Elips Haber’den Muhammed Vefa’nın da aralarında bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtlayan Babacan, hem iç siyasetteki gelişmelere hem de dış politikaya dair önemli açıklamalarda bulundu.

SORU: Gerçekten bir AK Parti'ye dönüş planınız mı var? DEVA kapanacak mı? Ya da bundan sonraki süreçte siyasi yolunuzu nasıl belirleyeceksiniz? CHP'ye karşı bir operasyon mu yapıyorsunuz?

"CHP’nin başına gelmeyen kalmadı"

CHP'nin başına gelmeyen kalmadı. Bir de bizim ne derdimiz olabilir ki yani böyle? Onlara onları hedefleyen onlara yönelik. Şimdi bu aslında soru üç cümle kurdunuz. Bunların ikisi tek bir köşe yazısından ve oldukça operasyonel yazılar yazmasıyla bilinen bir gazeteci arkadaşımızın köşesinden ifadeler. Üç cümlenin ikisi. Dolayısıyla ona o gözle bakmakta fayda var.

Uzmanı uyardı: Lisanssız kulunç kırma sağlığı tehdit ediyor
Uzmanı uyardı: Lisanssız kulunç kırma sağlığı tehdit ediyor
İçeriği Görüntüle

"AK Parti kuruluş değerlerinden uzaklaştı"

Biliyorsunuz ben, AK Parti'nin kurucusuyum. O 70 kişilik bir heyet vardı. Bunların içerisinde Abdüllatif Şener vardı, Abdullah Gül vardı, Ali Coşkun vardı, Tayyip Erdoğan vardı, ben vardım. Yani 70 kişilik bir heyete ilk AK Parti'yi kurdu. Sadece hani Kurucular Kurulu Üyesi değil, aynı zamanda parti programını yazan, parti tüzüğünü yazan ve en son redakte eden bir dar çerçeve bir ekibimiz vardı. Ben o dar çerçeve ekibinin de içindeydim. Yani işte ancak bu masa büyüklüğünde masa parti programının noktasını koyduk. E parti tüzüğünün noktasını koyduk ve yine 2002 seçim beyannamesinde en son redaksiyonunu yapan daha da dar 2-3 kişilik bir ekibimiz vardı. Seçim beyannamesini de yazan en son dar ekibinin içindeydim ben. Dolayısıyla sadece hani bir kurucu değil ama aynı zamanda bütün o fikriyat, yapılacaklar, program, Avrupa Birliği süreci, ekonomiyle ilgili konular yani bütün o süreçlerin ben içindeydim bir zat ve o ilk kuruluştaki ortaya koyduğumuz ilkeler, değerler üç dönem kuralı mesela değil mi? İlk parti kuruluşu düzenine üç dönem kuralını koyduk. Bunların pek çoğunun zaman içerisinde aşınmaya başladığını ben gördüm. Yani kuruluş ilkelerinden ve değerlerinden önemli ölçüde uzaklaşıldığını gördüm.

"AK Parti’den ayrılmamın kök sebeplerinde hukuksuzluklar var"

2012-13'ten başlayarak benim eleştirel çok açıklamalarımı bulabilirsiniz arşivlerden o günlerde. Yani neler neler diyordum. “Hukuk ve eğitimde işler kötü gidiyor. Bunlar düzelmezse bu ülke orta gelir tuzağına düşecek” diyorum. “Yolsuzlukla mücadelede sağlam bir irade ortaya konmazsa bu beka meselesi haline gelecek” diyorum. Defalarca bu ifadeleri ben kullandım. Fakat bu konularda bir düzelme, bir toparlama olmayınca, bir düzeltme iradesi de olmayınca yavaş yavaş uzaklaştım ve nihayetinde de ayrıldım. Ve ayrılmamın kök sebeplerine baktığınızda hukuksuzluklar var, adaletsizlikler var. Bu büyüyen menfaat şebekesi ve bununla ilgili bir şey yapılmaması var. Bütün bunlar orada benim ayrılmamın kök sebepleri. Yani o kök sebepler orada olduğu gibi duruyor. Değişen bir şey yok. Bir değiştirelim iradesini de biz bugün itibariyle görmüyoruz. Yani “bunlar artık değişmeli. Evet, sorunlar var ama değişmeli.” Böyle bir ifadeyle bugün itibariyle görmüyoruz. Dolayısıyla bizim DEVA Partisi'ni kurduğumuz gün ortaya koyduğumuz itirazlar, ortaya koyduğumuz Türkiye'nin ve ortaya koyduğumuz ilke değerler de hala geçerli. Hala bugün için geçer akçe, değerini kaybetmiş konular değil. Dolayısıyla biz bu demokrasi mücadelesine devam edeceğiz.

