Asrın felaketi olarak tarihte yerini alan, 2023 yılının en büyük acısı, 11 ilimizde yaşanan büyük depremin sene-i devriyesine girdik.

Bazı yerlerin haritadan silindiği, büyük kayıplar verdiğimiz, tarifi namümkün acılara büründüğümüz 6 Şubat 2023 depreminden bahsediyorum.

Hatay, Kilis, Osmaniye, Malatya, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Adana ve Elazığ olmak üzere, 7.7 şiddetindeki deprem, merkez üssü Kahramanmaraş’la birlikte bu 10 ilimize de kayıplar yaşattı.

Eşi görülmemiş şekilde art arda yıkıcı depremlerin tekrar etmesi sonucu 50 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybederken on binlerce yaralı vatandaşımızda geride kaldı bir yanı eksik…

Olayın ilk anından itibaren seferber olan ve 4. seviye alarm çağrısı ile harekete geçen devletimiz, bölgeye arama kurtarma başta olmak üzere binlerce ekip yönlendirdi.

Burada şunu belirtmeden de geçemeyeceğim, ben de bir depremzedeyim. 1999 Marmara depreminde iki ay ara ile üst üste yıkım yaşamış evini ve yakınlarını kaybetmiş, 7 ay boyunca çadırda kalmış bir kardeşiniz olarak, o günlerde maruz kaldığımız mağduriyetleri unutanlar, bugün her mağduriyetten, ülkece maruz kaldığımız her acıdan, o veya bu sebeple kaostan beslenmeye çalışanlar şunu unutmamalıdır ki, biz o günlerde devlet erkanından tek bir kişiyi bile muhatap olarak görememiştik.

6 Şubat depreminde gecesini gündüzüne katan başta Cumhurbaşkanımız Sn Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Bakanlar ve devletin her kademesindeki insanlar vatandaşının derdi ile dertlendi.

Malumunuz, 1999 depreminde arama kurtarma ekipleri çok sonra bölgeye gelmişti, yaralıları tedavi edecek yeterli hastane dahi yoktu ve sedyeler sokaklara taşınmıştı. Gelen yardım ve bağışlar, devletin borcu var denilerek hazineye aktarılmıştı. Neyse… bu konu çok mürekkep götürür cinsten, lakin derine inmeyeceğim. Amacım sadece bugün geldiğimiz büyük Türkiye’ye atıfta bulunmak, nereden nereye…

Hülasa doğal afetleri önleyemeyiz ancak doğal afetlerden kaynaklanan kayıpları ve bu afetlerin acıya dönüşmesini önleyebiliriz.

Her afetten sonra yapılması gerekenler, alınması gereken önlemler konuşulmakta ancak somut yaptırımlara imza atılması önemli.

Jeolojik yapısı ve jeodinamik konumundan dolayı çok sayıda aktif fay hattına sahip olması sebebiyle ülkemizde neredeyse her 15-20 yılda bir büyük kayıplar verdiren deprem meydana gelmekte.

1939 Erzincan depremi: 32 bin 962 ölü, 100 bini aşkın kişi yaralı

1966 Varto depremi: 2 bin 394 ölü, bin 489 kişi yaralı

1976 Muradiye depremi: 3 bin 840 ölü, binlerce yaralı

1999 Gölcük depremi: 17 bin 480 ölü, 23 bin 781 kişi yaralı

1999 Düzce depremi: 845 ölü, 2 bin 679 kişi yaralı

2011 Van depremi: 601 ölü, 2 bine yakın yaralı

2020 Elazığ depremi: 41 ölü, 45 kişi yaralı

2020 İzmir depremi: 119 ölü, 53 kişi yaralı

Son olarak da asrın felaketi…

Evet, Türkiye’nin deprem bilançosu acılarla dolu maalesef, ‘’deprem değil ihmal öldürür’’ sözüne istinaden müteahhit hatalarının depremdeki etkisine dikkat çekmek istiyorum.

Yanlış malzeme seçimi, zayıf taşıyıcı sistemlerin kullanımı veya düzensiz yapılan inşaat, deprem sırasında binaların çökmeye ve hasar görmeye daha açık hale gelmesine neden olabilir. Müteahhitlerin mühendislik standartlarına uygunluğa özen göstermemesi, binanın depremde dayanıklılığını olumsuz etkileyebilir.

Bina tasarımında ve inşaat sürecinde yapılan hataların deprem riskini artırabileceği unutulmamalı. Temel, taşıyıcı sistem ve malzeme seçimi gibi unsurlara odaklanarak, daha dirençli ve güvenli yapılar inşa etme öncülüğünde müteahhitlerin profesyonellikleri ve deprem güvenliği konusundaki bilinçlerinin artırılması büyük önem taşımakta.

Türkiye ‘de yapı denetimi, inşaat sektöründe güvenliği ve kaliteyi sağlama amacını taşıyan önemli bir unsurdur. Bu denetim süreci, inşa edilen binaların tasarım, malzeme kullanımı, yapım süreci ve son kontroller açısından belirlenen standartlara uygunluğunu değerlendirir.

Yapı denetimin önemli bir rolü, deprem gibi doğal afetlere karşı dirençli binaların inşasını teşvik etmek ve bu sayede can kayıplarını ve maddi hasarı minimize etmektir.

Türkiye’de binaların enerji verimliliği, çevresel sürdürülebilirlik ve kullanıcı güvenliği gibi geniş perspektife sahip yapı denetimin etkin bir şekilde uygulanması, inşaat projelerinin daha güvenli, dayanıklı ve kaliteli bir şekilde tamamlanmasına katkıda bulunur.

Geldiğimiz nokta bize gösteriyor ki, Allah’a verilecek hesabı çok da düşünmeyenlerin, insan hayatını hafife alan bir takım yapı denetimin de denetlenmesi gerekiyor.

Dilerim senesini geride bıraktığımız bu afet, kayıp verdiren son acımız olarak kalır.

Selam ve dua ile…