İktidar yanlısı medyada, savcılığın bilgi notuna dayanan bu metinler, gazeteciliği savcılığın aracı, hatta “hoparlörü” konumuna indirgiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonların ilk gününden beri iktidar yanlısı medya kuruluşlarında hep aynı haberlerin yayımlanmasının sırrı açığa çıktı. Meğer savcılık, bazı gazetecilere “bilgi notu” gönderiyormuş!
“İBB Operasyonunda üçüncü dalga” gözaltılarının olduğu gün CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu “bilgi notu”ndan söz etti:
“Savcılıktan iki sayfa bir bilgi yollandı muhabirlere, gazetecilere. Resmi bilgi değil, içinde dedikodu var; içinde o onun sevgilisiymiş, bu bunun bilmem nesiymiş.”
Halktv.com.tr de bilgi notuna ulaştı, “İBB operasyonunda yeni skandal: İktidar medyasına tek elden bilgi notu gönderildi” haberi yaptı. Aynı akşam TGRT Haber’dekiprogramda Cem Küçük de Gürkan Hacır’a, “Savcılıktan yinebilgi notu geliyor, biz paylaşıyoruz grupta da. Senin de haberin var” diyerek, kendilerine bilgi notu gönderildiğini doğruladı. Hem de “yine” diyerek…
Fakat Akşam, Takvim, Yeni Şafak gazeteleri ile TGRT Haber ve yine iktidar yanlısı öbür haber sitelerinde savcılığın notunun neredeyse cümle cümle haber yapılmasına karşın “Savcılığın bilgi notu”ndan hiç söz edilmiyordu. Sanki muhabirleri çalışmış, araştırmış, kendileri öğrenmişlerdi yayımladıkları bilgileri. Bu haberlerin ilk eksiği, ilk yanlışı buydu.
İkinci yanlış da savcılığın suçlamalarının doğrulanmış, daha da ötesi kesinleşmiş yargı kararı gibi sunulmasıydı. Halbuki Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ndeki ifadeyle aktarırsak, gazeteci “yargı kararı ile kesinleşmedikçe, hiç kimseyi suçlu ilan etmez”, “yargı sürecinde iddia ve savunmaya ilişkin bilgileri adil ve dengeli biçimde yayınlanır”.
İktidar yanlısı medyada, savcılığın bilgi notuna dayanan bu metinler, gazeteciliği savcılığın aracı, hatta “hoparlörü” konumuna indirgiyor. Ergenekon, Balyoz davaları dönemine yaşananlar bir kez daha yineleniyor. O zaman da gazetecilere bilgi notları, hatta bazen de yayına hazır haber metinleri gönderirdi savcılar, polis şefleri…
Yeni Şafak’ın vukuatları
Yeni Şafak’ın “21. kattaki para bavulları” manşeti, İBB operasyonunda tutuklananlardan biri olan işinsanı Ahmet Çiçek’in itiraflarını içeriyordu. En ilginci de Ahmet Çiçek’in, reklamcı Murat Kapki’nin kendisine “7 adet iPohone 16 Pro Max cep telefonu verdiğini”, bu telefonların” kongrede CHP delegelerine dağıtılan telefonlardan olduğunu tahmin ettiğini” söylemesiydi.
Ardından İBB’nin sosyal medya hesabından iPhone 16 Pro Max model cep telefonlarının 2023’te yapılan CHP Kurultayından yaklaşık bir yıl sonra piyasaya çıktığı tepkisi geldi.
Fakat haberde imzası olan Burak Doğan, düzeltmek ya da bir açıklama koymak yerine “Akılları sıra algı çekecekler” diyerek İBB ve onu destekleyen paylaşımlarla alay etti. Ahmet Çiçek’in “sadece telefonu değil, sistemi anlattığını, kestiği naylon faturaların dekontlarını” da verdiğini yazdı. Evet ama bu telefon bilgisinin uydurmaca olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Yeni Şafak’ın İmamoğlu’nu “örgüt lideri” olarak damgalayan “Son dalganın şeması” haberinde de fotoğraf hatası vardı. “İl Jandarma Komutanlığı’nın oluşturduğu” belirtilen “örgüt şeması”nda Engin Gönül ve Ahmet Rıdvan Murat adlı kişilerin fotoğrafı aynıydı. Ayrıca Murat Ongun da Medya A.Ş.’nin sahibi olarak yazılmıştı. Oysa Medya A.Ş. İBB’nin şirketi. Bu haberi de Burak Doğan yazmıştı ve tepkilere rağmen bu hata da düzeltilmedi, açıklama yapılmadı.
Burak Doğan, gazeteci nesnelliği taşımayan, yazdığı haberlerde taraf olan bir muhabir. Sosyal medya hesabı bu tavrının örnekleriyle dolu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel için “En iyi okurlarımızdan biri” ve “oyuna devam” gibi ifadeler kullanıyor; senarist Ali Aydın’a, “Korku dağları mı sardı Aliiii” diye sesleniyor. Sanatçı Hande Yener için “provokatör” diyebiliyor.
