkan sonuç, sadece Kıbrıs Türklerinin değil, Türkiye’nin de geleceğini şekillendirir. Çünkü Doğu Akdeniz’de istikrarın ve güç dengesinin merkezinde, Kıbrıs’ın kalbi atmaktadır.