Seçim bitti ancak yeni bir seçim süreci başladı. O da ekonomiyi yönetecek isimlerin tek tek belirlenmesi. Bilindiği gibi ekonominin dümenine Mehmet Şimşek geçti. Hazine ve Maliye Bakanı olan Şimşek, ekonomide tekrar ‘rasyonel zemine dönüş’ olacağını açıkladı. Küresel ekonomiyi yakından tanıyan Mehmet Şimşek’in göreve gelmesiyle birlikte seçim boyunca sabitlenen ‘döviz kuru’nun önü açıldı. Ardından ekonomide rasyonel politikalara uygun olacağı düşünülen Hafize Gaye Erkan Merkez Bankası’nın başına getirildi. Mehmet Şimşek’in İngiltere tecrübesi gibi Hafize Gaye Erkan’ında ABD tecrübesi var. Gaye Erkan’ın Merkez Bankası’nın faiz ve para politikalarına yeni bir soluk vermesi bekleniyor.
Batı ekonomileriyle uyumlu Şimşek ve Gaye Erkan gibi isimlerin ekonominin başına getirilmesi olayına ülke hiç de yabancı değil. Ülkenin zor zamanlarında hep Batı dünyasından isimler getirilerek düze çıkmanın yolları arandı. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz günlerde vefat eden Kemal Derviş’ti. Bülent Ecevit’in başbakan olduğu koalisyon hükümetinde yaşanan 2001 ekonomik krizinde çare Dünya Bankası’nda görevli Kemal Derviş’te arandı. Geniş yetkilerle göreve getirilen Derviş ekonomi alanında sıkı politikalarla ülkenin rahatlamasını sağlamış ancak Ecevit hükümetinin erimesinin önüne geçememişti. Derviş’in ekonomi politikaları daha sonra iktidar olan AK Parti’nin ilk dönemlerinde de sürdürülünce ekonomide 2015’lere kadar bir büyüme süreci yakalandı.
Türkiye ekonomisine Batı dünyasından kurtarıcı formülü Derviş’in de öncesine dayanıyor. 12 Mart Muhtırası’ndan sonra CHP’den ayrılan Nihat Erim başbakanlığında kurulan ‘Ara Rejim Hükümeti’nde askerlerin de oluruyla Dünya Bankası’ndan Atilla Karaosmanoğlu getirilmişti. Kabinede Başbakan Yardımcısı olarak yer alan Karaosmanoğlu, Türkiye’nin ‘parlak çocuğu’ olarak sunuldu. Karaosmanoğlu’nun Türkiye’yi borç batağından çıkaracağına ve ekonomiyi düzelteceğine dair inanç tamdı. Ancak Karaosmanoğlu bu görevde bir yıl kalabildi. Sonrasında Dünya Bankası’na geri döndü. 
12 Eylül darbesini yapan askeri cunta kucağında ‘ekonomi’yi bulunca Dünya Bankası geçmişi olan Turgut Özal’a sarıldı. Özal Türkiye ekonomisini devraldığı darbe yıllarında ülkeyi sadece ekonomide değil demokrasi alanında da düze çıkarmasını bildi.
Şimdilerde Türkiye siyasetinde geçmişin bir tekrarı yaşanıyor gibi. Olağanüstü koşullardan geçen ülkede çare yine ekonomi alanında aranıyor. Bugün, ABD-AB finans dünyasıyla uyumlu isimler ekonominin başına getirilerek ülkenin ekonomi alanında yaşadığı çıkmazdan kurtulması için çaba sarfediliyor. Kim bilir ekonomi düzelirse belki pek çok alanda da iyileşme kendiliğinde gelir.
Toplumsal barış örneğin.
Sıcak para için üç şart
Ülkeye girmesi istenilen ‘sıcak para’nın yani Batı sermayesinin önünde üç duvar var. Paranın bu duvarları aşması için kısmi serbestleşmeye gidiliyor. Rusya-Azerbaycan-Çin gibi yerlerden gelen kaynağın Türkiye’nin Atlantik-NATO hattıyla bağını zayıflatıyor. Ayrıca bu tür ülkeler kaynak akışı karşılığında Türkiye’den önemli şeyler koparma peşinde.  
Bu arada Arap-Körfez sermayesi de (Katar da olsa) tekrar ABD’nin bölgedeki siyasi nüfuz alanına girmeye başladı. Körfez’in bu petrole dayalı rantiye ülkelerinin lokomatifi konumunda olan Suudi Arabistan veliahtı prens Salman ile birlikte -ABD’nin de bastırmasıyla- Arap dünyası tekrar bir araya gelmeye başladı. Pek tabiki Türkiye’ye Körfez’den bir kaynak gelecekse bunda ABD ile olan ilişkilerin payı olacak. 
ABD’nin tekrar hakimiyet için dolarizasyona basması da Türkiye’nin bunu görerek buraya eklemlenme çabası içine girdi. Geçmişte sıcak para dolaşımı Mehmet Şimşek, Ali Babacan gibi isimler sayesinde Türkiye finans limanına demir atabiliyordu. Bu isimlerin Türkiye ekonomisindeki varlığı Batı sermayesi için faiz garantisi demekti.  Yani sıcak paranın tekrardan gelişi için kar getirici faiz gerekiyor. O nedenle ekonominin dümenine bu yönde isimler getirildi. 
Peki sıcak paranın gelmesinin önünde engel olan üç duvar nedir? 
1. Döviz-Kurun serbest bırakılması: Kur şu an için serbest bırakıldı
2. Yüksek Faiz: Faizin de muhtemel önü açılacak. Şimşek, güvenlik şemsiyesini açtı, sıcak para için dövizi serbest bıraktı. Yeni Merkez Bankası başkanı da ihtimal faizle oynayacak.
3. Güvenlik: Sıcak para ekonomisiyle uyumlu isimlerin ekonomi yönetiminde (Mehmet Şimşek ve Hafıze Gaye Erkan)

a) Yönetimin sağlayacağı güvenlik: Sadece menfaat gözeten sıcak para -demokrasiyi önemsemez- yönetimce yüksek faiz getiri garantisinin verilmesiyle ülkeye giriş yapar. İktidar ise şuan ilk olarak parayı çekmek istiyor.
b) Demokrasi ile sağlanacak güvenlik: Liberal ekonomi, küresel sermayeyle uyumluluk ve çoğulculuk ister. Bu tür sıcak para için iktidar her hangi bir hamle yapmadı. Sadece pudralama yapıyor. Vitrini yeniliyor. Demokratik seçimler, daha güvercin kabine, bağıran-çağıran insanların ortaya çıkmaması, trollerin susması, operasyonel değil, daha müzakereci isimlerin vitrine çıkması da demokrasi ile sağlanacak güvenliğin ilk adımları olarak yorumlanabilir.