Yeni Şafak ve muhabiri Burak Doğan’ın, bunca da itiraza rağmen “iPhone 16 Pro Max” yanlışını düzeltme gereği duymaması bir yana Takvim ve Türkiye gazeteleri aynı yanlışı bir gün sonra basılı nüshalarında sürdürdüler. Sanki bu telefonun kurultaydan bir yıl sonra piyasaya çıktığı ortaya çıkmamış gibi en küçük bir not eklemeden Yeni Şafak’ın haberini aynen bastılar!
Bile isteye yapılınca artık bu bir yanlış değil, -İletişim Başkanlığı’nın çok sevdiği deyimle- dezenformasyon oluyor.
Ne düzeltme ne özür
Akşam gazetesinin, “İmamoğlu Medyası A.Ş.” manşetinde, bazı muhalif gazetecilerin, İBB Basın Danışmanı Murat Ongun ve yardımcısı Emrah Bağdatlı ile sık sık buluştukları ve para aldıkları öne sürülüyordu.
Suçlayan, yargılayan, hüküm veren dili vardı haberin. Bütün cümleler, “yeni bilgiler ortaya çıktı”, “tespit edildi”, “dikkati çekti” diye kesin ifadelerle sonlanıyordu.
Soner Yalçın’ın da ismi vardı ama web sayfasındaki haberde çıkarılmıştı. Haberi yalanlayan, para almadıklarını ve Bağdatlı’yı tanımadıklarını açıklayan gazetecilerden Nevşin Mengü, Barış Pehlivan, Yavuz Oğhan, Ruşen Çakır ve İsmail Saymaz suç duyurusunda bulundular.
Barış Pehlivan ve Bahar Feyzan, Ongun ve Bağdatlı ile buluştukları öne sürülen günlerde nerede olduklarının listesini de çıkardılar. Anlaşılan, Akşam’daki buluşma iddiaları, bazı tanık ifadeleri ve baz istasyonu verilerine dayanıyordu. Ama iki kişinin cep telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal vermesi görüştükleri anlamına gelmez.
Fakat Akşam, açığa çıkan somut bilgilere, gazetecilerin açıklamalarına ve suç duyurularına sessiz kaldı. Ne yapılan yalanlamaları tek satır haber yaptı, ne de bir özür diledi.
Hatta Ruşen Çakır’ın “Hakkımı helal etmiyorum” dediği Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu’nun da sesi çıkmadı. Savunmadı da gazetesinin haberini.
Dikkatimi çekti; nedense Kartoğlu, 10 Mayıs’tan bu yana hiç yazı yazmamış…
Önyargılı gazetecilik
“Mavi Çarşı”ya saldırı sırasında gözcülük yaptığı iddiasıyla yargılanan Azime Işık, tam 26 yıl sonra beraat etti; cezaevinden çıktı.
Doğrusu haberi okurken, bir insanın suçsuz yere 26 yıl cezaevinde kalmasına takıldım. Büyük bir haksızlık yaşamış. Üstelik mahkeme, 26 yılın karşılığında 30 bin TL tazminat ödenmesine karar vermiş. İki asgari ücret bile değil bu miktar…ABD’de olsa milyon dolarlar alırdı.
Fakat sosyal medyada, Azime Işık’a haksızlık yapılması, 26 yıl hapiste kalması ve tazminat miktarının düşüklüğüne değil tahliye edilmesine tepki gösterdiler. Yeniçağ’ın haber sitesi de aldı bunları, “Mavi Çarşı katliamcısı tahliye oldu! 13 kişiyi katletmişti” diye haber yaptı. Başka sitelerde de “13 kişiyi diri diri yakan terörist cani Azime Işık AYM kararıyla tahliye oldu (Haber Vitrini), PKK'lı terörist Azime Işık 26 yıl sonra beraat etti (Kanal46) haberleri yayımlandı.
Halbuki saldırıda gözcülük yapmakla suçlanan Azime Işık, saldırının asıl failleri Engin Atabey, Abdullah Günay, Metin Yamalak adlı kişilerle birlikte yargılanmış. Mahkeme o kişilere ağırlaştırılmış müebbet, Azime Işık'a ise müebbet hapis cezası vermiş.
Ama Azime Işık’ın başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine” hükmetmiş; İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi deyeniden yargılamada suçluluğuna dair yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar vermiş.
Mahkemenin hakkında beraat kararı verdiği bir kişiyi hâlâ “terörist” ve “cani” olarak anmak gazeteciliğe sığmaz. Bu kadının PKK’lı olduğuna, o saldırıya katıldığına dair elinizde belge, bilgi varsa onu ortaya koyarsanız. Ama aksine kanıt yoksa önyargılarla haber yazamazsınız; mahkemenin akladığı bir insanı suçlu olarak gösteremezsiniz. Kötü gazetecilik bu.
