Teknolojiyle şekillenen kimliklerimizin kırılganlığını korku estetiğiyle sorgulayan yapım, özellikle modern internet kültürünün psikolojik etkilerini düşünmek isteyen seyirciler için ilgi çekici bir örnek oluşturuyor.

Netflix’in 2018 yapımı gerilim filmi Cam, modern dijital çağın kimlik, kontrol ve mahremiyet endişelerini merkezine alan alışılmışın dışında bir psikolojik korku denemesi olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen Daniel Goldhaber ile senarist Isa Mazzei’nin iş birliğinden doğan bu yapım, popüler kültür eleştirisi kadar bireyin çevrimiçi kimlik ile gerçek benliği arasındaki gerilimi de sorguluyor.

Filmin hikâyesi, çevrimiçi kameralar önünde çalışan bir genç kadının, bir gece ansızın kendi hesabına bire bir benzeyen, fakat kontrol edemediği gizemli bir versiyonla yerini değişmiş bulması etrafında şekilleniyor. Bu fikir, internet dünyasının “benlik” algısını doğrudan test eden zorlayıcı bir metafor olarak işliyor — kimliği bir tıklamayla çalınabilen, taklit edilebilen ve kontrol dışına çıkabilen bir dünyada gerçek benlik ne kadar güvende olabilir?

Olumlu yönleriyle Cam, psikolojik gerginliği teknoloji korkusuyla birleştirmeyi başarıyor. Madeline Brewer’ın başrolde sergilediği güçlü performans, karakterin yalnızlığı, çaresizliği ve sistemle olan mücadelesini etkileyici şekilde ortaya koyuyor. Eleştirmenler, filmin atmosferini ve gerilimini öne çıkaran anlatısını genel olarak olumlu buldu ve yapım Rotten Tomatoes’da yüksek bir onay oranı elde etti.

Ancak filmin kusursuz olduğunu söylemek zor. Bir kesim izleyici ve eleştirmen, Cam’in anlatmak istediği temayı daha derinlemesine işleyemediğini, zaman zaman temponun düştüğünü ve mesajın netlikten uzaklaştığını belirtti. Bazı eleştiriler, filmin olası zengin fikirlerini yeterince kullanmadan sürüklediğini ve daha sofistike bir sonuca ulaşamadığını işaret ediyor.

Cam, yüzeyde sıradan bir dijital korku filminden çok daha fazlasını vaat ediyor. Teknolojiyle şekillenen kimliklerimizin kırılganlığını korku estetiğiyle sorgulayan yapım, özellikle modern internet kültürünün psikolojik etkilerini düşünmek isteyen seyirciler için ilgi çekici bir örnek oluşturuyor. Ancak film, fikirlerini daha derinleştirmek adına kimi zaman fırsatları değerlendiremiyor gibi görünüyor. Cam, izleyiciyi yalnızca korkutmakla kalmıyor; aynı zamanda sosyal medya çağının kimlik krizini de cesurca masaya yatırıyor.