"Alternatife ihtiyaç var"

Hukuk ve adalet mücadelesine devam edeceğiz. Ve üstelik bizim biliyorsunuz ikinci olan kongremizde yani 12 Ekim'de tam bir yıl önce yaptığımız 2. Olağan Kongrede de bir strateji ortaya koyduk. Dedik ki; biz Türkiye'yi iki kutuplu siyasete hapsetmek istemiyoruz dedik. Yani Türkiye’nin bütün siyasi renklerini siyah ve beyaz gibi iki rengi de hapsetmek istemiyoruz, dedik. Bu siyaseti kuraklaştırır, çoraklaştırır dedik. Bir iktidar tekeli, bir de muhalefet tekeli olmasın dedik. Yani ekonomide ticaretimiz nasıl tekellere karşıysak yani siyasette de bir iktidar tekeli bir de muhalefet tekeli olmasın dedik. Türkiye'nin güçlü bir üçüncü tercihe ihtiyacı vardır dedik. Yeni bir yola ihtiyacı var dedik. Hatta ocak ayında da bu Yeni Yol Grubu Meclis’te bizim o Ekim 2024'te, geçen sene Ekim ayında ortaya koyduğumuz vizyonun bir uygulama aşaması oldu. Ve şu anda biz aynı noktadayız. Türkiye'nin ihtiyacı olan şu anda özellikle zamanında AK Parti'ye destek vermiş, zamanında AK Parti'ye oy vermiş, gönül vermiş ama artık orada aradığını bulamayan, yanlışları gören ve yeni bir tercih arayan seçmenin bir alternatife ihtiyacı var. Ciddi ve güçlü güveneceği bir alternatife ihtiyacı var.

"AK Parti’den ayrılan seçmenin birdenbire CHP’ye oy vermesi zor"

AK Parti'den ayrılan seçmenin birdenbire dönüp de hani CHP'ye oy vermesi hele hele tek başına seçime doğru yürüyen bir CHP'ye oy vermesi biraz zor. Yani gençlerde belki olabilir gençlerde ama yaşı belli bir şeyin üzerinde olanlarda o çok mümkün olmayabilir yani. Ama sonuçta nasıl ekonomide, ticarette biz çok seslilikten yanaysak, tekellere karşıysak, hizmet rekabetinin ekonomide ticarette nasıl önemli olduğunu görüyorsak siyasette de çok sesliliğin ve rekabetin faydalı olduğunu görüyoruz. Aksi halde çok kuraklaşır siyaset ve vatandaşlarımızda; “sadece iki tercihin var. Kusura bakma başka da seçeneğin yok” gibi bir tabloyla karşı karşıya bırakmanın da bizim üzerimize ciddi bir sorumluluk, vicdani ve ahlaki sorumluluk yükleyeceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla yani “bu ikisinden birisini seçin” dememeliyiz. Bu noktadayız yani.

"Özgür Özel beni aradı, üzüntüsünü aktardı"