Gazeteci insani kaygılarını hiçbir zaman yitirmemeli, vicdanının sesini dinlemeli…
“Mini” etek takıntılı gazetecilik
Aslında kurşunlama olayının “mini etek” ile hiç ilgisi yoktu. İstanbul’da haraç vermeyen bir işinsanının işyeri ve otomobilini kurşunlayan tetikçinin yakalanmasını sağlayan da saldırıdan sonra üzerini değiştirip “mini etek” giymesi değildi.
Saldırı sırasında eşofman giyen saldırgan, kaçarken bir binaya girip etek giyip çıkmış. Polisler, mini eteğinden değil, ayağındaki ayakkabının aynı olmasından fark edip yakalamışlardı. Nitekim Hürriyet ve Takvim, “kadın tetikçiyi ayakkabısının ele verdiği” şeklinde haber yaptı.
Fakat dijital medya “Mini etekli tetikçi” diye süsledi bu olayı. Sonra da Takvim ve Ekol TV, “Eşofmanla girdi mini etekle çıktı”, Milliyet, “Mini etek giyince kadın olduğu anlaşıldı”, Halk TV “Kurşun yağdırıp mini etekle kaçtı”, Nefes “Mini etekli tetikçi” haberleri yayımladı.
Halbuki haberlerde de yer alan görüntülerde kadın saldırganın üzerinde etek olduğu görülüyordu ama “mini” olduğu bile tam anlaşılamıyordu. Kaldı ki, eteği “mini” olsa bile haberin unsuru değildi; o yüzden başlığa çıkarılmamalıydı.
Ama özne kadın olunca editörlerin ayrımcılığı ve cinsiyetçibakışı hemen kendini ele veriyor. Çekici başlık atalım derken yanlış ve kadın bedenini istismar eden gazetecilik seriliyor gözler önüne. Hâlâ kurtulamadık bu takıntılı erkek kafasıyla hazırlanan haberlerden…
Tek cümleyle:
• Akşam, Hürriyet, Sabah ve Yeni Şafak, THK Üniversitesi’nineski rektörü Ünsal Ban’ın Borsa İstanbul’da manipülatif hareketlerde bulunduğu suçlamasıyla yakalandığını haber yapmadı; Milliyet ise Ban’ın, AKP’li Zehra Taşkesenlioğlu’nun eski eşi olduğunu yazmadı.
• Halktv.com.tr, Çayırova Belediyesi’ndeki ikramiyeyi, Türkiye’deki tüm emeklilere verilmiş gibi “Kurban Bayramı ikramiyesi 12 bin 198 lira oldu” başlığıyla yazarak okurlarını aldattı.
• DHA’nın haberini Hürriyet “Stüdyo çekiminin videosu çıktı” diye kullandı ama Temmuz 1927’de “video” henüz icat edilmemişti; Atatürk’ün görüntüsü ancak filme alınabilirdi.
• Yeni Şafak, “Boykot ürünleri çareyi dizilerde buldu” haberinde İsrail’e yönelik boykotu kırmakla eleştirdiği dizilerin Kanal D ve Show TV’de yayımlandıklarını belirtmedi.
• Hürriyet, sadece “yasadışı sanal bahis” oynatanlara karşı kampanya yürütürken Hürriyet yazarı Fuat Bol, yasal ve yasadışı ayrımı yapmadan “Sanal kumar perişan ediyor” diye yazdı.
• Karar’ın, “Kan donduran istismar iddiası” haberinde mağdur çocuğun adı verilmedi ama teyze ve annesinin adı ve açık fotoğrafları yayımlanarak kimliği deşifre edildi.
• Yeni Akit, bir inşaat şirketinin yeni projesinin tanıtımını birinci sayfadan “İstanbul’un kalbinde senfoni” başlığıyla habermiş gibi yayımladı.
• Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Tvnet’deki programda “Geriye yapılacak tek bir seçenek kaldı; siyonistleri tek tek tek öldürmek, dünya üzerinden silmek” dedi.
• Sözcü’nün web sayfasında “Sulama için tarlaya gitti felaketi yaşadı” haberinde Osmaniye’de bir kişinin sulama kanalında ölümü ile Kurban Bayramı tatili haberleri birbirine karışmıştı.
• Türkiye gazetesinin “Bakanlık’tan iddialara cevap” haberinde, bu açıklamanın “BM’ye göre Türkiye, İsrail’e en çok mal satan beşinci ülke” haberleri nedeniyle yapıldığı bilgisi yoktu.
• Anadolu Ajansı, Katar’daki toplantı sırasında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, İmamoğlu ve İBB’ye yönelik operasyonun sorulmasını ve bakanın yanıtını habere koymadı.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]