Cumhuriyet Halk Partisi ile mesela de gelince biliyorsunuz o 1 Ekim'de evet bu fotoğraf 1 Ekim akşamıydı. 3 Ekim öğlen saatlerinde Sayın Özel beni aradı. Üzüntüsünü ifade etti. Ya “biz de istemezdik böyle şeyler olsun” dedi. Dolayısıyla CHP'nin yönetimiyle, kurumsal yapısıyla bizim bir sorunumuz yok, CHP yönetimi ya da kurumsal yapısıyla. Ama CHP'yi destekleyenler içerisinde yani bazı medya kuruluşları, bazı sosyal medya hesaplarına baktığımızda yani bizi çok rencide edici, hiç hak etmediğimiz bir durumda tanımlayıcı diyeyim, bir tablo görüyoruz. Zaten bizim karşı olduğumuz, bizim bir bakıma “yanlış yapıyorlar” dediğimiz o grup yani. Dün grup konuşmasında söyledim. Yani şeyden bahsetmiyoruz burada. Yani CHP'ye destek veren kitlelerden bahsetmiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetiminden bahsetmiyoruz. Burada sadece CHP'yi desteklediğini söyleyen ama bize göre CHP'ye de zarar veren, Türkiye'deki genel muhalefet tablosuna da zarar veren bir grup var. Bizim sorunumuz o grupla, başkalarıyla değil yani. Yani bu çok ileri yani şöyle tabii düşünce hürriyeti, ifade hürriyeti bunlar da çok önemli ama mesele tabii hakaret, küfür yani o günlerde neler neler yazıldı, çizildi, çok ileri şeyler. Mesela bir gazetenin manşeti hemen ertesi gün, “Ellerimiz kırılsaydı da size oy vermeseydik diyor seçmen.” Hangi seçmen öyle öyle diyor ya? Ben on o değil yani. Orada o manşeti atanlar belli ki ya o fotoğrafı pazarlayanların belki bir şeyi var, kendi ajandası var ama o fotoğraf üzerinden bizi eleştirenlerin de bir başka ajandası var. Yani ajandasız şeyler değil bunlar. Dolayısıyla, biz dedik ya bizim ajandamız Türkiye. Öyle fazla bir siyasi oyun, ayak oyunları falan da bilmeyiz. Bel altı çalışmayı falan da bilmeyiz. Tabiatımızda da yok öyle bir şey. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyoruz.

"Abdullah Öcalan'ın söylediklerini komisyona iletmesi faydalı olur"

SORU: Terörsüz Türkiye sürecine bakışınızı biliyoruz. Yani olumlu bir pencereden bakıyorsunuz ama Öcalan kısmı böyle bir heyet oluşturulduğunda diyelim ki komisyon içerisinde, sizin de partinizin vekilleri var. Vekil verir misiniz? İkincisi Öcalan dinlenilmeli mi?

Biz prensip olarak Abdullah Öcalan'ın bu meselelerle alakalı komisyona söylemek istedikleri şeyler varsa o söylemek istediklerin bir şekilde komisyona iletilmesini faydalı buluyoruz. Çünkü 27 Şubat'ta örgüte fesih çağrısını, silah bırakma çağrısını yapan o. Yani örgütün ilk kuruluştan bu yana, hapishanede olduğu dönemlerde dahi örgüt elemanlarının sözüne itibar ettiği, dinlediği birisi nihayetinde. Dolayısıyla bu süreçlerle alakalı söyleyecekleri varsa komisyona, komisyona iletmek istedikleri şeyler komisyona bir şekilde iletilmedi ama nasıl olacak? Aslında şey de bu tam da tartışma bu. Yüz yüze görüşmem olsun talebi var. İşte bu görüşme İmralı da olsun talebi var. Bunu komisyon önce kendi içinde bir konuşması lazım. Bugüne kadar resmen komisyonun gündemine gelmedi. Bu dışarıda hep konuşuldu ama komisyon içinde hiç gündeme gelmedi. Biraz daha belki komisyon dışında meselenin olgunlaştırılıp ondan sonra komisyona gelmesinde ben fayda görüyorum. Çünkü komisyon bugüne kadar hep konsensusa karar ala ala geldi. Orada güzel bir birliktelik var. Dolayısıyla ona zarar verici, komisyonu böyle kendi içinde tartışmalı gergin bir ortama sürükleyici bir şeyde ben doğru bulmam.

"Makulde buluşmak da bizim zaten işimiz"

Yani belki komisyonun resmi gündemine gelmese de dışarıda bu işin alternatiflerini konuşulup bir şekilde olgunlaştırılıp ki Numan Bey bunu yapıyor. Önce her grupla ayrı ayrı konuşuyor. Sonra her gruptan birer isim istedi ya onları topluyor. O isimle bir konuşuyor. Ondan sonra komisyon toplantısına giriyor ki bana göre doğru bir yöntem. Yani önce bir zemin hazırlayıp ondan sonra komisyona taşımak meseleleri doğru bir yöntem. E bunu da yine aynı yöntemle yaparlar diye ben tahmin ediyorum. Ama bizim kategorik olarak herhangi bir yönteme şeyimiz yok. Yani biz kategorik olarak “şöyle olmasın da böyle olsun da” falan diye böyle bir görüşümüz yok. Zaten bu dışarıdaki istişareler komisyona da makul bir öneri olarak yansıyacaktır diye tahmin ediyorum. Yani dışarıda bu iş yeterince güzel istişare edilirse, nihayetinde komisyona gelecek resmi önerinin de makul bir öneri olacağını tahmin ediyorum ve makulde buluşmak da bizim zaten işimiz. Devamının zaten iddiası bu. Yani makulde buluşmak, makule hitap etmek, makul yolda yürümek yani. Dolayısıyla ama onun ötesinde bir daha detaylı bir şey söyleyemiyorum.

"İYİ Parti ile parlamenter sistem konusunda kararlıyız"

SORU: Refah Partisi, Anahtar Parti temaslarınız var. Bunların Yeni Yol İttifakına katılıma durumu olur mu?

Bizim yani AK Parti hariç bütün partilerde diyaloğumuz vardır. Yani diyaloğumuzun olmadığı hiçbir siyasi parti yok. Dolayısıyla biz her partiyle diyalog içerisindeyiz ve bu ismini verdiğiniz partilerle de hem bizim genel merkezde yaptığımız görüşmelerde hem de onların genel merkezlerinde yaptığımız görüşmelerde tabii ki önceliğimiz diyalog ama hangi konularda nasıl bir iş birliği zemini olabilir bu konuları da ara ara konuşuyoruz. Ama bugün hemen “bitti adı kondu” diyeceğimiz bir noktada değiliz. Ama bütün bu ismini verdiğiniz partilerle, hatta birkaç partilere de zaten diyaloğumuz var. Gidiyoruz geliyoruz arkadaşlarımız irtibatta ama beraber ne yapabiliriz? Beraber ne yapabiliriz? Yani hangi konuda nasıl bir iş birliği? Mesela hatırlarsanız en son Müsavat Bey burayı ziyaret ettiğindeki bir önceki görüşmemizde bir altını oluşturmuştuk. En son buraya ziyaretinde de adını koyduk. Dedik ki; biz iki parti arasında Parlamenter Sistemle ilgili ilgili bundan sonra ortak çalışma kararı aldık, dedik. Aşağıda basın toplantısına ilan ettik. Mesela DEVA Partisi ve İYİ Parti, Parlamenter Sistem konusunda, çünkü biz bu konuda çok kararlıyız. İYİ Parti'yi de kararlı görüyoruz. Bunun adını koyduk ve diğer bu somut ve basına ilan edilmiş bir konu olduğu için bunu söylüyorum ama diğer partilerle de dediğim gibi konuştuğumuz hususlar var. Tabii seçim takvimi böyle yaklaştıkça ve seçim atmosferi biraz daha canlandıkça bu konuların somutlaşma hızı daha fazla olur. Yani daha hızlanabilir. Önemli olan bu ülke için ülkenin yarınlarında buluşabilmemiz. Partilerin geçmişte buluşmak imkânsız. Geçmişte buluşamıyoruz.

"AK Parti ile kurumsal bir diyalogumuz yok"

SORU: AK Partiyle diyaloğa tamamen kapalısınız yani?

Ali Babacan: “Diyaloğumuz yok” dedim ben sadece. Yani kurumsal bir diyaloğumuz yok. Yoksa biz diyalog isteriz. Mesela parti kurulduktan sonra bir bayramlaşma teşebbüsünde biz bulunduk ama dediler ki; biz bir önce önceki bayramda hangi partilerle bayramlaşsak yine aynı partilerle bayramlaşacağız. Mesela. Bu en son büyük kongreye böyle son dakika bir davet geldi, son dakika. O açıklamamızı belki okumuşsunuzdur. Yani “bizim kategorik bir karşılığımız yok ama bu davetin yapılış usulü ve zamanlaması teamüllere uygun değil. Dolayısıyla biz bu büyük kongremize katılmıyoruz. Ama bundan sonraki parti etkinliklerde karşılıklı olarak zamanında…”

Muhabir: Muhammed Vefa